TELMESSOS NEREDE?

TELMESSOS NEREDE?

                Değerli okurlar, uzun zamandır Fethiye çevresinde Telmessos nerede? Diye araştırıp duruyordum. Şehrin bittiği yerin arka taraflarında bir yerlerde, küçük antik tiyatronun gerilerinde bir yerlerde diye düşünüyordum. Perşembe günü aracımıza atlayarak Meğri' ye inip amfi tiyatrodan, akropol tepesine, kaya mezarlarından lahitlere kadar hepsini gezip/gördük ve fotoğrafladık. Bize en doğru yolu George E. BEAN' ın "ESKİ ÇAĞDA LYKİA BÖLGESİ" adlı kitabı gösterdi. BEAN; Lykia Bölgesini  "Köyceğiz'den Antalya'ya çizilecek bir çizginin güneyinde uzanan bölge olarak tanımlanabilir" Diyerek başlıyor kitabına. Bu bölgeyi 1950-60'lı yıllarda ciple, kamyonla, at/eşek sırtında ve çoğunlukla da yaya olarak adım adım gezmiş/incelemiş ve belgeleyip yazmış. TELMESSOS KENTİ ile ilgili şunları yazıyor: "Fethiye'deki TELMESSOS kenti her dönemde bilinmiştir. Körfezin güney köşesinde kuzeye bakan bu yerleşim yaz aylarında sıcak olur. Kayalık alanlar üzerine kurulmuş olan yapılar dışında hemen bütün binalar yerle bir olmuştur. Şehrin yıkıntıları ise yeni bir liman ve gezi alanı oluşturmak için denize dökülmüştür. Bu geniş kapsamlı tahribat esnasında ayakta kalan yegâne kalıntı Belediye binası yanındaki LYKİA LAHDİDİR. (Bu gün Kaymakamlık önünde). Bu şehirle ilgili LYKİA dilinde beş yazıt ele geçmesine rağmen TELMESSOS' un orijinali hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Tarih sahnesine çıktığında henüz LYKİA' nın bir parçası olarak kabul edilmekteydi. İ.Ö. V. Yüzyılda Delos Konfederasyonunda Telmessos ve Lykia ayrı listelerde yer almaktadır. IV. Yy. da Lykia' lıları Perikles' in yönetimi altında Telmessos' lulara karşı savaşırken görüyoruz. Nitekim savaş sonunda onları yenmişler ve şartlarını kabul etmişlerdir. Büyük İskender, İ.Ö. 334-333 kışında Telmessos' a ulaştığında ona hemen katılan şehir sakinleri ile bir barış anlaşması yapmıştır. Bu olayın üzerinden çok zaman geçmeden İskender'in güvendiği arkadaşlarından olan ve bölgeye satrap olarak atanan Giritli Nearkhos, şehrin kontrolünü ele geçiren Antipatrides' den kenti geri almak zorunda kalmıştır. Bu ikisi iyi dostturlar ve Nearkhos, yanında bulunan bir kısım tutsak kadın şarkıcılarla oğlanları şehirde bırakmak için izin ister. Bu izin verildiğinde ise, kadınların müzik aletlerini taşımaları için oğlanlara verdirtir; ancak flüt kutularının içine kamalar gizlenmiştir. Şehir merkezinde kutlama başladığında tutukluların öncüsü silahlarını çıkarır ve akropolisi ele geçirir. Bu olaylar tarihçiler tarafından STRATEJİ ZAFERİ olarak değerlendirilmektedir. İ.Ö. 240' ta Telmessos, Ptolemaios III tarafından Lysmakhos' un oğlu Ptolemaios' a sunulur. Magnesia savaşından sonra da İ.Ö. 189' da yerleşim, Romalılar tarafından Bergama' lı Eumenes'e verilir. Bildiğimiz kadarı ile Telmessos, Pergamon Krallığı içinde, krallığın İ.Ö. 133' te sonu gelene dek devam etti. İ.S. VIII. Yy. da şehrin adı, Bizans İmparatoru Anastasius II'nin onuruna "ANASTASİUPOLİS" olarak değiştirilmiştir. Bunu izleyen yüzyılda "MAKRİ" (MEĞRİ) olarak yenilenen isim, sonunda FETHİYE olarak kalmıştır.

