"ÇANTALISI GELDİ KIZLAR!.."
Ülkemizde en çok ses getiren, iz bırakan özel tiyatrolardan "Devekuşu Kabare Tiyatrosu" ve onun unutulmaz iki sanatçısı merhum Zeki Alasya ile Metin Akpınar'dı... Sahnede oynadıkları unutulmaz ve dolu dolu mizah kokan skeçlerin videoları da yıllarca izlendi, hiç unutulmadı ve hâlâ da zevkle izleniyorlar!..
'At Yarışı' hastalığı yüzünden boşanmak üzere mahkemeye gelen çiftin boşanma sürecinde Avukat rolünde Zeki Alasya - Nevra Serezli ve Hâkim rolündeki Metin Akpınar'ın mahkeme sırasındaki hararetli kavgaları, duruşma sırasında boşanmak isteyen çok güzel kadına Hâkimin nasıl sulandığını; "Adama bakın, emekli şemsiyesi kılıklı herif böyle bir karı alıyor, benim gibi delikanlı ise uyuz biriyle evleniyor, adalet mi ulan bu!? Bu karı boşanır mı bee; Afrodit gibi heykeli dikilir ancak bunun, heykeli!.." diye haykırışı, sonra da hiç bir şey olmamış gibi, Avukatın ısmarladığı beleş köfteyi yemek için gizlice lokantaya gidişleri, orada zengin Avukata yağ çekişleri unutulur mu?
Bir başka skeç şöyleydi: Bir Ermeni vatandaşı rolandeki Metin Akpınar kaçak olarak bir 'Randevuevi' işletiyor... Kadınsı hareketleriyle telefona gelip, randevu alan biriyle konuşup, açık-saçık sabahlıklarla gezinen 5-6 kadına sesleniyor: "Saat 11'de bir müşteri geloorr, hatırlı bir müşterim aradı, aman onu memnun edin kızlaarr!.. Ayol bugünlerde bu erkek milleti iyice azdı, işler de iyi ama, sanki herkes şeyini elinde gezdiroorr kız Zeynoo, elinde gezdiroorr, he he heee..." diyor...
Bir süre sonra da, randevu alan eli çantalı, yaşlıca, kel bir adam geliyor... Kapıdan giren yaşlı adamı dipten tepeye süzen Metin Akpınar, gülerek; "Hoş geldiiizz emmi, sefalar getirdiiizz de, biraz erken olmadı mı ayol ? Saat 11'de demiştik ya, olsun..." Adam da gülümseyerek; "Ben randevularıma hep erken giderim, ben işimi hep ciddiye alırım!" deyince, Metin Akpınar; "Kızlaaarr, bu sefer çantalısı geldi!.. Siz çantada mı taşoorsunuz, biraz büyük galiba, hıh, hıhh!?" Adam hemen; "Büyüğü de var, küçüğü de!.." deyince Akpınar sinsice gülüp; "Kılıfı da vardır öyle deeğ mi?" Adam yine; "Kılıfsız olur mu, illâ kılıf isteyenler de oluyor tabii..." Metin Akpınar yine gülüyor; "Hımm, siz bu işe pek düşkünsünüz, halinizden belli oloor, tabii bazı hastalıklar malûm!" Adam bunun üzerine çantasını açıyor, boy boy bıçaklarını gösterip; "Hadi, hangisini isterseniz alın, benim yetişmem gereken başka müşterilerim var!" deyince, adamın buraya yanlışlıkla geldiği, Kurban Bayramı için bıçaklar sattığı anlaşılıyor, ama buranın randevuevi olduğunu ona belli etmeden adamı geri postalıyorlar...
Şimdilerde "Çok Güzel Hareketler Bunlar ve Güldür Güldür Şov" dışında böyle hiç bir ekip kalmadı!.. Siyasi-mizah skeçleri deyince, ilk akla gelen merhum 'Levent Kırca'yı çırayla arıyoruz!.. O sarhoş ve saf haliyle, trafik polislerini canından bezdiren skeçlerini hiç unutamadık, unutturmayacağız!.. Hâlâ yeri doldurulamadı, hâlâ onun gibi sarhoş rolü yapan da ortaya çıkmadı!.. Bu konularda ülkemiz sanatı, tiyatrosu, çağının en fukara yıllarını yaşıyor!.. Bu durum şiirde de, müzikte de, romanda da, öyküde de, senaryolarda da böyle... Umarım 2021 yılı böyle olmaz, tıpkı 1937'de Orhan Veli'nin, bir züğürt ağa umuduyla yazdığı 'Pazar Akşamları' şiiri gibi olur:
"Şimdi kılıksızım, fakat/ Borçlarımı ödedikten sonra/ İhtimal, bir kat da yeni esvabım olacak/ Ve ihtimal, sen/ Yine beni sevmeyeceksin!..// Bununla beraber Pazar akşamları/ Sizin mahalleden geçerken/ Süslenmiş olarak/ Zannediyor musun ki ben de sana/ Şimdiki kadar kıymet vereceğim?.." Sakin KOŞAR...