OKTAY EKİNCİ MUĞLA'DA ANILDI...
Oktay Ekinci anıldı. Ölüm yıl dönümü 15 Ekim. Muğla Mimarlar Odası Menteşe Belediyesi katkılarıyla her yıl 2015'ten bu yana "kent ve çevre mücadeleleri " kapsamında bir program ile anıyor. Bir sene katılamamıştım. Muğla dışındaydım.
2013 yılında kaybettik. Dile kolay altı yıl. Sanki dün gibi. Ancak hala içselleştiremediğimiz bir kayıptı, erkendi. Ülkemiz ve kentlerimiz, çevremiz için erkendi. Hayatı için erkendi.
İlk sene Meral (Oğuz) hanım bir program yaptı. Oldukça duygusal yoğunluklu ve heyecanlı anılarıyla dile geldi. Saburhane meydanında tam da Mimar Sinan'ın heykelinin olduğu çardağın altında, Oktay Ekinci'nin gazeteleri ile sabah oturduğu kahvesini içtiği yerde düzenlendi. Oktay Ekinci her sabah kahvesini içerdi.
Çok tazeydi o ilk yıl henüz duygular. Dostları Muğla'nın önde gelen isimleri Erman Şahin, Hüseyin Ülkü, Ünal Türkeş, Mehmet Hasbioğlu ve sevenleri, komşuları orada idi.
Özcan Özgür'ün bir yazısını okudum. Oktay Ekinci'yi anma programında Nail Çakırhan toplantı salonuna inemiyor o nedenle katılamıyorum, diyerek heyecan ve duygularını yazısında belirtti. Öneriyorum ki, seneye program nikah salonunda yapılsın. Veya Mimarlar Odası'nın bahçesinde, biraz erken tarihe alınarak.
Yine öneriyorum, toplantı anında bahsettim. Mimar Meral Oğuz Kayaköy'de çalışmalar yapıyor. Oktay Ekinci Kayaköy'e ayrı heyecan duyardı. Mutlaka katılsın. Oktay Ekinci ile duygularını çok çarpıcı verecektir.
Cumartesi günü Muğla Konakaltı Kültür Merkezi Nail Çakırhan toplantı salonunda gerçekleştirildi.
Çok heyecan duymaktaydım. Çünkü Denizli Mimarlar Odası'ndan Işıl Mete Oktay Ekinci'nin Mimarlar Odası şubeleri ve çevreciler ile Pamukkale'de gerçekleştirdiği o görkemli "Pamukkale'yi koruyalım, yaşatalım "sempozyumunun günümüze etkisini değerlendirecek, anlatacaktı.
Mimarlar Odası'nın yakalara kadar hazırladığı o programın amblemi arşivimde bir yerde durmaktaydı. Pamukkale beyaz kalsın. Öyle yansımaları oldu ki, diğer ülkelerden gelen turistler döndüklerinde "Pamukkale kararmadan gidin görün, geç kalmayın" demekteydi.
Travertenlerin beyaz kalması için alınacak önlemlerin, yapılacak korumaya yönelik tüm işler sonuç bildirgeleriyle tarihe geçen ve uygulanan bir proje oldu.
Mimarlar Odası Denizli Şubesi'nin çalışmalarını hep izliyorum o ruh ve doku hep sürmekte, etkileniyorum. Heyecan verici bu. Teşekkürler.
Cumartesi en can alıcı, heyecan katan bir başka şey Osman Aydın ismi. Antalya Şubesi Mimarlar Odası eski başkanı. Hiç unutulur mu Oktay Ekinci'nin o sesi "bana Osman Aydın'ı bağla deyişi". Belleğime kazındı çoğu şey. Türkiye Mimarlar Odası Konur sokak Ankara.
Osman Aydın'ın getirdiği kalın bir ansiklopedi Mimarlık cildi. Çok uzun senelerin çalışmalarını derleyen. Masada sayfalarında gezindiğim anda içinde çok şey buldum. Evet yeniden okuyacağım bir Mimarlık ansiklopedisi.
Söylemek gerekse Oktay Ekinci'li yıllarda "Türkiye Mimarlar Odası" duruşunu tüm şubelerle demokratik güçlü ve örgütlü anlayışla tarihin, mimarlığın, kültürel geçmişin geleceğe bağlanması, kentlerin kültürleri ile yaşayacağı, doğanın çevrenin talana, yağmaya, cahilliğe karşı korumacılık anlayışının tamamen hakim olduğu bir çalışma kapasitesinin
Cumhuriyet ve demokrasi çerçevesinde tüm ülkeye ve dünyaya yayıldığı ve mimari mirasın UNESCO gündeminde yer tuttuğu yıllardı.
Osman Aydın Oktay Ekinci ile birebir çalışma bütünlüğü içinde o günlerin heyecanı içinde, panelde birlikte yapılan tüm çalışmaların, o gün izlerini düşürdü. Teşekkürler.
