DEMOKRASİ VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Demokrasi anlayışı çeşitli aşamalardan geçerek gelindi bu günkü noktaya. İnsanlık tarihinde ilk demokrasinin DOĞRUDAN DEMOKRASİ olmuştu. Şehir devleti denilen yapılanmada insanların bir araya gelip oy kullandıkları ve herkesin açıkça nasıl kullandığının görüldüğü bir demokrasiydi bu. KENT VEYA SİTE DENİLEN YERLEŞİM ALANLARINDA Arenalarda toplanan halkın konu ile ilgili kararları yönetim kararı olarak uygulanabiliyor ve geçerli olabiliyordu. Yani bu demokraside aracılar yoktu, doğrudan halkın oyu vardı..
Ondan sonra görülen demokrasi nin adı YARI DOĞRUDAN DEMOKRASİ oluyordu. Bir yanda halk bir yanda toplumun önde gelenlerinin kararlarını yaşama geçiren bir demokrasiydi bu.
Zamanda artan nüfus TEMSİLİ DEMOKRASİ DENİLEN bir anlayışı getiriyordu. Çünkü bütün insanları bir yerde toplayıp oylama yapmak zorlaşınca onun yerine temsilciler vasıtasıyla oyların kullanıldığı bir anlayış gelişiyordu. Bunun da adına TEMSİLİ DEMOKRASİ deniliyordu. Yani bu demokrasi artık temsilciler aracılığıyla işleyen bir demokrasi oluyordu.
Günümüzün gelişmiş demokrasilerinde ise katılımcı demokrasi anlayışı gelişmiştir. Hedir bu? HER DÜŞÜNCENİN SİYASİ PARTİLER DIŞINDA ÖRGÜTLENİP DİLEK VE TALEPLERİNİ İLETEBİLDİĞİ YENİ bir anlayıştır bu. Yani siyasi partilerin dışında insanların dernek, sendika ve benzeri oluşumlarda yönetime baskı yaparak dilek ve isteklerini dayatma şanslarını yakalayabilmektedir.
Günümüzde demokrasiler bu STK kuruluşlarının çokluğu ile gelişmişliklerini ve uygarlıktaki düzeylerini belirlemektedirler. Yani bir toplumda bu STÖleri ne kadar çok olursa orada demokrasinin o kadar geliştiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bazı toplumlarda nifüsüh iki-üç misli STÖ olduğu görülüyor. Çünkü orada her yurttaş en ikiden fazla kuruluşa üye olabilmektedirBÖYLECE HER KONUDA YÖNETİME DUŞÜNCE VE İSTEKLERİNİ İLETEBİLME ŞANSI BULURLAR ORADAKİ İNSANLAR.
Bu açıdan bakılınca TARİKATLAR STÖ değildir. Çünkü tarikatların amacı demokratik hak ve özgürlüklerini kazanımı ve korunması değil inanç sistemlerini korumak ve kollamaktır. Yani bir toplumda hak .özgürlük, hukuk kaygılarıyla değil inanç kaygılarıyla hareket ederler. Kuruluşları bu amaca yönelik olduğu için hak ,özgürlük, demokrasi eleştirel bakış,eşitlik gibi kavfaları olmaz onların. Sadece inanlarıyla ilgili kaygılarını doyurmak amaçlıdırlar..
Atatürk bunun böyle olduğunu gördüğü için tarikat anlayışına karşı çıkmıştır. Gerçek yol gösterici bilimi öne sürmüştür.
Tarikatları STÖ olarak sunmaya çalışan dönem 12 Eylül olmuştur. Tarikatlara Atatürkün düşüncesi gibibakamayanların bulduğu bir yakıştırmaları oldu. Bu da onları STÖ olarak görmek ve koruma altına almak görüntüsünü veriyordu.