TÜM AĞAÇLARIN ANASI SAYILAN 'ZEYTİN' !?

 

                 TÜM AĞAÇLARIN ANASI SAYILAN 'ZEYTİN' !?

Bir Akdeniz ve Ege bitkisi olan, bilimsel adı da "Olea Europea Oleastar" denilen Zeytin Ağacının 6.000 yıllık geçmişi olduğu tahmin edilmektedir... Bu Akdeniz ve Ege'ye özgü ağaç, 16'ncı yüzyılda Hıristiyan  misyonerler tarafından Meksika, Peru ve Şili'ye götürülmüş, 18'nci yüzyılda da Kuzey Amerika'da yetiştirilmeye çalışılmıştır... Daha sonra da Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Çin'de üretimi yapılmıştır...

Doğaya ve bitkilere aşırı düşkünlüğü ile tanıdığımız Bodrum gönüllüsü ünlü yazarımız Cevat Şakir Kabaağaçlı, nam-ı diğer "Halikarnas Balıkçısı" büyüğümüz; bu Akdeniz'e özgü bitkiyi Okyanus ötelerine götürenlere şöyle seslenmişti; "Zeytini anayurdundan koparıp götürdüler, o gurbet ellerin yaban topraklarında, buradaki gibi faydalı olamayacağını hiç düşünemediler!.. Oysa bizim zeytin, yaban ellerini ve gurbeti hiç sevmez!" diyecekti... Nitekim, Akdeniz ve Ege'deki verim ve kalitesi hiçbir zaman oralarda tutturulamadı!..

Olympos Dağı'nda oturan 12 Büyük Tanrı ve Tanrıça döneminde en kutsal ve faydalı görülen ağaç da Zeytin idi... Zeytinyağı, bütün insanlar tarafından özenle korunan bir yiyecek, her derde deva görülen, vücuda sürülen bir sıvı ilâçtı!.. Eski Yunan eğlenceleri öncesi, içkiden önce bir miktar zeytinyağı içilir, mideler böyle korunurdu; bu geleneğin hâlâ devam ettiği birçok Akdeniz-Ege yerleşim merkezleri vardır...

Topraktan önce çıkan zeytin ağaçlarına 'Delice' denir... Bunlar ilk kez Suriye, Mısır ve İran'da aşılanarak, bugünkü lezzetli meyvelere dönüştüğü tarihçilerce söylenmektedir... Zeytinlikler oluşturulduğunda, bunların arasına mutlaka bir veya birkaç 'İncir' ağacı da dikilirmiş... Sebebi de şuymuş: Zeytin ile incir ağaçları, aynı günlerde çiçek açtığı için, zeytinlere zarar veren sinek-böcekler, incir çiçeği ve meyvesi daha tatlı olduğundan oraya üşüşür, zeytinlerin meyvelerine zarar vermelerinden, onları delmelerinden böyle kurtulurlarmış...

Eski anıtlarda şöyle yazar: "Olea Prima Omnium Arborum Est..." Yani Türkçesi; "Zeytin Bütün Ağaçların Birincisidir, İlkidir!.." Çok bilinen 'Nuh Tufanı Efsanesi'ne göre de; insanlığın tekrar zeytinle yeniden doğduğuna inanılır!.. Bir de, zeytin ağaçlarına fazla su verilmeyeceğine inanılır!.. En kurak zamanlarda bile bir-iki su yeterlidir, fazla su verilirse eğer, zeytinin kendisi su aramaktan vazgeçer, hazırcılığa alışır, sulanmayanca da ağaçların hemen kuryacağına inanırlar...

Adem Peygamberimiz dünyaya geldiği günlerde, vücudunun birçok yerindeki ağrılardan duramaz olur, Tanrı'ya yalvarır, bir çare dileğinde bulunur... Tanrı ona, Cebrail Hazretleri ile bir zeytin ağacı ve üzerlerinde olgun meyveleriyle indirir, ona der ki; "Eyy Adem kulum, bu ağacın yemişini ye, kalan yemişlerin suyunu sık ve ağrıyan yerlerine sür ki, şifa bulasın! Çünkü bunun içinde her derde karşı bir deva vardır" der...

Gene bir efsaneye göre, şehir halkı Tanrılar Tanrısı Zeus'a gidip; şimdiki Yunan başkenti 'Atina' şehrine bir isim ve korunma isterler!.. Tanrı Zeus da der ki; "Bana bir gün içinde kim en güzel ve faydalı bir hediye getirirse, onun adını bu şehre vereceğim, onu bütün kötülüklerden de koruyacağım!" der... Herkes gibi, bazı Tanrı ve Tanrıçalar da bu yarışa katılırlar... Bir gün içinde Tanrıça Athena, mızrağını toprağa saplayarak, ortaya bir zeytin ağacı çıkarmış, dalları da olgunlaşmış zeytin meyveleriyle doluymuş!.. Bu ağacı götürüp Tanrı Zeus'a sunmuş... Gelen birçok hediye içinde en güzel ve en faydalı hediye olarak bu zeytin ağacını görüp, şehrin adını ATHENA (Atina) koymuş, korumalığını da üstlenmiş...

Ben bunları boşu boşuna, hani 'spor olsun filân' diye de yazmıyorum!.. Umarım, bütün bunları okuduktan sonra siz de bu Zeytin Ağaçlarının ve Zeytinyağının kadrini-kıymetini daha iyi bilir, boş yer ve boş vakit bulduğunuzda bu ağaçları diker, asaletli bir Akdeniz-Ege insanı olduğunuzu ispat edersiniz gari, olur mu?..               Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI