DP'NİN ÖNEMLİ POLİTİKACISI Dr. NAMIK GEDİK MUĞLA'DA GÖREV YAPMIŞTI

 

DP'NİN ÖNEMLİ POLİTİKACISI Dr. NAMIK GEDİK MUĞLA'DA GÖREV YAPMIŞTI

Dün internette Eski Muğla fotoğraflarına bakarken Gözüm Atatürk anıtının bulunduğu cumhuriyet meydanına ilişti. Kuzey yönünde ön sırada görünen bina DP'nin İl Merkeziydi. 1940'lı yıllardan başlayarak 60'ların başına kadar.

Benim o binaya ilişkin anılarımın başında DP İl Başkanı olan Rahmetli Tahir Keskin'in çıkardığı "Demokrat Muğla" gazetesi gelir. İzmir'de basılan bu gazeteyi elime geçtikçe okurdum. Sonra da Bayramlarda okullar olarak tören için meydanın kenarlarına dizildiğimizde bu binanın bakımından sorumlu Yahya Amca'nın bir sele içinde getirdiği çikolataları-şekerleri bizlere dağıtması gelir aklıma. Arkasından da CHP görevlisi çıkagelirdi. Biz çocuklar için için önemli olan o bayramda hangisinin çikolata dağıtacağıydı kuşkusuz.

O bina meydanın dairesel yapısını bozan tek binaydı, ve bazılarının dediği gibi DP'den öç almak için değil bugünkü  daireselliği sağlamak için 1960 darbesinden sonra yıktırılmıştı.

Derken; hemen arkasında yer alan  Muğlalıların "Beyaz Saray" adını verdiği binaya takıldı gözüm. Dr. Hüseyin Bey ve eşi Abide Hanım 1950'li yıllarda inşa ettirmişlerdi bu binayı... Dr. Şükrü Bey de tanınmış bir kişiydi ama Eşi Abide Hanım Efsane bir kadındı Muğlalıların dilinde.. Giysilerinden evinin iç düzenine kadar hemen her şey Muğlalılarca bilinir ve anlatılırdı. Bunlar arasında banyosunu sütle yaptığı, bir odasını tavan dahil aynalarla kaplattığı kendisini aynalarda izlemekten büyük bir keyif aldığı dilden dile dolaşırdı.

Bu anlatılardan mı dedi-kodulardan mı desem? Abide Hanım'ın da hoşlandığı açıktı. Özellikle önündeki DP binası yıkıldıktan sonra Beyaz Saray ön plana çıkmıştı.

Bayramlarda onun son derece şık kıyafetler içinde başına geçirdiği bir tac da dahil elinde bir saplı dürbün alandaki gösterileri bayram sonuna kadar izler bu izleme Muğla halkının dikkatinden kaçmazdı.

Şimdilerde bir banka şubesi olan bu bina söz ettiğim çiftin ölümünden sonra bir ara ziyarete açılınca ben de içinde dolaşma  şansı bulmuştum. Abide Hanımın babasının önemli görevler üstlenmiş bir dışişleri görevlisi hatta büyükelçi olduğu; o sırada evi döşeyen ve süsleyen bu eşyaların Avrupa başkentlerinden alındığı söyleniyordu.

Bu anılarım; derken beni 1940'larda Beyaz Saray'ın yerindeki iki katlı bir kagir binaya götürdü. O binada 1940'ların sonunda Demokrat Partinin kurucusu ve bence üç önemli kişisi içinde yer alan "Dr. Namık Gedik Ailesi" oturmuştur. Dr. Namık Gedik, 1947 yılı olmalı Muğla Devlet Hastanesine Dahiliye Mütehassısı olarak atanmıştı. Oğlu Rahmetli Arda Gedik 3. Mektep'te (Atatürk İlkokulu)nda sınıf arkadaşımdı -Övünmek gibi olmasın- ikimiz sınıfın en çalışkan 3-4 öğrencisi içindeydik.

Bulaşıcı hastalıkları işlerken Öğretmenimiz (Gül Günsan) Arda aracılığıyla babasından bir ricada bulunmuştu. O zamanlar önemli bir hastalık olan sıtmaydı konumuz. Muğla Devlet hastanesi tek katlı pavyonlardan oluşuyordu. Namık Bey ön taraftaki pavyonda bulunan laboratuvarda karşıladı topluca bizi. Onun bize  mikroskopta lam üzerinde boyadığı sıtma mikrobunu gösterdiği an bugün gibi gözümün önünde... Çünkü bu aynı zamanda mikroskopla ilk karşılaşmamdı.

Ardalara ders çalışmaya giderdim. Oturdukları bu evin taban ve tavanları ahşap kaplıydı.   Oldukça eski bir binaydı ve çok sade döşenmişti. Sofada basma kaplı divanlar, yerlerde çaput kilimler vardı. Annesi Melahat Gedik derslerimizde bize yardım ederdi çok da nazik bir hanımefendiydi. Hukuk Fakültesini bitirmiş sanırım avukatlık da yapmıştı.

Ardalar; babası Aydın'dan milletvekili olunca 1949-1950 ders yılı sonunda 5. sınıfa geçtiğimizde Muğla'dan ayrıldılar. Babası İçişleri Bakanı olarak DP hükümetinde yer aldı ta ki ihtilal gecesine kadar. O gece ne yazık ki Dr. Namık Gedik Harp Okulunun penceresinden atlayarak intihar etti. Annesi sonraki yıllarda DYP den biliyorum. Milletvekili adayı oldu ve o da Aydın'dan milletvekili seçildi. 1999'da onu da kaybettik. Arda ile uzun yıllar sonra karşılıklı mektupla haberleşebildim ancak. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olmuştu. Onu da genç sayılabilecek bir yaşta yitirdik... Bir de ilkokulda bizden iki sınıf ileride "Ayla" adlı bir ablası vardı. Onun hakkında bir bilgiye erişemedim.

Not: DP ile başım hoş olmadı. Onların politikalarını hiç onaylamadım. Ama anıları önünde saygı ile eğilirim. Tanrının rahmeti üzerlerine olsun. Sağsa Ayla Hanım'a da uzun ömürler dilerim.

TURGUT DERELİ

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI