HURÇTAKİ SIR


Her gün masa başına oturmam lazım, diyor iç sesim. Bugün yine oturduk oturmasına ama. Gözüm bir noktaya takılıp kaldı. Ne tablete, ne telefona; inatla gardırobun üstündeki hurca odaklandım.

Kahverengimsi bir şey vardı orada. Taşınırken hurç delinmiş mi acaba? diye geçirdim içimden. Ama imkânsız gibi. Merak ağır bastı, kalktım yerimden. Uzattım elimi o koyu renkli bölgeye. Avuç ayası büyüklüğünde, kabarık bir şeydi. Sanki biri gelmiş, tanımlayamadığım bir maddeyi sürüp gitmişti.

Sorular hücum etti zihnime. Küçük bir parça kopardım ucundan. Kokladım. Ufaladım parmaklarımın arasında. Bir tek tatmadığım kaldı. Aklıma hemen o meşhur Temel fıkrası geldi. Anlatmayayım şimdi, bilen bilir.

Ama o şey. usta bir sanatçının elinden çıkmış gibi duruyordu. Minik bir yavru kaplumbağa formundaydı. Torunum Ege'nin kaplumbağa kalıbı vardı oyuncaklarının arasında. Acaba çamur mu doldurdu da yapıştırdı oraya? diye düşünmeden edemedim. Ama saçmalık bu, değil mi? Ege gardırobun üstüne nasıl çamur çıkarsın da yapıştırsın?

Merak iyice bastırdı. Dedim ki kendi kendime:

"Eğer bu çamursa ya da başka bir şeyse, bu hurç kesinlikle yıkanacak."

Eşim sağ olsun, hurçu indirdi aşağıya. Meraklı gözlerle evirip çevirirken gözlerime inanamadım: Bu çamurumsu yapının içinde, matkapla delinmiş gibi duran iki minik delik vardı. İş ciddileşmişti.

Hemen başvurdum her şeyin cevabını bilen "Gogıl Amca"ya. Yazdım: Çamura yuva yapan böcek.

Ve cevap geldi: Çömlekçi arı.

İnanılmaz! Akla hayale gelmeyecek bir cevap. Ama birebir örtüşüyordu her şeyle.

Gogıl Amca şöyle diyordu:

"Saldırgan olmayan davranışları ve merak uyandıran mimari yetenekleriyle öne çıkan bir eşekarısı türü çömlekçi yaban arısı, çamurdan yaptığı minik yuvacıklara öldürmediği ama özel bir salgıyla felç ettiği örümcekleri stoklar. Bu şekilde avını uzun süre saklayabilir. Her örümceğin üzerinde bir eşek arısı yumurtası bulunur. Yavru, yumurtadan çıkar ve örümcek, onun açık büfesi olur."

Şaşkınlıkla düşündüm: Bu çamuru oraya ne kadar zamanda taşıdı? Nasıl taşıdı? Evin tüm pencerelerinde sineklik vardı. Ama. yalnızca bir odanın sinekliğinde, arının gireceği kadar küçük bir delik! İşte o an, sorularımın cevabını bulduğuma emindim.

O günün kaşifi olarak şunu düşündüm: Bir arı için neslini devam ettirmek ne kadar önemliymiş meğer. Ya insan için?

    Münevver Ongun

YAZARIN DİĞER YAZILARI