ASPENDOS ANTİK KENTİ VE TİYATROSU


Değerli okurlar, bildiğiniz gibi Aspendos Tiyatrosu, Antalya Manavgat yakınlarında çok önemli bir tiyatrodur. Bildiğimiz/gördüğümüz antik eserler içerisinde restorası tamamlanmış tümüyle ayakta olan ve günümüzde de içinde konserlerin verildiği, toplu etkinliklerin yapıldığı bir tiyatrodur. Orasını da Side de olduğu gibi ilk olarak 1977 yılında görmüştüm. Daha sonra da okul gezisiyle gittiğimiz Antalya turunda 2000' li yıllarda görüp gezmiştik ve hayran kalmıştık. Biz sözü fazla uzatmadan yine kaynaklara başvuralım ve size aslından nakledelim: TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI ASPENDOS/ANTALYA: 
"Antalya-Alanya karayolunun 44. Km. sinden kuzeye dönen yolun 2. Km. sinde yer alan ASPENDOS, sadece Anadolu' nun değil, tüm Akdeniz dünyasının en iyi korunagelmiş Roma Dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlüdür. Şehir, bölgenin en büyük nehirlerinden KÖPRÜÇAY(Antik Eurymedon) yakınlarındaki tepe üzerinde kurulmuştur. Akdeniz ile ulaşımını ve gelişmesini yakınındaki nehre ve dolayısıyla çevresindeki bereketli topraklara borçlu olan ASPENDOS' ta bu gün çoğunlukla tiyatro ve suyolları ziyaret edilir. Şehre ait diğer yapıların kalıntıları ise tiyatronun yaslandığı tepenin düzlüğünde yer alır. Tarihçiler, şehrin yakınlarında akan nehrin kenarında İÖ. 467 yılında Yunanlılarla Persler arasında geçen EURYMEDON SAVAŞI adıyla anılan savaşta Yunan tarafının kazandığından bahsederler. Spendos'lular, Büyük İskender' in direnme göstermeye çalışsa da sonuçta teslim olup şehirde yetiştirilen atlar ve altın karşılığındaki vergi borcunu kabul etmişlerdir. İskender'in ölümünden sonra PTOLEMAİOS egemenliğine giren şehrin, en parlak dönemi kuşkusuz, ünlü tiyatro ve suyollarının inşa edildiği Roma İmparatorluk Dönemidir. 
ASPENDOS TİYATROSU: Bu tiyatro, gerek mimari özellikleri gerekse iyi koruna gelmişliği ile Roma Devri tiyatrolarının günümüzdeki en seçkin temsilcilerinden biridir. Tanrılara ve devrin imparatorlarına adanan yapı, Roma tiyatro mimarisinin ve yapım tekniğinin son çizgilerini taşır. Devrinin görkemli yapılarından biri olan Aspendos Tiyatrosu, 15-20 bin kişi alabilmekteydi. İmparator MARKUS AURELİUS devrinde İS. (161-180) Thedoros' un oğlu MİMAR Zenon tarafından inşa edilmiştir. Girişin iki yanında Grekçe ve Latince yazıtlardan CURTİUS CRİSPİNUS ve CURTİUS AUSPİCATUS adlı şehrin zengini iki kardeş tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Tiyatronun yanında şehrin ziyaret edilebilir en önemli kalıntıları SUYOLLARIDIR. Aspendos Su Yolu sistemi,  antik suyollarının günümüze dek korunagelmiş en iyi örneklerinden biridir. Genel görünümü yaklaşık 1 km. uzunluğundaki kuzey/güney konumlu kemerli köprünün her iki ucundaki su basınç kuleleri oluşturur. Şehrin suyu tepede yer yer görülebilen ana kayaya oyulmuş armut şekilli sarnıçlarda toplanırken, İS. 2. Ve 3. Yy. larda tüm yapılarla beraber suyolu sistemi geliştirilerek suyun daha düzenli elde edilmesi sağlanmıştır. Tiyatronun yaslandığı, yer yer sur duvarları ile çevrili tepenin üzerinde ise şehir merkezinin yapıları olan AGORA, BAZİLİKA, ANITSAL ÇEŞME, MECLİS BİNASI ile ANITSAL TAK, CADDE ve HELENİSTİK TAPINAK görülmesi gerekli kalıntılardır. 
