AKDENİZ DEMİŞ Kİ:
Ünal Şöhret Dirlik
Kumluova, eski adıyla Bohsuluköyünden 79’luk ‘luk Ayşe Akbay diyor ki; Akdeniz bazen öyle öfkelenir, öyle öfkelenir ki;dalgalar yükselir yükselir, bütün çevreyi sular altında bırakır...”Deniz yine kudurdu”derlerdi büyüklerimiz.
Kıyıdaki bütün kayalıkları, dağların denize doğru uzanan eteklerini hırçın hırçın döver dururdu, kudurmuş gibi yükselen dalgalar.Bazen de bir fırtına çıkar, bu sefer dalgaların kudurgaanlığı bir kaç misl iartardı.Böyle zamanlarda “Allah denizlerde darda kalanlara yardımcı olsun” diye dua ederdi, rahmetli anacığım.
Fırtına Patara’dan başlayarakÖzlen Çayı’nın denize döküldüğü buruna kadar uzanan incecik kumlarını havalandırır dakıyı boyundaki tarlaların üzerine serpiştirirdi. O yıl tarlaların yüzütuzlu kumlarla kaplandığı içinverim alınamazdı.Binlerce dönüm araziye ekim bile yapmazdı köylülerimiz.
Sonraları bu kums ala orman idaresi tarafından kum akasyası dikildi de,bir kaç yıl içinde , bir kaç yıl içinde kum akasyalarının kökleri incecik tuzlu kumları zaptetmeye başladı. Pamuk taraalaları da rtuzdan kurtuldu. Ekilmeye, dikilmeye yeni baştan başlandı.Şimdilerde kıyıda kumsalda kum akasyası Yemyeşil bir şerit gibi uzanır adı geçen sahillerde. Ama iki yıldan beribilerek veya bilmeyerek bu yeşil alanda üst üste yangınlar çıkarılmaya başlandığını görüyoruz, üzülüyoruz.
Akdeniz’in öfkesi bir yaman olur.Yaz aaylarında ele alışkın kuzular gibi olan Akdeniz, kış aylarının fırtınalı havalarında da inim inim iniler.Azgın dalgalar göklerte çıkar, kıyılara vurdukça iniltisi ta Karaköy’den, Ksantos’’un gizemli gizemli harabelerinden duyulur.Eskiden Leteon Tapınaklarına kadar uzanan dalgalara; şimdilerde kıyılara dikilen akasyalar engel olur, hızını keser, kumların havalandırılmasına izin vermez.
Yaz aylarının sakin, cana yakın Akdeniz’iazgın zamanlarında; “Kumluova’da kumum kaldı. Akdağların başında ahtım kaldı”diyerek dövünür dururmuş.Yani fırsat bulsa imiş,3024 m.yüksdekliğindeki Ahanklı Teeepesine çıkacakmış.Çıkacakmış da enginlerden getirdiği tuzları oralara serpecekmiş. İlâhi çocuk akıllı deniz, sen çok yaşa e mi?
İşte böyle bizim kuzu gibi Akdenizimizin hikâyesi.Yıllar önce ilk gittiğimde denize çok yakın bir konumda olan Patara Tiyatrosunu gezerken görmüş de hayret etmiştim.Koskoca tiyatro en üst basamaklarına kadar incecik kumlarla dopdoluydu.
Oralarda kazılar ve ytemizlik çalışmaları başlatılınca tiyatro da sahnesine kadar pırıl pırıl olmuştu.O kumların tiyatroyu doldurmasının altında Akdeniz’in öfkesi yatıyormuş meğer.
Bir de derler ki;”Eğer Akdeniz; kıyılarındaki tarihi eserleri kumlarla doldurmasaydı;bugün Avrupa müzelerinde üç misli Likya şehirlerinden aşırılmış eser olurdu” Doğru söze ne denir.