DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN, HÜSEYİN İNAN = ÜÇ FİDAN !..
1947 - Ankara doğumlu Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi öğrencisi idi... Solcuydu, devrimciydi, THKO Lideri idi... Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin tam bağımsız bir ülke olması için ve Filistin Davası'nın yılmaz savunucusu olarak, İsrail emperyalizmine karşı oraya da savaşmaya gitmişti!.. Bütün solcu direnişlerde en öndeydi, gözünü tehlikeli budaklardan, sözünü de yönetici bunaklardan sakınmazdı!.. Kimseyi öldürmedi, Türk Askerine karşı her yerde çok saygılıydı!..
Ülkenin tam bağımsızlığı uğruna katıldığı tüm eylemlerden ötürü hakkında çok dava açıldı, tutuklandı, en sonunda "Ankara 1 Nolu Askerî Mahkemesi" tarafından suçlu bulundu ve 08 Ekim 1971 yılında TCK'nun o meşhur '146/1' maddesi gereğince idama mahkûm edildi!..
146/1 Kanunu; "TC Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nu tağyir, tebdil ve ilga etmek veya teşebbüs etmek, TBMM'yi görev yapamaz hale getirmek..." gibi suçları içeriyordu... Yani, bir ülkenin 'Tam Bağımsız' olmasını istemek, nasıl böyle suçları içeriyordu ki? Tabii, maksat üzüm yemek değil de, bağcıyı dövmek olunca, bu üç fidan idama mahkûm edilip, genç yaşta yağlı iplerle yaşamlarına son verildi!.. Meclis'teki oylamada 'Evet İdam Edilsinler' diye parmak kaldıranlar, hatta (Süleyman Demirel gibi) bazılarının elleri TBMM tavanına değercesine iştahla uzansa da, sonradan bu karar için çok pişman olduklarını her vesileyle itiraf etmişler, ama bu pişmanlıklar hiç bir zaman bu üç fidanımızı geri getirmemişti!.. Aynı oylamada merhum İsmet İnönü ve Bülent Ecevit gibi siyasiler; 'Hayır, İdam Edilmesinler' diye oy kullanmışlardı ama, bu idamı durdurmaya sayıları yetmemişti!..
Bu çok bilinçli ve çağdaş kafalı gençlerimiz, o yıllarda dünyada esip gürleyen Amerikan ve İsrail emperyalizmine karşı, mazlum halkların yanında yer almışlardır!.. Sırf bu özelliklerinden dolayı, dış baskılarla bu idam gerçekleşmiş olmasındı sakın!? Türkiye başta olmak üzere, diğer ulusları da uyandırmalarından çekindikleri için, bu da bir 'CIA'nın Oyunu' olmasındı, ha!?
Deniz Gezmiş'in en sevdiği türkü; "Sen Ağlama Zülfü Siyahım" türküsüydü... Uzun boyuna uygun hakî renkli parkaları sever, hep postallarla gezerdi... Che Guevera gibi görünmeye özen gösterir, ona benzer pozlar verirdi... İdam edildiğinde de sırtında böyle bir parka ile ayağında da yine postalları vardı!..
Yakalandığında, düşmüş hükümetin İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu'nun karşısına getirdiler... Menteşeoğlu, iki elinin baş parmaklarını yeleğinin ceplerine geçirip, bir kaşı yukarıda, acıyarak gülümseyip, havalı bir şekilde sormuştu: "Duyduğuma göre THKO diye bir ordu kurmuşsunuz, bu ordu neyin nesiydi?" deyince, dimdik karşısında durup; "Ne ordusu olduğunu en iyi siz bilirsiniz, hükümetinizi düşürmesinden belli değil mi!?" demiş, koskoca Bakan neye uğradığına şaşırmış, karşılık verecek söz bulamamıştı!..
Muğlalı üstat İbrahim Ergin, "Büyük Göç" şiirinde bakın Deniz Gezmiş için ne diyor:
"Gün odur/ Asya bize dar gelir/ Sökülür kazıkları obaların/ Gayrı türkü oluruz Anadolu'da/ Yeninde oya/ Kiliminde can...// Yunus konuşur dilimiz/ Yüreğimiz Dadaloğlu/ Uygarlığa doğru yolumuz/ Tuna Nehri bir kolumuz/ Bir kolumuz Türkistan!..// Gün olur sehpada bayrak oluruz/ Boynumuz Pîr Sultan/ Biz suyu bardakta görmedik/ Biz DENİZ GEZMİŞ'iz!.."
Evet, bu üç fidanın asıldığı 06 Mayıs 1972 yılından sonra, artık alışılagelmiş "Ahmet, Mehmet, Ali, Ayşe, Fatma" isimlerinin yerine, kızlı-oğlanlı "DENİZ" adı koymaya başladık!.. Bakın Nüfus Müdürlüğü'nün kara kaplı kütüklerine, aradan geçen 49 yılda ne çok Deniz ismi olduğunu hayretle siz de göreceksiniz!.. İşte, aziz halkımızın vefasıdır bu!.. Sakin KOŞAR...