Muğla'ya ilk kez gelen Muğla'yı hiç tanımayan birileri; Söz Karabağlar Yaylasına geldiğinde: Hemen; inilerek gidilen YAYLA eleştirisini sokuşturmadan rahat edemiyorlar.
İyi güzel de; Yayla ve Muğla'ya ilk kez gelmişsiniz Muğla'yı hiç tanımıyorsunuz, araştırıp soruşturmadan hemen kusur bulmak zorunda mısınız? Kenti bir tanıyın bakalım, gezip dolaşın insanlarımızla konuşun. Mümkünse il ve merkez hakkında yazılmış bir iki yazı ya da bir kitap okuyun Ondan sonra böyle iddialı ve eleştirel bir sav ileri sürebilirsiniz ancak.
Onlara derim ki: Yayla'nın denizden 600 metre yüksekte olduğunu deniz kıyısından, Sakar Geçidi dahil çıkılarak gelindiğini neden görmezden geliyorsunuz? Geçmişte Muğlalıların SEYİL dedikleri kıyılardaki değerli topraklar Muğla'nın varlıklı-Hatta orta halli- ailelerine aitti. Onlar bu yaylaya çıkarak geldiler.
Yunan işgalinde Aydın'dan gelenler de çıkarak geldiler. Bütün ilçelerden de çıkılarak gelinir bu yaylaya... Ölçü yalnız Muğla merkez midir?
Laf sokuşturmaya dönüşen bu söylemi kimse bilmeden ifade etmemeli. Şunu da öğrensinler... Bizler yıllarca Karabağlar'da yazın Temmuz Ağustos'ta bile yorganla yattık. Karabağlar daha nasıl yayla olsun ki...
VARLIKLARIN KARAKTERİ
Sitemizin bahçesinde havuz başındaki sazlar yeni çiçek açtı. Güneşte ışıl ışıl parlıyorlardı. Rüzgârın etkisiyle öyle yan yatıyorlardı ki fotoğraf çekmede zorlandım.
Onlara eğilmeyin! DİK DURUN! diyebilir miyiz? Hayır. Her varlığın karakteri daha dünyaya gelmeden var olmadan onun özünde, tohumunda yer almış, benliğine nakşedilmiş.
BAHÇEMİZ KOMŞULARIMIZ VE BİZ
Çocukluğum Muğla'da bahçeli bir evde geçti. Komşularımızın evleri de bağımsız ve bahçeliydi.
Komşular arasında saygı, sevgi ve dayanışma vardı. Sevinçlerimizi birlikte yaşar, acılarımızı paylaşırdık.
Bizim evin önünde asma çardağı... Alçak bir duvarla çevrili iç bahçede: Şakayık, gül, biberiye, leylak, hanımeli gibi çiçekli ağaççıklar; aslanağzı, horozibiği, kral kızı, yıldız, kadife vb. gibi çiçekler.
Dış Bahçede: Zeytin, badem, akasya, dut gibi ağaçlar vardı.
Komşu bahçeleri de benzerdi bizimkine.
Sonunda insanlar oraları beğenmedi, kentin alt bölümünde yeni inşa edilen apartman dairelerini adeta yağmaladılar. Yalnızlıklar, mutsuzluklar, bencillikler, sosyo-ekonomik farklılıklar bu noktada yaşanmaya başladı işte.
Elime o döneme ait bir fotoğraf geçince O günleri anımsadım. Böyle bir bahçeli evde yaşamanın insanları ne kadar mutlu edebileceğini düşünerek.
VALİ İBRAHİM ETHEM AKINCI
Sanıyorum ilkokul ikinci sınıfta idik; Muğla Valisi İbrahim Ethem Akıncı'nın sınıfımızı ziyaret edeceği söylenmişti. Çok iri yapılı, oldukça kilolu bir kişi sınıf kapısından girdi. Ayağa kalktık. Daha sonrasında neler oldu, bizlere neler söyledi, anımsamıyorum. Yalnız Vali Bey'in zağar köpeklerini "Konak" bahçesinde görür, av merakı olduğunu işitirdik.
İleriki yıllarda Onun bir Kurtuluş Savaşı kahramanı ve gazi olduğunu, "Akıncı" Soyadının ona Atatürk tarafından verildiğini duymuştum
Geçenlerde Turgut Özakman'ın baskı adedi milyonları bulan kitabı "Şu Çılgın Türkler"i okudum. İbrahim Ethem Akıncı'nın Demirci Kaymakamı olarak istilacı Yunanlılara karşı nasıl çete oluşturduğu, yöre halkını örgütleyerek nasıl kahramanca mücadele verdiği, Yunan birliklerinin ikmal yollarını keserek Kurtuluş Savaşımıza yaptığı katkılar, kitabın birkaç yerinde ayrıntılarıyla anlatılıyordu. Bu şerefli insanı tanımış olmaktan onur duydum. Muğla'mıza bir dönem hizmet verdiği için adını rahmetle anmak istedim."
TURGUT DERELİ