ANTİK SU KENTİ: LİMYRA


Değerli okurlar, şimdi de MYRA antik kentinden sonra Finike yönünde ilerliyor ve ELMALI yol sapağına gelince levhada "LİMYRA:6 km. ELMALI:60 km." yazısını görüyoruz. Antalya yönünü düşünmediğimiz için hemen direksiyonumuzu sola; Elmalı yönüne kırıyoruz. 6 km. sonra da levhayı izleyerek bu kez de sağa kırıyor ve gürül gürül suların antik yollardan aktığı LİMYRA ANTİK KENTİ' ne ulaşıyoruz. Tabi ki öncelikle müze görevlisinin kulübesine yöneliyoruz. Adının Bayram olduğunu öğrendiğimiz bekçi ile oturup sohbete dalıyoruz. Sonra da kalkıp ören yerini dolaşmaya çıkıyoruz.

                George E. BEAN, bu kentle ilgili "ESKİ ÇAĞDA LYKİA BÖLGESİ " adlı kitabında 1950' lerin ortalarında gezdiği bu ören yerini özetle şöyle anlatıyor: "Fenike'nin doğusunda dağlar, kıyıdan geriye doğru çekilerek sahilde portakal yetiştirilen geniş bir düzlüğün oluşmasına olanak vermiştir. Öyle ki, buranın portakalları, "Washington Portakal" ın keşfine kadar İstanbul pazarının en iyi ürünleri olarak kabul edilmekteydiler. Bu düzlük iki önemli nehirle beslenir: Bunlardan biri Batıda yer alan ve bu bölümü Yaş Göz Çayı olarak bilinen Arykandos, diğeri ise daha doğudaki Alakır Çayı'dır. Şehirde yakın zamanda bulunan yazıtlardan Limyra'nın baş tanrısının ZEUS OLYMPİA olduğunu öğrenmekteyiz. O'nun onuruna atletizm festivalleri düzenlenmekte ve ZEUS' un yıldırımı sikkeler üzerinde sembol olarak sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. LYKİA' daki diğer yerleşimlerde ZEUS, APOLLON ve ARTEMİS' le karşılaştırıldığında hiç de önemli bir tanrı değildir. LİMYRA' yı ziyaret etmenin zorluğu yoktur. Fenike' den Kumluca'ya giden yol, şehrin tam ortasından geçer. Yerleşim TOÇAK DAĞI' nın güney yamacının etekleri boyunca uzanır. Dağın zirvesinde de sur duvarları ile çevrili bir akropolis yer almaktadır. Tepenin eteğinde yola yakın küçük ama iyi korunmuş bir tiyatro yer alır. Tiyatro dışında şehrin kendisinden kalanlar çok azdır. Şehrin batısında kuleye benzer bir mezar yükselir, günümüzde su seviyesi altında olan bu eser, zengin bezemesinden anlaşıldığına göre Augustus Dönemine tarihlendirilmektedir. Söz konusu eserin GAİUS CAESAR' ın anısına dikilmiş bir mezar anıtı olduğuna şüphe yoktur."  BEAN' ın yazdıkları bu kadarla da kalmıyor tabi ki. Ama biz, şimdilik bu kadarla yetinip günümüzde LMİYRA ile ilgili neler yazılmış bir de onlara bakalım. T.C. TURİZM ve KÜLTÜR BAKANLIĞI Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü portalında da şu bilgilere ulaşıyoruz: LMİYRA: "Finike ilçesi, Turunçova Beldesi, Yuvalar Köyü sınırları içerisinde yer alan LMİYRA' nın adı Likçe yazıtlarda "ZEMURİ" olarak geçer. Bu da şehrin en azından İ.Ö. 5. Yy. dan itibaren yerleşim gördüğünün kanıtıdır. İ.Ö. 4. Yy. ın ilk yarısında Likya Kralı Perikles zamanıdır ki, bu dönemde LMİYRA, Likya'nın başkenti durumundadır. Bölge ile ilgili tarihi kayıtlardan; Perikles' in Lykia Birliğini oluşturmak ve egemenlik sahasını genişletmek için uğraştığı yıllarda Pers hakimiyetinin söz konusu olduğu, ancak bu hakimiyetin sadece sözde kalarak diğer şehirler gibi LMİYRA' nın da büyük bir serbesti içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Perikles Dönemi' nden sonraki parlak devrini İ.S. 2. Ve 3. Yy. larda yeniden yaşayan LMİYRA, zaman zaman depremler yüzünden zarar görse de yeniden inşa edilmiştir.  Bizans egemenliği sırasında Piskoposluk merkezi olan şehir, 8. ve 9. Yy. larda Arap akınları sonunda terk edilmiştir. LMİYRA antik kenti, 1970 yılından beri Avusturya' lı arkeologlarca kazılmaktadır. Değişik dönemlere ait buluntular, hem bölge tarihini aydınlatmış hem de Antalya Müzesine çok önemli buluntular kazandırmıştır. LMİYRA, Likya bölgesinin en çok kaya mezarına sahip kentlerinden biridir. Özellikle şehrin kuzeyindeki TOÇAK DAĞI' nda gün ışığına çıkarılan İ.Ö. 4. Yy. a ait Kral Perikles' in anıt mezarı mimarisinin Xanthos' taki NEREİDLER ANITI' na benzemesi ve önemli parçalarının Antalya Müzesinde sergilenmesiyle ayrı bir önem arz eder. Günümüz köy yerleşimi ve kalıntılara ulaşan asfaltın hemen kenarında İ.S. 141 yılında büyük bir onarım geçiren tiyatro binası yer alır. Tiyatronun karşısındaki alanda ise İmparator Augustus' un manevi oğlu GAİUS SEZAR'  ın İ.S. 4. Yy. ında yapılmış anıtsal mezar yapısı bulunur. Bu anıt GAİUS SEZAR' ın Kudüs'ten Roma'ya dönerken LMİYRA' da ölmesi nedeniyle inşa edilmiştir. Mimarisinin yanında anıtı çevreleyen mermer kabartmaları ile ünlüdür ki, bunlardan Antalya Müzesinde sergilenen yüksek kabartma, Augustus Dönemi realizmini sahnelemesi açısından mükemmel niteliktedir. Bunun dışında Ptelemaion Adlı Helenistik Dönem Anıtsal mezarı ve O'na ait Antalya Müzesinde sergilenen plastik eserler, LMİYRA kazılarından son yıllarda ele geçmiş en önemli buluntulardır." LMİYRA, lykia bölgesinin en çok kaya mezarına sahip kentlerinden birisidir. Antik kentte 400' ü aşkın kaya mezarı yer almakta ve çoğu mezar Lykia dilinde yazılmış kitabeleriyle ismen bilinmektedir. LMİYRA antik kenti, M.Ö. 5. Yy. da kurulmuştur. Likya'lı Perikles, Perslere karşı Likya Birliğini kurmak için LMİYRA' yı başkent olarak kullanmış. Likya' nın özgürlük için sönmeyen olimpiyat meşalesinin ateşini bu kentte yakmıştır. Lmiyra kenti, Likya' Birliği'nin üç oy hakkına sahip altı kentinden birisidir. Lmiyra, Bizans Döneminde ise bir Piskoposluk merkezi olarak önem kazanmıştır. Abdal Musa ile çağdaşı olan "ABDAL MUSA'NIN GÖZCÜSÜ" olarak bilinen Horasan'lı Derviş Kafi Baba'nın türbesi de bu Lmiyra antik kenti içindedir.

