SADECE EYLÜL AYINDA 321 DOKTOR GİTMEK İSTEDİ !?
'Sağlıkta şiddet, düşük ücretler, sokakta can güvenliği olmaması, ağır çalışma koşulları, hastanelerde yeterli ilâç ve teknik cihazın bulunmaması...' gibi nedenlerle, doktorlarımız yurt dışına gitmek için kuyruğa girmiş vaziyetteler!..
TTB (Türk Tabipleri Birliği) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut; "Genç doktorlar şiddetten kaçıyor, orta yaşlılar ise çocuklarının geleceği için yurt dışına çıkmak istiyorlar!.. Gidenlerin % 40'ı uzman doktor, diğerleri de pratisyen hekimlerimiz!.. Bu yılın ilk 9 ayında yurt dışına gitmek için belge alan doktor sayımız tam '2.282 Kişi' oldu... Almanya başta olmak üzere, genelde Avrupa ülkelerini tercih ediyorlar, ancak Güney Kore ve Dubai tercihlerine de rastlanıyor!.." dedi...
Bütün bunların üzerine sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Beştepe'de Kadın Muhtarlarla yaptığı konuşmada, 08 Mart 2022 tarihinde kürsüden, özel sektöre geçen ve yurt dışına gitmek isteyen tüm doktorlar için; "Gidiyorlarsa gitsinler!.." deyince, ülkemizden doktor göçü hızlanmaya başladı, şimdilerde birçok Devlet Hastanesi yeterli olmayan doktor kadrolarıyla hizmet vermeye başladı, eskiden 3 ile 5 gün sonraya alınabilen hasta randevuları ve ameliyat sıraları, artık 15, 20, 30 gün hatta aylar sonraya verilmektedir!..
Bazıları kalkıp da; "Yahu her İlimizde üniversite açıldı artık, hemen her üniversite bünyesinde de 'Tıp Fakülteleri' var, buradan çıkan doktorlar bize yeter, canı isteyen özel hastanelere veya yurt dışına gidebilir, sıkıntı yok!.." diye düşünebilirler? Ancak, ülkemizdeki eğitim ve sağlık sorunu yakından bilenler, kazın ayağının böyle olmadığını bilirler; hastalık tedavilerini "hoca okumalarıyla, kocakarı ilâçlarıyla, ilkel yöntemlerle, attarlarda (aktar) satılan şifalı otlarla" tedavi olabileceklerini zannedenler büyük yanılgı içindedirler!..
Bir kere, 'Tıp Fakülteleri' en uzun, en meşakkatli, en pahalı eğitim-öğretim şekli olup, en yüksek puanlarla bünyelerine öğrenci kabul ederler!.. Yani, o okullara girebilmek de, okuyabilmek de öyle kolay değildir!.. Üniversiteler 4 yıllık iken, Pratisyen Doktorlar '6 senede' mezun olur, ihtisas yapanlar da 4 sene daha eğitim görürler ve 10 yılda 'Uzman Doktor' olabilirler!.. Bu süre içinde o öğrencinin ailesi de, devletimiz de her bir doktorumuz için 'Milyonlarca TL' harcarlar!.. Bunlar mezun olup da, 'vergi vererek onları okutan halkımıza' tam faydalı olmaya başlayınca, bazı sebeplerle özel hastanelere veya yurt dışına çekip gitsinler, öyle mi!? Bunların masrafını bu ülke yapsın, zahmetini biz çekelim, kaymağını da Almanya-Fransa-Güney Kore gibi ülkeler yesinler, öyle mi? Yok öyle yağma arkadaş!.. Bu işe aklı pek ermeyenler 'Adam Sende' deyip geçebilirler, ama bu olay gerçekten Milli ve çok ciddi bir konudur, asla şakaya da gelir yanı yoktur!.. Eğitimle bu işi engelleyemiyorsak eğer, bu ciddi ülke kaybını, çıkarılacak çok sert yasalarla engellemeliyiz!.. Hangi ülke bize böyle bir iyiliği yapar, kim buna izin verir de, biz buna müsaade ediyoruz ki!?
Tabii, bunca yıl okuyup, çok iyi yetişmiş bu kalifiye insanlarımıza da, onların bu durumuna yakışır maaşlar verip, çok iyi ortamlarda yaşam koşulları sunup, güvenliklerini de en üst düzeyde sağlamalıyız!.. Umarım artık herkes aklını başına alır, böyle ciddi konularda neler yapacağının, nasıl tedbirler alacağının ve nasıl konuşacağının ayartına varabilirler artık!?
Bugün size sayın İbrahim Ergin'in "Ben Demek Şeytana Özgü" şiiriyle veda edelim:
"Yağıverecek Nisan yağmurları için/ Aynalara yorgun bulutlar düşeli/ Ben şeytanın umut yüklediği gemi/ Ben çığlık, ben sapına kadar delişmen/ Ve ben içimin denizlerine demirli!../// Bir yerlerime güneş doğuyor gibi/ Gönlümce söyleşir uzak limanlar/ Tenem tenem saçlardan ateş dökülür/ Yangın yerleri büyür düşüncelerle/ Ayazım çocukları toprağa gömülür!.." Sakin KOŞAR...