BELLEROPHONTES İLE KHİMAİRA

BELLEROPHONTES İLE KHİMAİRA

                Bellerophontes ile Khimaira masalı, İsa'dan önce 9. Yy. da yaşamış Homeros, 8, yy. da yaşamış Hesiodos ve 5. Yy. da yaşamış Pindaros tarafından anlatılmıştır. Bu masala ilişkin olaylar Antalya iline 1200 metre yükseklikten dik olarak denize inen Gelidonya Burnunun 30 km. kadar kuzeyinde Yanartaş denilen yerde geçmiştir. Burası 2400 metreye yükselen Tahtalı Dağlarının denize bakan ormanlık yamaçlarındadır. Parlak bir delikanlı olan Bellerophontes, Yunanistan' da kral Glaukos' un oğlu, Sisyphos 'un torunu idi. Bu ailenin her üyesinin alnına kara bir sonucun karanlık yazısı basılmıştı. Bu ailenin üyeleri eski matriyarkal (ana erkil) bir toplumdan oldukları için, daha sonra gelen patriyarkal (baba erkil) bir toplumca kâfir sayılmış ve bundan dolayı da öteki dünyada halen ağır cezalara ve acı sonlara çarptırılmıştır. Örneğin Sisphos ağır taşları sonsuzluğa değin yokuş yukarı sürer, tam tepeye varınca taşlar yokuş aşağı yuvarlanır. Glukos' un yamyamlığa alıştırmış olduğu kendi atları kendisini yer. Bellerophontes ise dünyada her şeyden çok Papagos denilen kanatlı ata binmesini özler. (Papagos, baktığı her insanı taşa çeviren yılan saçlı ve Medusa adlı bir kadın vardı. Bu kadının kafası bir kahraman tarafından kesilir, toprağa akan kanından PEGASOS denilen kanatlı at peydahlanır. Bu atı Tanrıça Athena dokuz sanat perisine, yani MÜZ' lere verir. Atı sanat perileri büyütürler. O sanat perileri ki, beyaz meleklerinden sanatçılara esin emzirirlermiş. Sanat perilerinin en çok sevdikleri Helikon Dağındaki Hippocrene kaynağını sözde bu kanatlı Pegasos bir ayağını yere çarparak fışkırtmıştır. Pegasos sırtına yalnız ozan ve sanatçıları bindirdiğine göre, herhalde sanatçıların hayal kuvvetini simgelemektedir. Yani sanatçı hayaliyle her yere gider a! İşte onu. Alman ozanı Schiller' in Pegasos üzerine bir hikâyesi vardır. Parasız kalan bir ozan-insan sanatçı olur da parasız kalmaz olur mu?- Pegasos' u satmak zorunda kalır. Kanatlı ata hayal kuvvetinden ve sanat duygusundan yoksul bir zengin bir alıcı çıkar. Pratik ve mali kafaya sahip olan milyoner kanatlı atı arabaya koşar. At öfkesinden az kalsın arabayı parçalar. Bunun üzerine adam ata tarla sürdürür. Bu kez de at sapanı sürükleyemeyecek kadar güç ve kuvvetten düşer. Hayal kuvvetiyle araba çektirmeye ve tarla sürdürmeye kalkışan pratik kafalı adamın hayal kuvvetinden ne denli yoksun olduğunu bir düşünün. Adam, hiçbir işe yaramayan bu atı ne yapacağını düşünürken önüne ufak bir çocuk çıkar ve ata binmek ister. Adam, "Haydi oradan! At bir tekmede seni göklere gönderir!" Der. Ama çocuk dinlemez ve ata biner. At, kanatlarının bütün şanını göklere dek salar ve uçan bir pembe grup ışığı bulutu gibi ufuklardan ötelere süzülür. Bellerophontes, Pegasos' a binmek istiyordu. Gelgelelim Pegasos'u ele geçirmek kolay değildi. GENÇ Bellerohontes, derdini gidip ihtiyar bir kâhine anlatır. Kâhin, delikanlıya, Tanrıça Athena'nın tapınağına gidip orada bir gece uyumasını öğütler. Eski Tanrılar, insanlara çoğu kez, rüyalarında görünür ve konuşurlarmış. Bellerophontes, Tanrıça' nın elinde parlak bir şey tutarak kendisine doğru geldiğini görür.  Tanrıça tam başucuna gelince, "Kalk ey Bellerophon, işte bununla (elindeki parlak şeyle) istediğin küheylanı büyüleyecek ve eline geçireceksin" Der. Bellerophontes, hemen ayağa sıçrar. Ama Tanrıça önünden kaybolur. Bellerophontes, yalnız yerde bir altın gem görür. Bellerophontes, gemi alınca Pegasos' u aramaya koyulur ve onu bir ırmaktan su içerken görür; yavaşça yanına yaklaşır. At, parlak tunç zırhlara bürünmüş olan gençten hiç korkmaz; ona sessizce bakar. Delikanlı gemi takar ve Pegasos' un sırtına biner, at engin kanatlarını açınca yükseklere süzülür. Bellerophontes, böylece göklerin egemeni olur.

