SÖKE LİSESİ PANSİYONLULAR 50. MEZUNİYET YILI BULUŞMASI, MYKALE DAĞI ve DOMATİA KÖYÜ.


                Değerli okurlar, 23 Mayıs bizim evlilik yıldönümümüzdü. Ancak sağ olsun Lisedeki Pansiyonlu arkadaşlar, 1975 mezunları için "50. MEZUNİYET YILI BULUŞMASI" düzenlemişler. Bizi de davet ettiler ve biz de tabi ki koşa koşa gittik. Öğleye doğru vardığımız okulumuzun bahçesi sanki bir festival alanı gibiydi. Biz öğrenciyken boyumuzu geçmeyen çam fidanları lise binasının boyunu aşmış, göklere ser çekmiş kocaman ağaçlar olmuşlardı. Bunca yıldır ilk kez gördüğümüz arkadaşların birbirini tanıması için isimlerimiz yazılı kâğıtlar, yakalarımıza iğnelenmişti. Çünkü daha dün gencecik yaşta okulumuzu bitirip bir ucundan hayata tutunduğumuz arkadaşlar, yarım yüzyıl sonra ak saçlı/saçsız, göbekli/göbeksiz dedeler olmuştuk. Serin ve upuzun çamların gölgesinde sıralanan sandalyelere oturan arkadaşlar, okul müzik öğretmenlerinin çalıştırdığı öğrencilerden marşlar ve şarkılar dinliyordu. Müzik çalışması bitince yine okul Resim Öğretmenlerinin hazırladığı Resim Sergisinin açılışı yapıldı ve sergi gezildi. Devamla bu gün B BLOK olarak dersliklerin yer aldığı, bizim pansiyon olarak kullandığımız binaya geçtik ve orada yeni vefat eden sınıf arkadaşımız ünlü yönetmen Osman SINAV için hazırlanan köşeyi ziyaret edip fotoğraflarını çektik. Sonra da ana binanın üst katına çıkarak toplantı salonunda arkadaşların hazırladığı NOSTALJİ FOTOĞRAFLARI' dan oluşan fotoğraflar geçidine dalıp hüzünlendik, duygulandık. Çünkü aradan yarım asır geçmişti ve bu arada neredeyse ona yakın arkadaşımız aramızdan ayrılmış, dar-ı bekaya azmetmişti. Devamında da Okul Müdürü Ayhan TÜRK hocamızın hazırlattığı "50. YIL MEZUNİYET PLAKETLERİ" tek tek sahiplerini buldu. Sonra da Kuşadası Yat Limanı yanında bulunan KARAASLAN OTEL' de buluşmak üzere araçlarımıza yürüdük. 24 Mayıs sabahı kahvaltıdan sonra yine hazırlanan dolmuşlara doluşarak Söke' den çıkıp ovada Milas asfaltını solda, Akçakonak Köyünü ve Priene Ören yerini sağda bırakarak Atburgazı ve Tuzburgazı köylerini de geçerek Doğanbey Köyü'ne doğru yola devam edildi. Yol kenarları baharın kudurttuğu yemyeşil ağaçlar, renk renk zakkumlar ve türlü renklerdeki otlar, çiçeklerle bezenmişti. Böyle ahenkli, renkli ve zevkli bir yolculuktan sonra eski adı DOMATİA olan ve bu gün DOĞANBEY olarak bildiğimiz köye vasıl olundu.  Önce 24 mübadelesinde Rumlardan boşaltılan ve yamaçlara serpiştirilen Rumlar' ın 100 yıl önce terk ettikleri eski mahalle gezildi. Sonra da sahile inilerek yeme/içme faslı.

