TEKERLEKLİ SANDALYEDE OTUZ YIL VE ŞAİR
Ünal Şöhret Dirlik
Zeynep Yalçınkaya, 5 çocuklu Şimşek ailesinin en büyük çocuğu olarak 3 Mart 1948’de Fethiye’nin Seydiler köyünde doğdu. 2.Dünya Savaşının henüz bittiği yıllarda tüm Anadolu’da olduğu gibi Seydiler köyü’nde de yoksulluk ve hastalık kol geziyordu. Toprak damlı evde 2 kuşağın bir arada yaşadığı büyük bir aile içerisinde büyüdü Zeynep Yalçınkaya. 6 yaşında ilkokulu okumak üzere öğretmen teyzesinin yanına Ortaköy’e gönderildi. İlkokul 3’e kadar ailesinden uzakta okudu. İlkokul 4. ve 5. sınıfı kendi köyünde bitirerek Fethiye Merkez Ortaokulu’na kaydoldu. Onun için aile özlemiyle dolu günler ortaokul ile yeniden başlamıştı. Zeynep Yalçınkaya o günleri anlatırken; “ Özlem kaderim olmuştu” der. Ortaokul yıllarında tüm derslerinin yanı sıra özellikle Fransızca dersinde başarısıyla dikkat çeken bir öğrenci idi. Daha o zamanlarda Fransızca öğretmeni olmayı aklına koymuştu. Ortaokuldan sonra Muğla Öğretmen Okulu’nu kazandı. Burada girdiği yabancı dil sınavını kazanarak, yabancı dilde eğitim yapan Bursa Kız Öğretmen Okulu’na lise eğitimi için gitti. Bursa Kız Öğretmen Okulu döneminin en seçkin okullarından biriydi. Bu okul, öğrencilerini tiyatrodan müziğe, edebiyattan yabancı dile kadar pek çok alanda beceri kazandırarak , çok yönlü öğretmen olarak yetiştiriyordu. Zeynep Yalçınkaya’nın edebiyata özellikle şiire olan ilgisi bu yıllarda şekillenmeye başladı.
Bursa Kız Öğretmen Okulu’nda geçirdiği menenjit hastalığı onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Hastalığı o kadar ağırdı ki 10 gün komada kaldı. Öğretmenleri o hastalığı yenemeyeceğine düşünerek anne ve babasını okula çağırdılar. 1 sene boyunca hastanede tedavi görmesi sebebiyle 2 dönem okuluna devam edemedi. Buna rağmen mücadeleci kişiliği ve çalışma azmiyle okulundan doğrudan mezun oldu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü yabancı diller bölümünü kazandı. Hastalığı tekrar nüksedince Gazi Eğitim Enstitüsü’nden ayrılmak durumunda kaldı. 1967’de ilkokul öğretmeni olarak Fethiye’nin Eşen Bucağına atandı. İdealindeki Fransızca öğretmenliğini yapamamasından dolayı üzgündü. Bu küçük köyde Kır çiçeklerim dediği öğrencileri ve şiirleri onun sığındığı bir liman oldu. İlk şiir denemelerini Eşen’de idare lambasının ışığı altında yazmaya başladı.
9 Mayıs 1971 yılında öğretmen Ramazan Yalçınkaya ile hayatını birleştirdi. 2 Haziran 1972 yılında şiirlerinde Cananım diye seslendiği kızı Füsun, 4 Mart 1978’de “evinin küçük erkeği, evreninin Barış’ı, oğlu dünyaya geldi.
Menenjit denilen hastalık hayatının baharında 30 yaşında onun ayaklarını aldı. Sonunda tekerlekli sandalyede hayatını devam ettireceği gerçeğiyle yüzleşti. Vefakar eşi bu mücadelesinde hep yanındaydı. Hayatın en çetin sınavını birlikte el ele verdiler.