                Telmessos' ta kehanetler yapıldığına dair deliller vardır ve Telmessos' lu kâhinlerle ilgili pek ok öykü anlatmaktadır. Öte yandan Karia' da da aynı ismi taşıyan ve gelecekten haber veren rahip ailesi ile ünlü bir şehir daha bulunmaktadır. Kaydedilen olayların çoğu için de referans verilmektedir. Örneğin İskender'in Halikarnassos' u istila ederken gün ortasında uyuduğu ve bir kırlangıcın gelerek yatağının etrafında daireler çizdiği, alışılmış olmayan çığlıklar attığı ve İskender uyanana dek bunu sürdürdüğü anlatılır. Bu nedenle İskender, Telmessos' lu kâhin Aristandros' a danışır ve kendisine arkadaşlarından birinin tuzak kurduğunu öğrenir. Kâhin, kırlangıcın evcil ve insanoğluna dost; diğerlerine göre daha geveze bir kuş olduğunu söyler. Karia'daki Telmessos, Halikarnassos' tan sadece 11 km. uzakta olduğuna göre; Aristandros da Fethiye'de değil de burada yaşamış olmalıdır. Söz konusu mezarların dışında şehre ait hemen hiçbir kalıntı bulunmamaktadır. Bu mezarlar da türlerinin en seçkin örnekleridir. Aralarında en önemli grup, şehrin hemen dışında ve doğuda olup kuzey ve batıya bakan yamaçlara yapılmıştır. Yakın zamanda da oluşturulan bir patika ile ulaşılmaktadır.(Bu gün çok daha rahat bir ulaşım sağlanmıştır). Aralarında en iyi bilinen ve en görkemli olanı AMYNTAS' ın mezarıdır. Aşağıda ovadan da rahatlıkla görülen ve ölçülerinin ihtişamı daha iyi anlaşılan bu mezar, tapınak tipinde olup İON düzeninde yapılmıştır. Dört basamakla çıkılan sundurmada, duvar çıkıntıları arasında iki sütun yer almaktadır. Sol taraftaki duvar çıkıntısının orta kısmında bir yazıt bulunmaktadır. Harfleri yardımıyla İ.Ö. IV. Yüzyıla tarihlenen bu yazıtta Hermapias' ın oğlu AMYNTAS' ın adı geçmektedir. Duvar kısımlarının üst kısmında üç rozetten oluşan bir bezeme sırası bulunmaktadır. Mezar odasına açılan kapıda dört panel, bunların üzerinde ise demir çivi başı taklitleri yer alır. Sağ taraftaki panel orijinalde kayan bir taş kapak içermektedir. Ancak mezar soyguncular tarafından kırılmıştır. Odanın iç kısmı, düz ve kaba işlenmiş bir tavanla üç duvar kenarında birer taş sedir içermektedir. Sola doğru ilerlediğinizde yamaçta çok sayıda başka mezarların da bulunduğu görülür. Bu mezarlardan kimisine çıkmak mümkünse de diğerlerine çıkmak olanaksızdır. Buralara tırmanmak için özel malzeme gerekmektedir.

                Şehir içinde ve çevresinde daha pek çok mezar bulunmakta olup bunların bazıları kayalara oyulmuş, bazıları ise bağımsız lahit tipindedir. Lahit tipindekilerin en güzel örneği; belki re Lykia' nın en seçkin örneği günümüzde Belediye binasının arkasında yer almaktadır. Antik dönemden bu yana su seviyesinin değişmesi nedeniyle, yüzyıl önce denizin içinden yükselen bu lahit, denizin çekilmesi sonucu yeniden eski görünümünü kazanmıştır. Etkileyici bir sağlamlık ve bütünlük duygusu vermektedir. Cephesi iki kat yüksekliğindedir, ev mimarisindeki kare şeklinde ahşap hatıl uçlarının taklit edildiği görülür. Gotik kemer formuna sahip bir kapağı vardır. Kapağın her iki yanı ve üst kısmında sıralar halinde savaşçı kabartmaları bulunmaktadır. Kapağın ön ve arka uçları ise dörder panele bölünmüştür.