Oktay Ekinci 1992 yılında İstanbul Şubesi Mimarlar Odası Başkanlığını yürütecekti. Muğla'dan yoğun görev için ayrılacaktı. İstanbul büyük bir rant bölgesi buna karşın İstanbul'un dokusunun korunması kolay işler değildi.
Yani haftanın üç veya dört günü gidip gelmekle yürütülmeyecekti. Omuzlarında büyük görev vardı.
İstanbul o güne dek talan ve yağma görmüştü. Hep gördü. Ancak gittiği özellikle o yıllardan itibaren çok daha büyük bir koruma anlayışı tarihsel ve kültürel , hukuki boyutları ile mücadele verdiği yılları yaşayacaktı. Bir hayli ağır görevdi. Koruma kurullarında görev aldı geçirdiği mücadeleler çepeçevre mücadele boyutları yüklü ve ağırdı.
O nedenle dedi ki! " Ben bu boğazı korumak için ömrümü verdim."
Uyku yok, durak yok. Dinlenme yok. Türkiye omuzlarında. Dinleniyorum dediğini bir defa duydum. O da Akyaka Nail Çakırhan toplantısına en son geldiğinde.
Hastalığının ortaya çıktığı son yıllar. O panellerin arasında lavaboya gidip beş dakika yüz ağrılarını yaşamaktaydı. Durmadı. Tedavim sürüyor bu damlaları kullanıyorum, diyordu.
Çalışmalarını biraz azaltmasını söylemek istediğimde kendime inanmıyorum, çünkü Oktay Ekinci'nin çalışmalarını durdurabilmesi mümkün olmayacak projeler zinciri idi.
Şöyle dedi, "buradan Kayaköy'e geçeceğim ve taksi çağırdı. Taksiye bineceği an Kayaköy'de muhtarla buluşacağım ve dinleniyorum.!!
Biraz kalıp, Dalaman hava alanından Ankara 'ya geçeceğim.!! Çok hüzün doluydum uğurlarken.
Ankara'ya geçtiğinde bir mesaj yazdım o mesajım arşivimde duruyor. "Türkülerle bir yaşam diliyorum."
O gün toplantıda Osman Aydın konuştu. Geldi , teşekkürler. Biz kendisini yaşadık. O Mimar! Kentlerin dostu. Büyük korumacı. O yaşıyor ! Yaşattı Osman Aydın. Teşekkürler.
Toplantı Bodrum'da hala süregelen kent ve çevre mücadeleleri ile devam etti, on tanesi seçilmişti. Daha çok var, korunacak şeyler var orada. İçinde bir tanesi Bodrum Kalesi'ndeki durum idi. Konular çok etkileyici idi. O konuların içinde sürüklendik diyebilirim.
Toplantı iki bölüm halinde MUÇEP'in Termik santraller ve Karabağlar'daki kömür arama çalışmasının zararları, boyutları idi.
Santrallerin üç sacayağı dediğim termik santrallerin mücadele süreçlerini Özcan Özgür'de çok belgeleri ile sunar biliyorum .
O kuruluşlarından bugüne Termik Santrallerin çok boyutlu yarattığı zararlar konuşuldu. Bacası çalıştırılmıyor çoğu zaman. O baca mücadeleler sonucu takılmıştı.
Ören'deki dev beton santral o mitingler ta o günlerin mücadelesi , hep o mücadeleler bugüne dek sürece yayılan çalışmalar anlatıldı.
Tayyibe Demirel Turgut'taki kömür mücadelesini öylesine doğal verdi sürükledi ki, zamana sığmadı. Yaşananlar acı, gerçek. Ölümcül.
İsimleri tek tek sayamayacağım ancak katılımcılar vardı, etkili şeyler konuştular.
Programın ana teması ise Kerem Ekinci oradaydı. Kerem Ekinci katılımcılara belgelerini takdim etti.
Kerem Ekinci Mimar ve Muğla Büyükşehir'de Cengiz Bektaş ile çalışmakta. Saburhane'deki Ekincilerin kendi evlerinde oturmakta. Bir Muğla evi. Kayanın üzerinde oturmakta. Çok güzel görkemli bir ev. İki katlı bahçesinde Kerem'in, Esat'ın çocukluğu geçti, ilkokul yılları.
Muğla'ya Oktay Ekinci çok yakışıyor. Oktay Ekinci'yi anlatacak bir projenin onun adına Mimarlar veya Mimarlar Odası şubelerine açılacak yarışma ile Muğla'yı tanıyan o ellerde çizilmeli adına yaratılmalıdır, diye düşünüyorum.
Düzenleyen Muğla Mimarlar Odası'na bir kez daha teşekkür ederek, Oktay Ekinci'nin Muğla'ya yaşattığı o görkemli yılları günümüze dek yaşadığımız mirasına karşın Muğla'nın gönül ve vefa borcu vardır.
Sevgili Oktay ağabeyciğim. Yıldızlar ışığını hep Beykoz'un sularından salacak, ebedi yerinde ışık içine yat. Seni özlüyoruz.
Orada dinleniyor musun sevgili ağabeyim?