ŞADAN GÖKOVALI ÖLDÜ (2)
Şadan benim arkadaşım, dostum, gönüldeşimdi. Gökova'da doğmuş, ilkokulu köyünde ve Ula'da, ortaokulu Muğla'da okumuştu. Çok zeki, ele avuca sığmaz bir yapısı vardı. Sınıfta sorulan her soruya parmak kaldırır, şaşırtıcı cevaplar verirdi. Muğla'nın o devirdeki ünlü hocası Nuri Şongar: "Her yerde, her şeyde mamurabadan
Gökovalı minnacık Şadadan diye takılır, kahkahalarla gülerdi.
O yıllarda Muğla'da lise yoktu. Şadan Liseyi Aydın'da okumak zorunda kaldı. O günlerde Muğla'ya Rodos üzerinden akın akın turistler gelirdi. Şadan'daki rehberlik tutkusu sanki o günlerde başlar. Düz lisede okuduğu halde müthiş hafızası sayesinde İngilizceyi öğrenmiş, turistler için küçük el kitapları yazmaya başlamıştı. Liseden sonra yükseköğrenim için İzmir'e taşındı.
Ben Muğla köylerinde vekil öğretmenlik yapıyordum. O İzmir Ege Ekspres Gazetesinde gazeteciliğe başlamıştı. Sık sık mektuplaşırdık. İkimiz de şiir tutkunuyduk. Şimdi unuttuğum bir şairin "Tırmandığım ağaçlarda kaldı çocukluğum" dizesi pek hoşumuza gitmişti. Hemen ben şiirimsi bir şey yazmış "okul bahçesinde oyun oynar çocukluğum" demiştim. Şadan bunu bile unutmamış, ölümünden bir hafta kadar önce bana çektiği bir mesajda bunları aynen yazmıştı. Onda unutmak diye bir şey yoktu. Yıllarca önce Muğla Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmayı hatırlıyorum: "Atatürk dedim önümü ilikledim" diye başladı konuşmaya. Aman Allah'ım! Böyle bir şey olamazdı. Atatürk hangi tarihte ne yaptı? Neredeydi? Kimlerle neler konuştu? Hepsini teker teker ezbere söylüyordu.
Fakat gün geldi, Şadan'ın o sular gibi akan dili, bir hastalığın pençesinde zincire vurulmuş kahraman gibi çırpınıyordu. Yapacak bir şey yoktu. Dili susarsa eli vardı. Büsbütün yazıya verdi kendini.
Hiç durmadan kitaplar yazıyor, gazetelerde köşe yazıları yazıyordu. Akademisyen kimliği yüzünden bildiklerini bilmeyenlere öğretmek onun vazgeçilmez tutkusuydu. Bazen bana dert yanardı:
"Değer verdiğim dostlarıma ileti çekmekten inin ki parmaklarım tutmaz oldu"
Ölümüne yakın mesajları seyrekleşmeye başladı. Rahatsızlığını biliyordum. Hele son iki gündür hiç mesaj gelmedi. Sevgili eşi Tülay Hanıma telefon edip sordum. Evet hastaydı. Ege Üniversitesi Hastanesinde yatıyordu.
Ve ölüm haberi geldi.
Ulan ölüm! Diye haykırdım.
Arsız ölüm!..
Bu sefer yanlış kapı çaldın!
Şadan ölecek adam değildi.
Bunca mı alçaldın ölüm!...
Seni öldürmek geçiyor içimden.