                Telmessos' un AKROPOL Tepesi, hemen şehrin arkasında yükselir. Burada Aziz İoannes şövalyelerine adanmış bir Orta Çağ kalesi vardır. Kalenin duvarlarının yapımında kullanılmış birkaç yapıt dışında, tarihlendirilemeyen sarnıçlar yer almakta, iç kısımda ise antik hiçbir kalıntı bulunmamaktadır. Tepenin doğu yüzünde Telmessos' un sahip olduğu iki tiyatrodan birine ait olması gereken bir çukurluk göze çarpar. Büyük oranda parçalanarak taşınmış ve bu gün tiyatroya ait fazla bir kalıntı kalmamıştır. Daha büyük olan tiyatro ise şehrin batısında kıyıya yakın bir yerdedir. 1938' de Fellows' un "Çok kütü durumda olmayan bir korunmuşluk"  ve bundan birkaç yıl sonra Spratt' ın "Çok mükemmel durumda" diye tanımladığı tiyatrodan bu gün geriye hiçbir iz kalmamıştır." BEAN' ın bu kitabının 1. Baskısı 1998'de elimizdeki 3. Baskısı ise 2018'de yapılmış).

                Bu gün amfi tiyatroyu görmek isterseniz tellerin üzerinden ve ağaçların arasından ancak bir kısmını görebilirsiniz. Çünkü restorasyon nedeniyle kapalı. Kaya mezarlarını her zaman olduğu gibi açıkça görebilirsiniz. O ünlü lahit ise bu günkü Kaymakamlık binasının yanında yer almaktadır. Akropol tepesine çıkıp biraz yürümek isterseniz birkaç duvar yıkıntısından başka bir şey bulamazsınız. Ama hiçbir yerden göremeyeceğiniz kadar Fethiye ve çevresinin manzarasını doyunca izlersiniz. Ha, bir de orada kocaman bir TÜRK BAYRAĞI, tüm Fethiye' yi ve denizleri her an selamlamaktadır. Ayrıca sağa-sola bakayım derken aman çalıların arasındaki kayaya oyulmuş iki metre çapında, 3-4 metre derinliğindeki kuyuyu es geçmeyin. Dikkatle bakmazsanız kolayca göremezsiniz. Biz bir kuyu gördük ama daha başkaları da olabilir. Çünkü o çağlarda bu kuyularda yağmur suyu biriktirilerek yazın kuru mevsimde kullanılmaktaydı. Aslında o kuyunun/kuyuların üzeri ızgara ile kapatılmalı. Bizden söylemesi. Bizim uzun zamandır aradığımız VE "İçinde mi, dışında mı/danizin dibinde mi?"  diye aradığımız Telmessos meğer Fethiye imiş ve ortada eski Telmessos' tan hiçbir iz kalmadığın için anlayamamış, arayıp durmuşuz. Yukarıdaki metinde BEAN; Halikarnassos yakınlarında da bir TELMESSOS' tan söz etmektedir. Ayrıca bir arkadaşla konuşurken Telmessos'un Fethiye'de değil, Korkuteli' nin yukarısında dağlarda olduğunu söyledi. Biz itiraz edince de bize orayı gezdiğini ve fotoğraflarını çektiğini de cep telefonundan gösterdi. Sonunda iş anlaşıldı. Korkuteli' ndeki antik alan TELMESSOS Değil; TERMESSOS imiş. Bunu da öğrenmiş olduk. Nasipse uygun bir zamanda oraya da gidip yazacağız. GELECEK GEZİLERDE/YAZILARDA BULUŞMAK UMUDUYLA.

YAZARIN DİĞER YAZILARI