BODRUM SU ALTI MÜZESİ VE NEFERTİTİ
Kemal Çelik adında bir süngerci 1982 yılında, sedir ağacından yapılma bir batık bulur. Batık M.Ö. 14. Yüzyıla ait bir Mısır teknesidir. Kaş ilçesi açıklarında ULUBURUN Mevkiinde 3400 yıldır yatan bu batık, denizaltı arkeolojisinin en önemli buluntularından biri olarak tarihteki yerini alacaktır.
Teksas Üniversitesi Sualtı Bölüm Başkanı Prof. Dr. George Bass 1953 yılında Bodrum'a gelir. 1960'larda Bodrum Kalesinin Sualtı Müzesi olması için girişimlerde bulunur. Şansa bakın ki Oğuz Alpözen adında gerçek bir değer, müzenin başına müdür olarak atanır. Daha sonra 20 ülkeden çok sayıda arkeologlar gelir. Binlerce dalış yapılır. Çıkarılan eserler Uluburun Batığı ile birlikte sergilenmeye başlanır. Mısır Kraliçesi NEFERTİTİ'nin dünyada tek olan altın mührü ve mücevherleri bunlar arasındadır.
Nefertiti Mısır Firavun'u Akhenaton'un karısıdır. Asıl adı Tadukhepa olan bu hatun çok güzel olduğu için ona Nefertiti adı yakıştırılmış. Çünkü Mısır dilinde Nefertiti, güzellik semboli anlamına geliyormuş.
Bugünlerde Berlin Noues Museum da Nefertiti sergisi açılmış. Millet akın akın o müzede sergilenen Nefertiti'nin büstünü görmeye gidiyormuş. 1912 yılında Alman Arkeolog Ludrig Borchard tarafından Mısır kazılarında bulunan büst dünya harikası bir eseymiş. Ne yazık ki o büstün sahibinin tek altın mühürü ve mücevherleri bizim Bodrum Müzesinde olduğu halde bundan kimsenin haberi yok...
önceki Kültür ve Turizm Bakanlarımızdan Ertuğrul Günay'ın böyle konuları ciddiye aldığını biliyoruz. Berlin Müzesi ile temasa geçip Nefertiti'nin büstüyle birlikte, mücevherlerini ve firavunluk mührünü sergilemenin Muğla'mıza ve Bodrum'a ayrı bit katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Şimdi gelelim aşağıda okuyacağınız şiire.
Bu şiir Uluburun Batığının yıllarca önce bir gazetede haber olarak çıkması üzerine yazıldı. Hayal bu ya! O teknenin sahibi ticaretle uğraşan FENİKELİ bu şairdir. Karya'lı bir güzele gönül vermiş; zamanının büyük bölümünü bizim Halikarnas'ta geçirir olmuştur. Bir gün Amforalar dolusu yiyecek içecekle Kuzey Afrika'ya doğru denize açılır. Derken bir fırtınaya tutulup batar. Aradan 3500 yıl geçtikten sonra Karya'lı başka bir şair İBRAHİM ERGİN, hayalle gerçeğin buluşmasını şu şiirle sağlamaya çalışır:
FENİKELİ ŞAİR
Ben Fenikeli bir şairim
Babil sokaklarında adım söylenir
Akdeniz'i karış karış bilirim
Un, kereste, şarap, pekmez satarım
Mısır'a Tabletlerde çarpar yüreğim
Sur şehrinde doğdum
Cana can koydum
Asur'da Alfabeyi ben buldum
Öküz başında gördüm "A" harfini
Halikarnasos'lu bir kız sevdim
Bakıra işledim tarifini
Ben Fenikeli bir şairim
Kuş seslerimi yüklerim tekneme
Akdeniz'in bütün renklerini
Güneş yüzlü çocuklarla özleşirim
Şiirime taşırım gülüşlerini
Almak ve satmak üstüne işim
Atlas kumaşlar alırım Hayfa'dan
Has ipekten döküm döküm ibrişim
Sevda dendi mi üstüne yok
Bir Karyatit'e gönül vermişim
Şiir ikliminde geceleri
Denizin hışırtısına karışır düşlerim
Uzaklarda yaşamak sesleri
Bir yanıp bir söner karşı kıyıda
Halikarnasos'un titrek yağ kandilleri
Ben Fenikeli bir şairim aklım uzaklarda
El kadar bulutta gizlenen fırtınayı bilirim
Ambarımda irili ufaklı yüzlerce amfora
Ufukta tükenmez sevda yelleri
Yelkenler fora
Ver elini Afrika sahilleri
***
BİR GAZETE HABERİ
Uluburun açıklarında en az bin yıllık olduğu tahmin edilen bir batık bulunmuştur. Batıktan çıkarılan bakır levhalar ve yüzlerce Amfora Bodrum Sualtı Müzesinde sergilenecektir. Bir Amforanın üstündeki zor okunan yazıyı İnceleyen uzmanlar, batığın tacirlik yapan Fenikeli bir şaire ait olduğunu söylemişlerdir.