Ne oldum dememeli ne olacağım demeli!..

Ne oldum dememeli ne olacağım demeli!..

Çağdaş kentlerin oluşumu; uzun ve erimli bir zamanın, bir kültürün ve emeğin ürünüdür.

Savaş yıllarındaki Nazi Almanya'sının bugünkü çağdaş Almanya'ya kavuşmasında sanat ve kültür çalışmaları önemli bir yer tutmaktadır. Avrupa'da devlet desteğinin kültür ve sanat ortamı üzerindeki etkisi de kültür politikalarıyla sağlanmıştır. Bunun içindir ki İbn-i Sina, 'Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terk eder" uyarısında bulunmuştur.

O gün bugündür; "Sanat yaşatır, sanat iyileştirir"

İşgal altındaki Anadolu'yu sömürgeci güçlerden, milli mücadele ruhuyla kurtarmaya başaran, tarihin kıskandığı, asrın lideri Atatürk de "Tiyatro; bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır" diyerek, sanatı işaret etmiştir.

*

Muğla Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nün "Hisseli Harikalar Kumpanyası" oyunundayız.

Saat 20.30'da başlayacak sazlı sözlü bol cümbüşlü bol kahkahalı iki perdelik oyun başlamadan beş dakika önce salon tıka basa dolu. Oyunun bir parçası gibi, bir yandan telefonların sessize alınması için uyarısı, diğer yandan da boş koltukların ayakta kalan izleyicilerin yerleştirme çabası alkışa değerdi.

Eseri günümüze uyarlayanlara geçmeden önce, eserin sahibini de tanıtmakta yarar var. Eser, ülkemizin değerli ustası Haldun Dormen'e ait. 5 Nisan 1928'de Mersin'de doğan Haldun Dormen, sahneye ilk defa Galatasaray Lisesi'nde ortaokul öğrencisi iken Demirbank oyununda, yirmi beş kuruş rolüyle çıktı. Lise öğrenimini Robert Kolej'de tamamladı. Sekiz yaşında geçirdiği bir kaza sonucu sol ayağı sakatlandı. Tiyatro eğitimini ABD'de Yale Üniversitesi'nde aldı. Yüksek lisans derecesiyle mezun oldu.  İki yıl süreyle Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli tiyatrolarda oyunculuk ve yönetmenlik yaptı. Hollywood'da Pasadena Playhouse'da 4 oyunda oynadı.

Bu noktada tiyatro da olsa, yazarlık da olsa, şairlik de olsa, sanat ve kültürün orta kültürle yapılamayacağı ortada. O nedenle her şeyin başı eğitim olduğu gerçeğini unutmadan, hayat boyu öğrenmek diyorum. Ki, Araştırmacı-Gazeteci Uğur Mumcu'nun "Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz" görüşü de bu noktada Muğla'da çalışmalarını sürdüren Tazelenme Üniversitesi için geleceğe bir ışıktır.

*

Haldun Dormen İstanbul'a döndüğünde, önce Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne'ye girdi ve Cinayet Var adlı oyundaki dedektif rolüyle ilk kez Türk seyircisi karşısına çıktı. O sıralarda Beyoğlu Parmakkapı sokakta gençlerle birlikte 60 kişilik cep tiyatrosunu açtı. 22 Ağustos 1955 gecesi Süreyya sinemasında Dormen Tiyatrosu'nun ilk oyununu sergiledi. 1957 Eylül'de Küçük Sahne'nin kendisine teklif edilmesiyle oyunlarını sergilemeye orada devam etti. 1957'de Papaz Kaçtı komedisi ile Dormen Tiyatrosu'nu kurdu. Erol Günaydın, Altan Erbulak, Metin Serezli, Nisa Serezli, Erol Keskin, İzzet Günay, Yılmaz Köksal, Ayfer Feray gibi onlarca sanatçı yetiştirdi.

Ülkemizin aydınlık yüzlerinden değerli usta Haldun Dormen hala tiyatro alanında öğrenci yetiştirmeye, sahnelemeye ve eserler yazmaya devam etmektedir.

Yazdıkları ve yaptıklarının yanı sıra yetiştirdiği sayısız sanatçılar önünde saygıyla eğiliyorum.

