Almanya Federal Meclisi Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz bir internet mesajında Filistin'de açlıkdan ve İran'ın Suriye'de ki büyükelçiliğinin bombalanmasının Ortadoğu'da tehlikeyi daha da arttırdığından söz etti. Kimi Alman milletvekilleri Özoğuz'un İran'ı kınamamasını ve İsrail'inde suçu olduğundan söz etmesini eleştirdiler, istifasını isteyen de oldu. Bir Türk'ün Federal Meclisi Başkan Yardımcılığına gelmiş olması kuşkusuz Alman'ların demokratlığını gösteren güzel bir olay. Ancak ona yönelik eleştiriler ve Özoğuz'a oluşturulmak istenen baskı Almanya'da ki düşünce özgürlüğünün ne düzeyde olduğunu da gösterdi. Aydan Özoğuz orada ki kişilerin birbirlerine saldırdıklarından(?) söz etti ve mesajını sildi. Özoğuz mesajını silmemeliydi.
Her yer gibi Avrupa'da da 'istenmeyen şeylerin açıklanması özgür olmamalıdır' düşüncesi vardır. Fransa'da örneğin Ermeni katliamı yapılmamıştır demek nefrete teşvik suçu olarak yargılanmakta ve bir yıl cezası olmaktadır. Avrupa'da ayrıca başka dini inançlara saygı gösterilmesi olmadığını da bilmekteyiz. Avrupalı düşüncesi, onlarca istenen düşünce olduğu için, başka dini inançlara saldırıyı düşünce özgürlüğü olarak değerlendirmekteydi. Şaşırdığımız bu düşünce özgürlüğü, üstelik onu övünerek söylemeleri Hıristiyanların kendi dinlerinden başka dinlerin saygın şeyler olmadığı fikirlerinden kaynaklanmaktadır. Eleştiriler sonucu doğruyu anlayabildiler ya da anlıyor görünmeye mecbur olduklarını düşündüler. Ama gene de Kuran yakmayı, umuma açık alanda ateş yakma olarak değerlendirip artık engel olduklarını söylüyorlar. Ne desek ki?
Türkiye İran'ın İsrail'e yaptığı cezalandırma saldırısı üzerine bir yorum yapmamıştır. Dış İşleri Bakanlığının "oluşan gerginliğin daha ileri aşamalara ulaşmasını durdurmaya çabalamaktayız" demecinden söz ediyorum. Bu demecin bir yorum içermeyişi Türkiye'nin yorumunu açıklamaktadır. Açıkça bir şeylerin söylenmesi Türkiye'nin gerginliğin daha da arttırılmasına katılmasından başka bir şey olmazdı. ABD ve onun dümen suyunda gidenler suçladıkları İran'a yeni ambargolarını açıklamaktadırlar. Onlara göre İsrail'in suçlanması için hiç bir neden yoktur. İsrail'e saldırının da düşünülmemesi gerekmektedir. Neden?
Hıristiyanlık Yahudiliğin bir mezhebi gibi ortaya çıkmıştır. Hz. İsa kendi inancını eleştiren bir Yahudi aydın kişi idi. Onun düşüncesinin ayrı bir din olduğu yorumu sonradan yapılmıştır. Hıristiyanlık ile Yahudilik arasında baba-oğul ilişkisi var. Hıristiyanların İsrail'in yanında yer alması bu yüzden olmaktadır. Bizden kimi İslamların da insanlık dışı pis denebilecek düşünceler taşımaları ve pis denebilecek davranışlarda bulunmaları Hıristiyanların Yahudilerin yanında olmalarını kolaylaştırmaktadır. Oysa dünyada Yahudileri ezen, yaşadıkları yerlerden süren ve acımasız katliamlardan geçiren Hıristiyanlar olmuştur. Hıristiyanların düşünsel, davranışsal bu çelişkilerine biz ne desek? Yeryüzü insanlığının bugün Hıristiyanlardan yakınlık görmesinin tek yolu Hıristiyan olmalarıdır.
ABD Savunma Bakanı Austin Gazze'de 30 bin sivilin öldürülmesinin ve bölgeye gıda girişinin engellenmesinin soykırıma girmediğini söyledi! İngiltere Dış işleri Bakanı Cameron İsrail'in yedi yardım görevlisini öldürmesi üzerine, lafa bakın, söylediği budur(İsrail için)" böylesine başarılı bir demokrasinin kendisine meydan okunduğunda bile uluslararası insani hukuka uymasını bekliyoruz". Yedi Avrupalı yardım görevlisi için uyulması istenen uluslararası insani hukuk, öldürülen 30 bin Filistinli sivil için İsrail'e meydan okunduğundan dolayı geçerli değildir. İsrail'in Filistinlilere saldırdığı bu topraklar hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin anavatanı. Bu durum, onların, bu toprakları anlaşarak paylaşmaları ya da birlikte yaşamalarını gerektiriyor.