MYKALE (SAMSUN) DAĞI: Bundan yarım asır önce; daha Söke Lisesi' nde öğrenciyken Priene Antik kenti tiyatrosunda bir bahar şenliği vardı (1 Mayıs Baha Bayramı olabilir) Hafta sonuydu, birkaç arkadaş, bu şenliğe katılmak için dolmuşlarla Güllübahçe' ye kadar gidip orada inerek antik kente girecektik. Girişin paralı olduğunu görünce o günkü öğrenci kafasıyla kendimize göre bir hinlik düşünerek yan taraftan antik kentin arkasındaki dağa tırmanarak oradan (arka taraftan) şenlik alanına girmeyi düşündük. O kocaman dağı (1237 m.) tırmanarak zirveye çıktık ve oradaki antik duvar kalıntılarını gördük. Yarın ucuna doğru yürüyerek antik alanı tepeden izlemeye başladık. Baktık ki, yarın ucundan aşağıya; kayalara iptidai bir yol açılmış, batıdan doğuya/aşağıya doğru iniyordu. Bu yolu takip ederek aşağıya inmeye başladık. Tam dibe kadar inip de çamların arasına girerken "Dur!" diye bir sesle birlikte olduğumuz yerde çakılıp kaldık. Baktık ki, iki jandarma eri, bizi görmüşler eğlence yerinden kayanın dibine kadar gelerek bizi yakaladılar!. Neden oradan kaçak geldiğimizi sordular. Biz de "Dağa tırmanmıştık, oradan şenliği görünce aşağıya indik. Burada bir şenlik olduğundan haberimiz yoktu" dedik, Jandarmalar, bizim GİRİŞ' te vermediğimiz ikişer buçuk lirayı bizden aldılar ve şenlik alanına bıraktılar. Meğer burası antik MYKALE/SAMSUN DAĞI imiş. Biz bilmeden bundan yarım asır önce Antik bir dağı fethetmişiz de haberimiz yokmuş.  Bunu yıllar sonra araştırınca öğrendim. İstedim ki, sizlere de aktarayım.

DİLEK/MYKALE/SAMSUN DAĞI: Türkiye' nin batısında Ege Bölgesinde Aydın' da bulunan 1237 metre rakımlı bir dağ ve milli park. Antik adı MYKALE DAĞI' dır. Batı Türkiye, genellikle jeolojik blok-kırıklıklar dolu arazilerden oluşmuştur. Bu bölgede doğu-batı yönünde bulunan dik kenarlı bir birine paralel dağlık sırtlar ve bunların arasındaki nispeten düşük arazide akan akarsular bulunmaktadır. Bu kırıklıkların jeoloji bilimi ile açıklaması jeolojik Afrika tektonik levhası ile Arabistan tektonik levhasının yaklaşıp Tetis Denizi' nin Avrasya Düzlüğünde gittikçe daralmasıdır. Daha küçük olan tektonik levhalar, yani Anadolu levhası ile Ege Levhası, bunlar tarafından itilip Türkiye' de yeni oluşan genç sırtlarının daha dikleşmesine neden olmaktadır. Bu tektonik faaliyetin 1,6 milyon yıl önce başlayıp hala devam ettiği belirtilmektedir. Burada ortaya çıkan depremler  (ve ölü volkan kolonileri) bu tektonik faaliyetin göstergesidir. Dilek Dağı ve Dilek Yarımadası, güneydoğuda bulunan "Aydın Dağları" sırtlarının devamıdır. Bu sırt, Ege Denizi içinde bulunan Sisam Adası' nda da devam etmektedir. Bu tektonik sırta Büyük Menderes Nehri Vadisi kenarında bulunduğu için "Menderes Masifi" adı verilir. Dilek Dağı' ndan aşağı inen dereler, dağda derin vadiler açmışlardır. Bunlardan en derin vadisi "Oluk Deresi"  vadisi olup kenarları 200 metre yüksekliğe varmaktadır. Dağdan inen diğer kurumayan akarsular, "Bal Deresi" , "Şarap Damı Deresi" dir. Bu dağ yamaçlarının çok sulak olmaları nedeniyle yamaçlarda çok yoğun koyu yeşil renkli Akdeniz iklimi tipik bitkilerden oluşan MAKİ TİPİ BİTKİLER örtüsü bulunmaktadır. Bu dağdaki kayaçlar, genellikle başkalaşım kayaçlarıdır. Mezozoik jeolojik zamanda oluşmuş mermer ve kireçtaşı/kalker kayaçları; Paleozoik zamanda oluşmuş, kristalleşmiş şist kayaçları ve Senozoik zamanda oluşmuş konglomerat kayaçlar bulunmaktadır. Bu kayaçlar, antik dönemlerde mimari ve heykelcilik için kullanılmış ve Antik İyonya Bölgesi, bunlar dolayısıyla antik çağlarda meşhur olmuştur. Burada 27.675 hektarlık alana sahip Büyük Menderes Deltası Milli Parkı bulunmaktadır. Tarihi, coğrafi ve fiziki anlamda oldukça zengin bir bölgemizdir.