LMİYRA ANTİK SU KENTİ : TANRIÇALARIN YIKANDIĞI SAKLI SULAR SAHASI" olarak biliniyor. İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü Uzmanı Jürgen BORCHARD 1695' te MYRA' da yüzey araştırması yaparken LMİYRA ile de ilgilenmiş, nekropolleri, üçgen kale tepesi ile HERON' u bulmuştur. Bunun üzerine 1969-1974' te kazılara başlanmıştır. Çalışmaların başında Kral Perikles' in HERON' unu ve GAİUS CAESAR' ın boş mezarını kazmış, ardından yamaç teraslarına, Bizans Piskoposluk Kilisesi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. LMİYRA kazılarına beş yıllık bir aradan sonra Frankfurt Üniversitesi 1986' da yeni bir kazı çalışmasına başlamıştır. Kentin batısında başlatılan sondajları, aşağı kentin planlarının çıkarılması ve Bizans surları içerisinde kalan yerler onun bu dönemine aittir. Daha sonra Otto Bendorf'un Viyana Klasik Arkeoloji Bölümü Başkanlığına atanmasıyla kazılar daha da hız kazandı. Nekropoldeki ilk sistematik kazı gerçekleşti, saray çevresindeki çalışmalar yoğunlaştırıldı ve kentteki en erken yerleşim katları ortaya çıkarıldı. Prof. Dr. J. Borchar' ın çalışmaları ile kentin birçok anıtı ortaya çıkarılmıştır."

                Ören yerini dolaşıp hanımla ikimiz birden fotoğraflarını çekiyoruz. Tiyatro her ne kadar biraz yenileme görmüş olsa da hala çok bakımsız ve ilkel durumda. Zaten öbür taraflarda da çevredeki sur duvarları dışında ayakta pek fazla yapı görülmüyor. Ancak beyaz mermerlerin üzerinden şarıl şarıl akan buz gibi sular, aşağıda çınarların arasında kaybolup gidiyor. Uzaktan uzağa arka yamaçlarda, tepelerde lahit mezarlar görülüyor. Bekçi Bayram'la vedalaştıktan sonra ARKANDA antik kentine ulaşmak üzere ELMALI yoluna devam ediyoruz. Alt yoldan ve üst yoldan Antalya'ya birkaç kez gidip gelmiştik ama bu Elmalı yolundan ilk kez geçiyoruz. Bir de burada çok merak ettiğimiz AVLAN GÖLÜ var. Onu da görüp fotoğraflayacağız. Hayırlısıyla.

YAZARIN DİĞER YAZILARI