İKTİDAR VE YARGININ, ÇİFTE STANDART TUTUMLAR!
Muhalif olanlara saldırılar devam ediyor. Bu saldırılar önce Çubuk’ta bir asker cenazesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapıldı.
Ankara'nın Çubuk ilçesinde şehit cenazesine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan faşist saldırı üzerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu için, %9 oy aldığı yere gitmemeli, oraya gitmeden önce iyi düşünmeliydi şeklinde bir açıklama yaptı(Çubuk ilçesi Akkuzulu mahallesi/köyü oyları: Cumhur ittifakı 1260 oy-%73,8, Millet ittifakı 169 oy-9,83).
Bir siyasetçi, hiç oy almadığı yere de gidebilir. Bu herkesin doğal hakkı. Siyasetçi çok oy aldığı yere gider, az oy aldığı yere gitmez/gidemez diye bir şey olabilir mi?
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıdan sonra yine muhalif gazeteci Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ'a saldırı yapıldı. Demirağ, evinin önünde saldırıya uğradı. Daha sonra Antalya’da muhalif yazılarıyla tanınan gazeteci İdris Özyol, akşam saatlerinde çalıştığı, "Akdeniz'de Yeni Yüzyıl Gazetesi" binası önünde, bir grup tarafından dövüldü. Sonra Sabahattin Önkibar saldırıya uğradı.
Muhaliflere Saldırıyı Hoş Karşılamak Yanlışlığı!
Saldırıya uğrayanların hepsi, muhalif kimlikli siyasetçi ve gazeteciler. Saldıranlar yakalanıyor ama savcılıktan serbest bırakılıyor. Bu serbest bırakılmalar ise, yeni saldırılara davetiye çıkarıyor. Saldırganlara, yeni saldırıları için cesaret veriyor...
Muhalif kimlikli gazetecilere yönelik saldırılar, son günlerde arttı. Bu demek oluyor ki, bazı insanlar, eleştiren-sorgulayan gazetecilere tahammül edemiyor, "sen sus, etliye-sütlüye karışma, otur oturduğun yerde," diyerek; onlara bu tür saldırılarla gözdağı veriliyor. Sistemli olarak bir sindirme politikası uygulanıyor. Gazeteci kafasına ve vücuduna öldürücü darbeler alıyor; sonra bu saldırganlar, ifadeleri alınarak, hiçbir olmamış gibi serbest bırakılıyor.
Bu eylemlerin bir yaptırımı-cezası olmayacak mı? Saldırganların yaptıkları yanlarına kâr kalıyorsa, bu yeni saldırıları teşvik etmez mi? Devlet, adli makamlar buna bir dur demeyecek mi?
Gazeteci eleştiren, sorgulayandır ve bunu kamu adına yapar. Gazeteci bu yaptığı kutsal görevden dolayı mağdur konumda olan, hayatı tehlikede olan kişi olmamalı. Gazetecinin görev güvencesi ve can güvenliği sağlanılmalıdır... Gazetecinin görevi, gerçekleri halka anlatmak, yapılan olumsuzlukları dile getirmek ve sorgulamaktır.
Yargının Çifte Standart Hali!
Yargı çifte standart davranmamalı, hukuk herkes için eşit işletilmeli ve uygulanmalı. İktidar mensuplarına yönelik en masum bir tweet paylaşımı, onları eleştiren bir açıklama hapisle cezalandırılırken; siyasi kimliklerinden dolayı kafası gözü yarılan, kafalarına ölümcül darbeler alanların ve linçle karşı karşıya kalan bir siyasi lidere yapılan saldırıları cezasız bırakmak, onları adeta sırtı sıvazlanırcasına savcılıklardan salıvermek adil ve adaletli bir durum değildir…
Türkiye, yargının çifte standart davrandığı; iktidar mensuplarına söylenenleri cezalandırırken, muhalif tavırlı olanlara yapılan saldırıları görmezden gelmek ve cezalandırmamak toplumda yargıya olan güveni temelden sarsmaktadır. Türkiye’nin, iktidarda olanların ve yargının bu çifte standart halinden, bir an önce kurtulması ve kurtarılması gerekiyor… Türkiye, bu çifte standart davranışların ve hukuksuzlukların ülkesi olmamalı…