Hastalığına rağmen çok sevdiği öğretmenlik mesleğini bırakmadı . 30 yıl boyunca tekerlekli sandalyede öğretmenlik yaptı. Zeynep Yalçınkaya bu denli zorlu bir yaşam serüvenine sahip olmasına rağmen yaşamı şöyle tanımlıyor. ”Yaşam düz bir çizgi ya da pürüzsüz bir yol mudur? O çizgiden gidelim, kaymayalım, ya da hiç sendelemeyelim mi? Asla… İnsan yaşamında iyi kötü, hastalık sağlık, varlık yokluk gibi nice olayları yaşayacak ki yaşadım diyebilsin. Sürekli varlık içinde yaşayan yokluğun, sağlıklı bir kişi hastalığın zorluğunu nereden bilebilir? Yaşam ölene dek öğrenip uyum sağlama sürecidir. Kişinin mahareti işte burada devreye girmeli, yaşamı güzelleştirmeli, yaşanabilir bir dünya yaratmalıdır. Mutluluğu çok uzaklarda ulaşılmaz bir kavram olarak değil de, yanı başında hissetmelidir”
Zeynep öğretmenin yaşama dair bu bilgece bakış açısı şiirlerine de yansımıştır. Umudu geleceği aydınlatan ışık, hoşgörüyü insanı insan yapan temel kavram, sevgiyi varoluşun nedeni olarak mısralarına dökmüştür.
Hayata mizah penceresinden bakması onu sevilen ve dost meclislerinin aranan bir siması yaptı. O hep güldü ve güldürdü. Yürüyemiyorum, hastayım yerine: “Tanrı kafamın üstünde yürümeyi emretti” diyerek mücadele azmini ironik biçimde ifade etti.
1998 yılında Merhaba Sevgi adlı kitabında şiirlerini topladı, bu arada çeşitli yerel gazete ve dergilerde şiirleri ve köşe yazıları yayınlandı. Öğretmenliği ve çocukları çok seven Zeynep Yalçınkaya, çocuklar için yazdığı şiirleri “Günaydın Çocuklar” isimli kitabında 2008 yılında yayınladı ve terör kurbanı öğretmenlere ithaf etti.
Fethiye’ye isimli şiirini halk müziği sanatçısı Makbule Kaya Fethiye Türküleri isimli kasetinin başında seslendirdi. Başarı ve onur belgelerinin yanı sıra 2008 yılında Muğla Gazeteciler Cemiyeti tarafından ödüllendirildi.
2009 yılının 15 Mayısı bir ilkbahar gecesi, dünya, yeni bir günün telaşına hazırlanırken Zeynep Yalçınkaya hayata gözlerini yumdu. Vefatının ardından ailesi yeni şiirlerini “İçimdeki Kelebek” isimli kitapta toplayarak 2010 yılında yayınladı. Dünya Şiir Günü’nde Fethiye Turizm, Tanıtım, Eğitim, Kültür ve Çevre Vakfı (FETAV) tarafından onun anısına ithaf edilen anma törenlerinde yeni kitabındaki şiirleri tüm gönül dostları ile paylaşılmakta dualar edilmektedir.
Mezartaşı’nın arka yüzünde onun “SEVGİ YOLCUSU” şiir kazınmıştır.İşte o şiir:
SEVGİ YOLCUSU
Bir kuşum sanki ben
Uçuyorum, uçuyorum, uçuyorum...
Durdur beni Tanrı’m N’olur.
Kanatlarım yorgun;
Yüreğim yorgun;
Sevgiye koşmaktan;
Aramaktan sevgiyi
Ben bir sevgi yolcusyum.
Zeynep Yalçınkaya
Not:”Her yıl mayıs ayının 15. Günü biz FETAV kültür Komisyonu üyeleri olarak onu mezarı başında anıyoruz.Seydiler köyündeki arkadaşları gelir, Seydi Kemer’deki kardeşleri gelir,eşi Ramazan Yalçınkaya’nın davet ettiği bir hoca gelir, çocukları gelir.Onu bir güzel anarız.çok fıkra bilirdi uygun birisini anlatırız.Hoca da mezarı başında Yasin-i Şerif okur.Şiirlerinden örnekler sunarız.. O çocukları çok seven ideal bir öğretmendi. Nur içinde yatsın.Her seferinde onun mezarının başından buruk bir acı ile ayrılırız.Bazen Kültür Komisyonu toplantlarımızda onun tekerlekli sandalyesini yanaştırdığı masamızın sol taraftaki köşesini boş bırakırız. Onu anmadığımız gün yok. Sözün kısası nazar boncuğumuzdu, güzel şiir okurdu.Yazdıkları üç tane kitap oldu.Allah’tan rahmetler diliyorum.”
(Ünal Şöhret Dirlik-P.K. NO:5/FETHİYE