Tarih Dergisinin Ekim 2023 sayısının 90 ve 91 sayfalarında verilen bu yazıyı köşeme alıyorum.
Yeni bir ulusun tarihini toprağın altından çıkardılar.
Atatürk'ün girişimleriyle şekillenen erken cumhuriyet dönemi Türk Tarih Tezi ve Güneş-Dil Teorisi, Türklerin kültürel kimliği üzerine yeni bir bakış açısı oluşturmuş; Türk ulusunun Anadolu'daki varlığını meşrulaştırma yolunda birçok kazı çalışması yapılmıştı.
Anadolu arkeolojisi, Osmanlı Devleti'nin son döneminde Osman Hamdi Bey, Makridi Bey ve Halil Edhem Bey'le başlamış, ancak gelişimine Mustafa Kemal öncülük etmişti.
Türklerin tarihini öğrenmeye özen gösteriyordu. Bu çerçevede Orta Asya'nin yanısıra Anadolu'yu da Türklerin vatanı olarak görerek bir arkeoloji politikası oluşturdu.
Osmanlı İmparatorluğunda Türklerin geri planda kalmaları ve Avrupalıların Türk toplumunu aşağılayan ifadelerle bakışları sürüyordu. Atatürk, yeni Türk kimliğini milliyetçi bir yaklaşım üzerine kurmaktı. Böylece Türk halkı geçmişiyle gurur duyacak ve bulunduğu Anadolu topraklarındaki varlığını tarihsel olarak da meşrulaştıracaktı.
1930'da Türk uygarlıklarının tarihini bilimsel yöntemlerle incelemek amacıyla Türk Tarih Heyeti, 1931'de ise Türk Tarih Kurumunun temelini oluşturacak olan Türk Tarih Tetkik Cemiyeti kuruldu. Afet İnan ve Hamid Zübeyr Koşay'ında bulunduğu heyetin temel amacı arkeoloji, Sümeroloji ve Hititolojiye odaklanarak Anadolu'nun en eski halklarının kimler olduğunu, nasıl kurulduğu gibi soruları cevaplamaktı.
Bu gelişmeler sonucunda "Türk Tarih Tezi" oluşturuldu. Türklerin sarı ırka mensup olmadığı, iklimsel nedenlerden dolayı Orta Asya'dan geldikleri göz önüne alınacaktı. Arkeolojik kazılara önem vermek gerekiyordu.
Ancak cumhuriyetin ilk yıllarında arkeolog bulunmuyordu. 1926'dan sonra Milli Eğitim Bakanlığının sağladığı burslarla Remzi Oğuz Arik, Şevket Aziz Kansu, Afif Erzen, Arif Müfit Mansel, Ekrem Akurgal, Sedat Alp, Halet Çambel ve Jale İnan eğitim amacıyla yurt dışına gönderildiler.
Yanısıra eğitim sisteminde kurumsal reformlar yapmaya başladı. Önce İstanbul Üniversitesi yeniden yapılandırıldı. 1936'da Ankara Dil ve Tarih Coğrafya fakültesi kuruldu. Türkiye'nin iki üniversitesi Naziden kaçan Yahudi bilim adamları tarafından kuruldular.
1933'te Türk Tarih Kurumunun deneyiminde Ankara ve yakın çevresinde ilk arkeolojik kazı başlatıldı. Ahlatlıbel' de yapıldı. Aynı yıl Karalar Kazısı izledi.1934'te Niğde yakınlarındaki Göllüdağ' da ve 1935'te Çorum'daki Alacahöyük'te kazı çalışmaları başlatıldı.
Alacahöyük' e özel önem verilmişti. Remzi Oğuz Arık ve Hamid Zübeyr Koşay başkanlığında başlatılan kazıların ilk yılında muhteşem ölü hediyeleriyle dolu Hatt mezarları açığa çıktı. ilk buluntular Türklerle atalarının yakın bağı göstermek üzere Türkiye Cumhuriyetinin sembolleri haline geldi.
Erken Tunç Çağına ait Hatt mezarlarında görülen güneş kursları ise Türk Tarih Tezi'ni bilimsel temelde daha da ileriye taşımak için ortaya atılan Güneş Dil Teorisine güçlü deliller sağlıyordu. Bu kök dilin göç yoluyla Anadolu'ya yayılmış olduğu fikri üstüneydi. Alacahöyük'te bulunan güneş kursları Hitit Dönemine ait olmasa da Hitit Güneşi olarak görülüyordu.
Hitit Güncesi 1935'ten beri Türk ulusunun tarihsel özüne inen pagan bir Türk kimliğine işaret ediyordu.
Cumhuriyetle birlikte başlamış sayılır arkeolojik kazılar. Halet Çambel Karatepe Kazılarını yapmış. Halet Çambel Avrupa'ya giden Türk öğrencilerinden biri. O sırada olimpiyatlarda eksrim dalında yarışmış ve Almanya-da o dönem Hitler dönemi ve Halet Çambel, Hitler'in elini sıkmayarak protesto etmiş.
Halet Abla Destanı Vali Isa Küçük tarafından yazılmış, daha sonra MUSANDER Başkanı Sadettin Özbek oyunu sahneye koymuştur.
Nail Çakırhan ve Halet Çambel' i tanımaktan dolayı kendimi mutlu hissediyorum.
Cumhuriyette emeği geçen herkesi saygıyla anıyorum.