                Bir gün Bellerophontes, kaza sonucu kardeşini öldürür (Bu olaydan ötürü kendisine Belle (yi yiyen, öldüren anlamına Bellerophontes denilmiştir) ve diyar diyar gurbete çıkar. Proitos' un sarayına varır. Kralın Anteia (Ya da Stheneboia) adlı genç ve güzel karısı Bellerophontes' i görünce ona âşık olur. Zaten Bellerophontes o kadar yakışıklı bir erkek imiş ki, onu her gören kadın ve kız, hiç ikisi biri yok hemen abayı yakarmış. Bu gencin masalı az biraz da Yusuf Peygamber'le Zeliha Anamızın hikâyesini andırır. Hani kadınlar elma soyarken Yusuf' u görünce parmaklarını kesip doğramışlar da farkında olmamışlar, işte bu da öyle.  Bellerophontes, konuk olduğu evin sahibi Krala saygısından ötürü kadına yüz vermez. Kadın gence fena halde kızar. Kocasına gidip Bellerophontes' e iftira eder, delikanlının kendisine tecavüz etmeye kalktığını söyler. Kadın, Bellerophontes' in öldürülmesini ister.  Ama Kral, çatısının altına sığınan bir garibi öldürmeyi soyluluğuna yediremez.  İşte bunun için Bellerophontes' ten Lykia Kralına bir mektup götürmesini rica eder. O mektubunda kral Proitos,  Lykia Kralından Bellerophontes' i öldürmesini rica ediyordu. Bellerophontes, Antalya ilinin  batısında Ksantos ırmağının  kıyısına varınca  Lykia Kralı tarafından karşılanır.  Kral onu dokuz gün dokuz gece ağırladıktan sonra mektubu ister. Bellerophontes, mektubu verir, kral okur. Ama delikanlıyı sarayda öldürmek istemez. Onun yerine bütün ülkeyi korku içinde bulunduran Khimaira adlı bir canavarı öldürmeye gönderir. Çünkü bilir ki,  Khimaira' nın önüne çıkan insanın geriye dönmesi olası değildir. Khimaira denilen ejderhanın baş tarafı aslan, ortası keçi ve kuyruğu yılandır. Ağzından alevler saçmaktadır. Bellerophontes, Pegasos' la Khimaira' nın üstüne uçar ve attığı oklarla ejderhayı öldürür.  Ama ağzından çıkan alevi söndüremez. İşte ondan dolayı Khimaira' nın alevi dağ yamacında kalır. Khimaira' nın öldürüldüğü yere yol olmadığı için, denizden motorla gitmek gerektir. İlk önce Tekirova krom madeninin bulunduğu AT bükü limanına gidilir, orada bir gece yatılır. Ertesi günü sabahı ata binilerek Khimaira tepesine çıkılır. Şimdi alev püsküren bu yere Yanartaş denmektedir. Avcılar vurdukları keklik, yaban keçisi ve geyik gibi avları bu ateşte kızartıp pişirirler.

                Bu alev Homeros'un ve öteki ozanların söyledikleri efsanedeki alevdir. Binlerce yıldan beri de durmadan yanmaktadır. Bu gün Pegasos kırmızıya boyanmış ve mobilgaz amblemi olarak her sokak, her yol ve benzin deposunda görülmektedir. Bu amblemin, parayı veren düdüğü çalar fetvasınca, Mobilgaz alanın otomobiline bindiğinin resmidir.  Demek ister. Bu amblemde mitolojik Pegasos' un Mobilgaza dönüştüğünü gördük. Yanartaş' taki alev volkanik değildir. Acaba Khimaira' nın alevi de İbnissuud' un Hicaz' ındaki petrol gibi Antalya ilinde de petrol olduğunu göstermiyor mu?

                Bellerophontes Lykia' da Pegasos atıyla Solymi' lilere karşı savaşır. Sonra Tanrılar Tanrısı tarafından yok edilir. Eski ozanlara göre onun sonu "ağlayışlı"(hüzünlü) olmuştur.  Yanartaş' ın yanında bir eski Hephaistos tapınağı vardır. Hephaistos ya da (VULCAN) demirci Tanrısıdır. Demircilere de ateş lazımdır. Bu tapınağın yanında pek harap olmuş eski bir Bizans kilisesi vardır. Demek ki Yanartaş' taki ateşin ruhuna vaktiyle bir tapınak ve bir de kilise yapılmıştı."  Halikarnas Balıkçısı "ANADOLU EFSANELERİ"

Mitosa göre Bellerophontes' in çocukları olmuş, Lykia' da onurluca yaşamaya başlamıştır. Soyundan da birçok kahraman yetişmiş; Bellerophontes' in kızı Laodameia, Lykia' lıların başında Troya' da savaşan Zeus'un oğlu Sarpedon' un annesidir. Yaşadıklarının geride kaldığını düşünürken Bellerophontes' in mutluluğu kesintiye uğrar. Homeros, neden belirtmemekle birlikte bir gün Tanrıların artık Bellerophontes' ten tiksindiğini yazar. Bellerophontes' in neden terk edildiği Homeros' ta belirtilmez. Genel düşünce onun Tanrıların düzeninden kuşku duymaya başladığı için yalnızlıkla cezalandırılmış olduğudur. Bellerophontes, tüm Tanrılardan nefret eder ve onların düzenini yıkmaya çalışır. Kanatlı at Pegasos' a binerek onu Olympos Dağı' na sürer. Bu yaptığından ötürü Zeus öfkelenir ve Bellerophontes' i gökten aşağıya atar. Kilikya' da bir bölge olan ALEİON ovasına düşen Bellerophontes kaderini acı içinde yaşamaya başlar. GELECEK YAZILARDA BULUŞMAK UMUDUYLA.

YAZARIN DİĞER YAZILARI