DOĞANBEY (DOMATİA) KÖYÜ-SÖKE : Doğanbey, Aydın ilinin Söke ilçesine bağlı bir köy ve mahalledir. Doğanbey ve Eski Doğanbey (Domatia) olarak ikiye ayrılır. Söke' ye 30 km. mesafede Büyük Menderes deltasının en kuzey-batı ucunda bulunan köy, sırtını antik adıyla MYKALE, günümüzde DİLEK (Samsun) Dağlarına yaslamıştır.

                Doğanbey, Kurtuluş Savaşı' ndan sonra gerçekleşen mübadele ile Yunanistan' a göç eden Rum' lardan kalan tarihi bir köy olarak Geç Osmanlı Dönemi mimarisini yansıtan konut, dükkân, hastane ve çeşme gibi yapılarıyla ünlüdür. Taş evleri, dar sokakları ve doğal güzellikleriyle büyük bir ilgi çeken köy, Rumca "odalar" anlamına gelen "DOMATİA" adıyla kurulmuş, zamanla "DOĞANBEY" adını almıştır. Tarihi M. Ö. 7. Yüzyıla kadar uzanan bölgeye 1850' li yıllardan sonra Padişah Abdülaziz' in fermanıyla sıtma hastalığından kaçan Rumlar, yerleşmiş ve 1924 yılındaki mübadeleye kadar Rum nüfusun yaşam alanı olmuştur. Mübadele ile gelip yerleşen Türk halkı, genişleme imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle 1985 yılında eski yerleşimin 2 km. aşağıya taşınmasıyla köy, "Eski" ve " Yeni" Doğanbey olarak ikiye ayrılmıştır. Uzun süre ıssız ve terk edilmiş durumda kalan Eski Doğanbey, günümüzde turistlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Harabe halindeki eski taş evler, sahiplerinden satın alınarak restore edilmekte, pansiyon, restoran veya ikinci konut olarak kullanılmaktadır. Dilek Yarımadası' nın güneyinde yer alan ve Milli Park sınırları içindeki tek yerleşim olan köy, Rum ve Türk mimarisinin benzersiz örneklerini sergileyen "AÇIK HAVA MÜZESİ" niteliğindedir.

DOMATİA: Köyde eski bir çeşme, şapel ve kilise gibi tarihi yapılar, eski Rum evleri, Şorlak Şelalesi ve Fauna Müzesi bulunur. Eski Rum Okulu, günümüzde Ziyaretçi Tanıtım Merkezi olarak hizmet vermektedir. 2001' de restore edilen bu merkezde müze odası ve kafeterya yer almaktadır. Merkez, ayrıca rehberli turlar düzenleyerek çevreyi keşfetme olanağı da sunmaktadır. Doğanbey, EKOTURİZM açısından da önem taşımaktadır. Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı içinde yer alan köy, yürüyüş parkurları, trekking ( dağ yürüyüşü) alanları, zengin kuş çeşitliliği ve endemik bitki türleriyle dikkat çekmektedir.

Milli Park florası (bitki varlığı), 95 familyaya ait 804 bitki türü barındırmaktadır. Bunların altısı dünyada sadece bu bölgede görülen endemik türlerdir. Türkiye' ye özgü 31 endemik bitki türü de bölgede yetişmektedir. Akdeniz Maki Florasının en sağlıklı örneklerini barındıran park, Anadolu kestanesi, Kartopu, Finike Ardıcı, Melez Pırnal Meşesi ve Dallı Servi' nin küçük orman toplulukları oluşturduğu tek yerdir. Bu benzersiz bitki çeşitliliği nedeniyle Avrupa Konseyi tarafından "FLORA BİO GENETİK REZERV ALANI" ilan edilmiştir. Doğanbey, günümüzde Şirince ile rekabet eder haldedir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI