Daha henüz 46 yaşındayken 12 Ekim 1956 yılında toprağa verdiğimiz ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı ne diyordu? İlk defa Ülkü Dergisi’nde, 16 Aralık 1945 yılında yayımladığı “Otuz Beş Yaş” şiirinde şöyle diyordu:
“Yaş Otuz Beş, yolun yarısı eder,
Dante gibi ortasındayız ömrün,
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider!..”
Evet bu ünlü şairimiz, ortalama yaşama süremizin 70 yaş olduğunu düşünerek, “Yaş 35, yolun yarısı eder” diyordu… Ama kendisi bile 46 yaşında, yani olması gereken yaşamın 24 yıl öncesinde aramızdan ayrıldı… Bu işin ölçüsü, tartısı ve terazisi mi var!? Bir sebep oluyor, kaybolup gidiyoruz işte!..
Keza, 08 Mart 2019 Cuma günü toprağa verdiğimiz ünlü gazetecimiz, nam-ı diğer “Gölge Adam”, duayen gazeteci büyüğümüz Ertuğrul AKBAY’ı da toprağa verdik!.. O da beslenme ve diyet kitapları çıkarmış; “Yaş 75, Yolun Yarısı Eder!” diyordu… Yani, 150 yıllık yaşama işaret ediyordu… Ama 80 yaşında kara toprağa düşmek durumunda kaldı, kendi hesabına göre tam 70 yıl önce, hem de çakı gibiyken, ebediyyen bizleri terk etti!..
Ölümü kim ister ama, cenaze merasimine katılanları görünce, -hani lâf aramızda- yemin olsun benim bile ölesim geldi: Hüsamettin Cindoruk, Muharrem İnce, Bedrettin Dalan, Rahmi Koç, Uğur Dündar, Müjdat Gezen, Rahmi Turan, Aykut Erdoğdu, Tuncay Özkan, Gürsel Tekin, Erdoğan Toprak, Ekrem İmamoğlu, Necati Zincirkıran, Ertuğrul Özkök, Aydın Öztürk, Derya Sazak, Fatih Altaylı, Umut Oran, Aytun Çıray, Ali Şen, GS Başkanı Mustafa Cengiz, Bedri Baykam ve Berhan Şimşek gibi, daha sayamadığım nice güzel insan oradaydı!.. Bunca değerli, ünlü ve renkli insan topluluğunu başka kim tabutu başında toplayabilirdi ki!?
Durduk yerde SÖZCÜ Gazetesi’ne açılan davalar, gazetenin kurucusu biricik oğlunun yurt dışında yaşamak zorunda kalması, bu yüzden tek oğluna ve torunlarına hasret kalması, o dayanılmaz stres sonucunda; son derece sağlıklı vücudunda, bir anda bağışıklık sisteminin altüst olmasına neden oldu!.. Buna sebep olan vicdan yoksunu kişiler, herhalde bugünlerde yarattıkları bu eserleriyle gurur gibi bir şey (!) duyuyor olmalılar!? Bir duayen gazeteciyi daha yiyip-bitirdiniz!.. Yarattığınız bu eserinizle övününüz, sevininiz, e mi!?
Mart ayı başında bizim Yatağan İlçemizde de ilginç bir ölüm olayı yaşandı: Yıllardan beri Mahmut Yanar Sağlık Ocağı’nda ambulans şoförü olarak çalışan, burada yüzlerce dertli insanı zamanında hastanelere yetiştirerek canlarını kurtaran Turgutlu, bizim Emekli Öğretmen arkadaşımız Müdür İsmet Geriz’in yeğeni “Alper GERİZ” de, bir kalp krizi sonucu kaldırıldığı Yatağan Devlet Hastanesi’nde kurtarılamadı ve vefat etti!.. Olayı duyan herkesten duyduğumuz sadece birkaç söz vardı: “Bu dünyada adalet yok!.. Yalan dünya ulan bu dünya!.. Yani, ölecek insan yoktu da, bizim genç ve cankurtaran Alper mi kalmıştı!?” deyip durdular…
Bu acı ve keder yüklü yazımı, yine ölümü en çok işleyen ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın Varlık Dergisi’nde 15 Şubat 1943 tarihinde yayımladığı “Hepsinden Beter” şiiriyle bitirmek istiyorum:
“Kimi insan derbeder/ Ömrünü heba edip gider!/ Kimisi maişet derdine düşmüş/ Rahattan bihaber!/ Olmayacak işler peşinde/ Kimisi taban teper…/ Kimisi dul, kimisi öksüzdür/ Alın yazısı kahreder!/ Aklından zoru var kiminin/ Merhamet ister!/ Bense sevda çekerim/ Hepsinden beter!..”
Aslında işin özü şu: Hayat dediğin nedir ki usta? Sonuçta bir bahaneyle hepimiz ölmeyecek miyiz? Sultan Süleyman’a kalmayan bu dünyaya kazık kakacak halimiz yok da; bu hakkedilmeyen, bu genç ve sebepsiz ölümler niye olsun ki usta!? Sakin KOŞAR…