BAYRAM, SEÇİMLER, GÜNCEL TARTIŞMALAR VE TOPLUMSAL BARIŞ
Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ
15 Haziran 2018 günü üç günlük Ramazan Bayramı başlıyor ve ülke 24 Haziranda da çok önemli bir seçime gidiyor. Çoğumuzun çocukluklarından beri gelen yaşam serüveninde tüm ulusal ve dinsel bayramların beyinlerimizde yarattığı bir algı vardır. Nedir bu algı; “umuttur, barıştır, özgürlüktür, beraber yaşama coşkusudur”. Bu bayram ve seçimlerin ülkemizde kimsenin ötekileştirilmediği, demokratik hukuk devletinin hayata geçtiği, farklılıklarımızla barış içinde yaşadığımız bir Türkiye özlemimin altını önemle çizmek istiyorum.
Seçimler, demokrasilerde siyasal iktidar için hesap verme, sorgulama zamanıdır. Bu anlamda değerli ve önemlidir. Yaklaşık bir aydır ülkede meydanlar hareketli ve polemikler de yoğun. Sosyal medya ise, medyanın tümüyle iktidarın kontrolunda olması nedeniyle seçim gaflarının, esprilerinin merkezi durumunda ve özgür bir platform işlevi görüyor. Seçimlere on gün kala muhalefetin OHAL’in kaldırılması şeklindeki ortak talebinin siyasal iktidar tarafından kabul edilmesi bu demokratik sürecin önemli bir başarısıdır.
Biliyoruz ki siyasal iktidarın son 16 yıldır tüm politikalarında “Neo liberal politikalar ve dinselleştirme” birlikte, iç içe bir anlayışla öne çıkıyor. Siyasal iktidar, son yıllarda Cumhuriyetin “Devlet Hastaneleri” yerine “Şehir Hastaneleri” adıyla dev binalar yapıyor. İsim değişikliği ile ilgili önemli bir açıklama yok ve bu uygulamayı yaygınlaştırmak da istiyor. Şehir hastaneleri kamu özel ortaklığı anlayışıyla ve hastayı “müşteri” olarak gören, eğitim ve sağlığı “insan hakkı” olarak görmeyen neo-liberal politikaların bir ürünü olduğu çok açık…
Bu seçim sürecinde siyasal iktidar her mahalleye “Millet Kıraathaneleri” adıyla yeni mekanlar açacağını, buralarda iskambil, okey vb. oyunlar olmayacağını, internet bağlantılı bu mekanlarda kütüphaneler olacağını açıkladı. Bu proje çok ilgi görmemesine rağmen ısrarla meydanlarda polemik ve espri konusu olmaya devam ediyor. Siyasal iktidarın son on altı yıllık eğitim-kültür politikalarını yakından izleyen bir eğitimci olarak bu projeyi çok anlamlandıramadım. Okullardaki kütüphaneleri, laboratuvarları kapatarak mescit açan anlayış kütüphane ağırlıklı kıraathane açacak (!)… Hiç inandırıcı değil.
Bu ülkede 1932-1951 yılları arasında Milli Eğitim Bakanı Dr.Reşit Galip’in hayata geçirdiği “Halkevleri ve Halkodaları” vardı. Buraları, aydınlanmanın, Cumhuriyetin tıpkı Köy Enstitüleri gibi özgün kurumlarıydılar. 1930 ve 1940’ların kuşakları ilk tiyatroyu halkevlerinde izledi, ilk konseri de oralarda dinledi, nikahlarını oralarda kıldılar, ilk danslarını da oralarda yaptılar. Zengin kütüphanesiyle, çalışma kollarıyla hayatın demokratikleşmesine katkı sağlayan kurumlardı. Halkevleri onlarca sanatçının yetişmesini sağlayan, halkımızın gazeteyle, kitapla, sanatla tanıştığı kurumlardı.
Halkevleri ve halkodaları laik Cumhuriyetin aydınlanmacı kurumlarıydı. Yıl 2018 seçimlerde topluma sunulan “Millet Kıraathaneleri” çok açık ki Cumhuriyetin aydınlanmacı kurumlarının karşıtını üretme arayışının ürünüdür. Hayata din eksenli bir pencereden bakan siyasal iktidarın yeni bir toplum mühendisliği projesidir. Buralardaki kütüphanelerde dinsel kitapların olacağı, buralarının dinsel sohbet alanları olacağı, FETÖ hareketinin Anadolu’da yaptığı taban yaratma projesinin aynısı olduğunun altını önemle çizelim. Buraların aynı zamanda yeni bir kadrolaşma alanı olma potansiyeli de var. Bu kıraathanelere İlahiyatçı çalışanlar atayarak yeni bir istihdam alanı da yaratabilecektir.
Ülkenin toplumsal gelişiminde, kadın istihdamını arttırmak için yapılması gereken her mahalleye millet kıraathanesi değil çocuk bakımevleri-kreşleri açmak veya kadınlara-gençlere üretim-teknik beceri kazandıran aktif eğitim merkezleri daha çok yaşamsal önemdedir. Millet Kıraathanesi projesi bir üretim projesi değil, tüketime dayalı bağımlı bir gelecek projesidir. Millet Kıraathaneleri projesi akıl dışıdır, rasyonel değildir. Her mahallesinde çok sayıda kıraathanenin olduğu ülkemizde geleneksel mahalle kültürüne de yabancıdır. İzmir-Balçova Belediyesi semt evleri projesi üretime dayalı aktif yaşam merkezleri anlamında etkin-özgün örnek bir projedir.
Siyasal iktidarın seçimlerde sunduğu bir başka proje “Millet Bahçeleri” projesidir. Büyük kentlerin merkezlerinde halkın yararlanabileceği geniş yeşil alanların, havuzların, dinlenme yerlerinin olması şüphesiz olumlu bir yaklaşımdır. İlk başta sempatik gelen bu projenin arka planında bir belleği silmekle ilgili bir arayış mı var? sorusu karşımıza çıkıyor. İstanbul’da Atatürk hava alanının bulunduğu bölgede Millet Bahçesi yapılacağı ifade ediliyor. Ama yeni yapılacak hava alanın adının Atatürk olacağı söylenmiyor, aksine gizleniyor. Millet bahçeleri projesi, büyük kentlerin merkezlerinde Atatürk ve Cumhuriyet isimli yapıları, statları yok etmek gibi bir anlayışın olduğuna ilişkin yaygın bir kanının olduğu çok açık. Tüm bu projeler, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlandığımız 2023 yılında siyasal iktidarın kendi ritüellerini ve kendi kültürünü yaratma anlayışıdır. Stadyumlardaki Atatürk isimlerini silmek, siyasal iktidarın düşün dünyasında kendi ritüellerini üretme arayışıdır.
Bu seçim sürecinde hep barış dilini aradık. Muhalefet bunu sağladı ama siyasal iktidar daha çok agresif bir dil kullanmayı tercih etti. Bayram barış demektir, sevgi, kucaklaşmak demektir. Bayramın ve seçimlerin ülkemizde demokratik hukuk devleti üretmesini ve yeni bir barış iklimi yaratması dileğiyle iyi bayramlar…