Böylesine ufak ölçekli bir kentin tüm Akdeniz dünyasının en geçerli parasını basması ve anıtsal yapılarla donanması ekonomisindeki rahatlıkla açıklanabilir. Şehir ekonomisini ayakta tutan en önemli ihraç ürünü bu gün kurutulup pamuk tarımında kullanılan arazi ve yakınlarındaki KAPRİA GÖLÜ' nden elde edilen tuzdur. Diğer ihraç ürünleriyle beraber ulaşıma elverişli nehir aracılığıyla diğer Akdeniz pazarlarına gönderilen tuz, şehrin en önemli gelir kaynağıydı. Ayrıca bağcılık ve buna bağlı olarak şarapçılık, zeytin ve zeytinyağı ile diğer tahıl ürünleri ve yaş meyve şehrin tarıma dayalı diğer ihraç ürünleriydi. Tarihçiler, Aspendos'ta yetiştirilen atların tüm Yakındoğu ve Akdeniz dünyasının en aranır atları olduğunu yazmaktadırlar. Aspendos, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde varlığını sürdüren şehirlerden biriydi. Ünlü tiyatroda Selçuklu Dönemi onarım izlerini özellikle dış cephe ortasındaki anıtsal kapı eklentisinde ve cephesindeki koyu kırmızı zikzak desenli sıva kaplamada görmek mümkündür. Selçuklu sultanlarının konakladıkları, kervansaray olarak düzenlendiği düşünülen sahne binasının günümüze dek sağlam kalabilmesinin en önemli nedeni de bu Selçuklu onarım ve korumacılığına bağlanır. Mustafa Kemal ATATÜRK de 1930 yılında burayı ziyaret etmiş, "onarılıp yeniden kullanılması" için direktifler vermiştir."
COĞRAFYACI STRABON ve PAMPUNRUS MELA, kentin AGUSLULARCA kurulduğunu yazarlar. Bölgeye MÖ. 122'den sonra Yunan göçleri olmuştur. Oysa Aspendos adının kaynağı, Rumlardan önceki yerli ANADOLU dilidir. Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprü çay Irmağı ile limanına bağlandığı için Aspendos her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır. Antik kent Aspendos, İÖ. 5. Y. Yılın ilk çeyreğine kadar Pers hâkimiyetinde idi. Şehrin yakınlarında akan nehrin kenarında İÖ. 467 yılında Yunanlılarla Persler arasında geçen EURYMEDON SAVAŞI' nda Yunanlılar kazanmıştı. 
ASPENDOS TİYATROSU: Mimarı Aspendos'lu Theodorus' un oğlu ZENON' dur. Antonius Pius zamanında yapımına başlanmış Marcus AURELİUS zamanında tamamlanmıştır. ( 138-164) Tiyatro kentin yerli tanrıları ile İmparator ailesine sunulmuştur. Her yıl binlerce yerli/yabancı turist Aspendos'u ziyaret etmektedir. Burası hala konserle ve diğer etkinlikler için kullanılmaktadır. Bu tiyatronun küçük bir öyküsü/efsanesi de var, şöyle: "Aspendos Kralının bir zamanlar herkesin evlenmek için can attığı çok güzel bir kızı vardır. Kral, kızını kime vereceğini bir türlü kestiremez ve şöyle bir duyuru yaptırır: "Kim, halkımız ve kendimiz için hayırlı bir şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim!" Bunun üzerine iki ikiz kardeş iki önemli yapı için kolları sıvarlar ve işe girişirler. Birisi kente çok uzaklardan çeşitli zorluklara göğüs gererek uzun bir yolu kemerlerle döşeyip şehre su getirir. Öbür kardeşi de ortasında yere metal para atıldığında üst sıralardan bile sesinin duyulduğu, dünyanın akustik olarak en iyi tiyatrosunu yapar. Kral, su kemerlerini gördükten sonra kızını su kemerlerini yapana vermek ister. Bunun üzerine tiyatronun mimarı ZENON, krala bir oyun oynar: Kral tiyatronun üst sıralarında gezerken bir fısıltı duyar: "Kral kızını bana vermeli!"  Bu akustiğe hayran kalan Kral, kızını büyük bir kılıçla ikiye ayırır ve kardeşlere pay eder. "
SU KEMERLERİ: Bu kemerler, hala yapıldığı tarihten günümüze kadar ayakta kalmış eserler arasındadır. Bu kemerleri inceleyen arkeologlara göre kemerlerin MS. 2. Yy. da yapıldığı sanılmaktadır. Kemerler kaynağından itibaren 15 metre yükseklikteki kemerlerle oyulmuş taş bloklar kanalı ile yerleşime 30 metre kala kuleler üzerinde biriktirilip antik yerleşime dağıtıldığı görülmektedir. Ayrıca su kemerleri ile ilgili net bilgi, ören yerinde bulunan bir yazıtta geçen TİBERİUS CLAUDİUS İTALİCUS tarafından yaptırıldığı ve şehrin hizmetine sunulduğu yazmakta (imiş)." Özgür Ansiklopedi: VİKİPEDİ

YAZARIN DİĞER YAZILARI