*

Ülkemizin sanatına önemli katkılar sunan Muhsin Ertuğrul da "Biz insanlığın gerçek kültürünün sanat sınırından başladığına inanıyoruz. Ruh kalkınması olmadıkça insanı insandan ayırt edemezsiniz. Gerçek medeniyet, edebiyat ve sanattan doğar. Tarih, tiyatrosuz yükselmiş bir milleti gösteremez" der.

Yeniden Muğla Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümünün "Hisseli Harikalar Kumpanyası" oyununa dönecek olursak, izlerken güldük, gülerken düşündük.

"Ne oldum dememeli ne olacağım demeli" derken, insanın ne ekersen onu biçersin, sözünü de hatırlattı.

William Shakespeare; "Tüm dünya bir sahnedir ve oyuncuları erkek ve kadınlardır" derken, ata erkil hakimiyette şiddete maruz kalan kadınları, küçük yaştaki gelinleri, cinayete kurban edilen çalınmış hayatları da görmezden gelemiyorum, gelemem de.

Bir toplum ancak kadını ve erkeği ile, genci ihtiyarı ile ve bugünün küçüğü yarının büyükleri ile gelişir ve yücelir. Çağdaş toplum, bütünün parçalanmışlığı ile inşa edilemez. Edilmesinde ısrar edilirse bir yanı değil, birçok yanı eksik kalır.

Keyifle izlediğimiz oyunu yöneten Utkan Özüpak da sevdalandığı tiyatroda alın terini akıtmakta son derece başarılı bir sanat insanı. Özveriyle sahnelenen oyunda, ülkemizde görmek istemediğimiz kesitlerin sunumu da iğne oyası gibi işlenmiş.

Muğlalılara keyifli bir sanat eserini sunan, Cafer rolüyle başarılı bir performansı sergileyen, aynı zamanda da yönetmen Utkan Özüpak başta olmak üzere, oryantal mehtap (Gözde Alan), Çarliston Adalet (Hayriye Makas), Erol Sevgin (Mehmet Telli), Süheyla Deniz (Şengül Türköz), Madam Niça (Ayşegül Acar), Çığırtkan Osman (Görkem Kocayiğit), Tombul Kızlar (Semra Ali, Nihan Ölmez, Muhteber Gül Kurtkaya), Hüseyin Ağa (Metin Talantemur), Hasan (Ahmet Köseer), Gazeteci (Utku Yeter) Nikah Memuru (Ercan Dal) ve Hatice'yi (Nazime Keleş) yürekten alkışlıyorum.

Çarliston Adalet; her koşulda herkese lazım olan Adalet'i hatırlattıkça, adaletli bir yaşamın, adaletle yönetilen bir toplumun, adil ve eşit insan haklarını, ifade özgürlüğünü ve Anayasa'da ifadesini bulan hak arayışlarının tümüne bir gönderme, tümüne bir sığınak gibiydi.

Sonuçta; bu dünya bir sahne, oyuncuları da kadın ve erkeklerden oluşuyorsa, biz birlikte Türkiye adına, çok şey borçlu olduğumuz Atatürk ve silah arkadaşlarının bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni çağdaş bir seviyeye ulaştırmak zorundayız.

Muğla'da yerelleşme olgusu içerisinde edebiyat, kültür ve sanat alanında kent kültürüne katkı yapan nice isimler sayılabilir. Muğla'nın belleği sayılabilecek merhum Ünal ağabeyi (Türkeş) tanıdıktan sonra, sanatı sevdiren Saadettin ağabeyi de (Özbek) tanıma fırsatı buldum. Bu saygın isimlere bir başka yazımda değinmeye çalışacağım.

İşin özü; saygı gerçekleri söylemeye mani olmayacağı için haklı olarak söylemlerini geliştirmek isteyenleri 'Sus'turmak, "Susma, sustukça sıra sana gelecek" ifadesini gündeme taşır. Ülke olarak hedefimiz; konuşan, araştıran, sorgulayan ve üreten toplum modeli olmalıdır. Dünya bir sahne, oyuncuları da kadın ve erkekten oluşacaksa, gelecek bu modelin tasarımı ile şekillenmelidir.

Tiyatroları sevdirmek ve çoğaltmak adına alkışlar; sanata ve sanatçıya değer veren yöneticilere ve tiyatro salonlarını sahiplenenlere.

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI