MELEKLER DE AĞLAR
Meğerse meleklerde ağlarmış. Okuyunca hüzünlendim, üzüldüm. Serhat Candar Hanım’ın kitabını okursanız; sizler de eminim benim gibi duygulanıp üzüleceksiniz. Çıkarsız, yiğit bir sevdanın anısına yazılmış bir anı-öykü kitabı ‘’Melekler de Ağlar’’. Melek denilince aklıma ilk, ortaokulda aynı dönem okuduğumuz okul arkadaşım Melek gelir. Üstelik Melek’le aynı gün (tarih: 19 Ağustos 1957) dünyaya gelmişiz. Anam yeri gelince hep anlatır: ‘’Oğlum, siz Melek ile Pazartesi günü aynı tarihte dünyaya geldiniz, Çakırcıların Aynımelek Teyze önce seni, daha sonra Leyne’ye (Turgut Beldesi) giderek Melek’i kurtardı, adını da kendi adını koydu.‘’ Melek arkadaşım adıyla özdeştir. Bir melek kadar saf, zarif, akıllı ve çok güzeldir. İnsanın baktıkça bakası gelir. Melek adı, ülkemizde kızlara verilen bir isimdir. Ama herkes bu ismi layıkıyla taşıyamaz. Zarafetiyle, ağırbaşlılığıyla ve güzel simasıyla benim arkadaşım bir melekti ve hakkıyla da bu adı taşıyordu. Kulakları çınlasın…
Her güzel, saf, temiz, kibar ve akıllı kadının adı ‘’Melek’’ olmasa da bazı erkekler eşlerine ‘’Meleğim’’ diye hitap eder, sever. İşte bu şanslı meleklerin biri de kitabın yazarı Serhat Hanımdır. Rahmetli eşi Kubilay Bey, eşini her daim ‘’Meleğim’’ diye seslenirmiş. Kitap insanın canını acıtıyor. Mutlu geçen evlilik döneminin sonunda Kubilay Bey’in hastalığı aileye bir kabus gibi çöküyor. Dramatik, acıklı bir öykü kitabını okumak zor olsa da bir çırpıda hüzünle okudum. Serhat Hanım’la, sevgili arkadaşım Muğla Sanat Severler Derneği Başkanı Sadettin Özbek sayesinde tanıştım. Kitabını imzalayıp verdi, sağ olsun. Ayaküstü kısa bir sohbetimiz oldu. İnsanın bu durumlarda nutku tutuluyor, çok fazla bir şey söyleyemiyorsunuz ve teselli edici bir sözde çıkmıyor ağzınızdan. Sabırlar ve başsağlığı dilemekten başkada elinizden bir şey gelmiyor. Sözün bittiği yer işte tam burasıdır. Kanser illetine yenik düşen kardeşimizin ruhu şad olsun. Işıklar içinde uyusun.
Kitabın arka kapak yazısında Serhat Candar, duygularını ve düşüncelerini şöyle yazmış:
‘’Bu kitabı yazmaktaki en büyük amacım; Sevgili eşim, yiğit yüreklim Kubilay Candar’ın anısını canlandırmak ve en büyük hayalimi gerçekleştirmekti. İstedim ki çocuklarıma anne ve babalarının hikayesi bir armağan olarak kalsın. Babalarının yokluğunu hissettiklerinde, O’nu anlatacak bir öyküleri olsun. Çağın en acımasız hastalığı kanserle mücadelesinde yenik düşen eşinin ölümünün ardından yaşadığı boşluk ve gözyaşlarıyla Yüce Yaradan’a sığınan bir kadının, huzur yolunda kat ettiği yol ve yaşam mücadelesi örnek olsun. Hiçbir zaman yitirmediği inancı ve umudu sayesinde hayatta ben de varım demeyi başaran bir annenin çırpınışlarını ve bir kadının hayat mücadelesini okuyacağınız bu kitap, tüm içtenliğiyle yüreğindekilerin mısralara dökülmüş cümlelerinden oluşuyor. Bu kitabı okurken; her şeye rağmen hayata sımsıkı sarılmak için asla umutlarınızı yitirmemeniz gerektiğini hissedeceksiniz.’’
Seni hiç unutmadım unutmayacağım
Kalbimin en güzel yeri senin her zaman
Dönmeyeceksin biliyorum bu yolun dönüşü yok
Ama sözlerini hiç unutmayacağım bir tanem…