BAŞKAN MUSTAFA AKÇAY ÖNDERLİĞİNDE BEYAĞAÇ GÜZELLEMESİ

BAŞKAN MUSTAFA AKÇAY ÖNDERLİĞİNDE

BEYAĞAÇ GÜZELLEMESİ

                Değerli okurlar,  Âşıklar gecesi için gittiğimiz Beyağaç' ta HANAY EVLERİ' nde sabah kahvaltısına oturduğumuzda Başkan, Beyağaç'ın sorunlarını dile getirirken ben de Hanay EVLERİ' nin ne kadar isabetli bir yapılaşma olduğundan, ne kadar otantik ve kaliteli bir yer olduğundan, hatta içerinin döşenmesinin, havluların bile ne kadar kaliteli, kalın ve battaniye gibi olduğundan söz ettim. Ozan Nihat da "Ben yurt içinde ve yurt dışında birçok otelde kaldım böylesine kaliteli havlu görmedim!" dedi. Yağız OZAN ise " Ben onları yolluk sandım!" demez mi? Başkan ise " Ben bu güne kadar burada hiç gecelemedim!" dedi. Neyse söz uzadı ve Başkan, "ben sizi öğle sonu alıp bir çevre gezisine çıkarayım" dedi. Öğle sonu 13.00 sularında Başkan kendi aracını ve ZABITA aracını getirdi. Ozanlar Zabıta aracına bindi, biz de Hanım ve Âşık Nuri ile Başkanın aracına binerek yola çıktık. İlk durağımız "YUMAKLI YAYLASI " idi. Burası, az sayıda çoban tarafından yaylak olarak kullanılan, ilçe merkezine 10 km. mesafede, 1000 rakımlı ve yaklaşık 16 hektarlık bir düzlüğe sahip yayladır. Son zamanlarda buraya su da getirilerek daha yaşanılır bir hale getirilmiş. Kısa süre öncesine kadar büyük baş hayvanların yaylak yeri olarak kullanılan Yumaklı Yaylası, her türlü spor tesisi ve spor kompleksi yapımı için uygun bir alandır. Beyağaç/Köyceğiz yolu üzerinde bulunmaktadır. Başkan Mustafa AKÇAY, bir dosya çıkartarak içinden planlar, krokiler, haritalar çıkartıp burası ile ilgili hazırlıklarını ve projelerini gösterdi. Burada büyük bir Yayla Köyü planladığını, spor tesislerinin, yürüyüş ve bisiklet yollarının, üniversite için bilimsel amaçlı bir merkezin yapılması için yer ayrılacağını gösterdi/anlattı. Yayla Evlerinin büyük bir yer alacağını, isteyen burada kalıp yazlık olarak kullanabileceğini, çevre gezilerine çıkabileceğini gösterdi, söyledi ve oradan ayrıldık.

                KARAGÖL: 15 hektarlık alanda "ÇİÇEKBABA" ve "ARMITÇIK" zirveleri arasında "GÖKÇAY" vadisinin kuzeyindeki bölgesindedir. İlçeye 16 km. mesafede, rakımı 1334 m. Olup çok güzel ve gizemli bir görünümü vardır. Geniş düzlüğün ortasında bir kaynağa sahip olup yağmur sularından beslenir. Temmuz ayında suyu tamamen kaybolur. Ekim ayından itibaren suları tekrar artmaya başlar. Etrafında yaşlı karaçam ağaçları bulunur. Ayrıca burası "ANGIT" kuşlarının barınakları ve yörede beslenen hayvanların dinlenme mekânıdır. Bu KARAGÖL, şimdilik 'KURUGÖL' görebildiğimiz kadarıyla engin bir genişliğe sahip, sanki sonsuz gibi görülüyor, tepsi gibi dümdüz görüntüsü ve çevresindeki Karaçam ormanlarıyla gözlere/gönüllere huzur veriyor. Yeterince görüp fotoğrafladıktan sonra buradan da ayrılıyor ve asfalta çıkıyor, TOPUKLU' ya doğru ilerliyoruz.

TOPUKLU YAYLASI: Burası 15 hektar civarında bir alana sahip, kısmen dalgalı bir düzlüğü bulunmaktadır. Çevresindeki heybetli Karaçam ağaçları, havası, soğuk ve kaliteli içme suyu kaynakları ile ünlüdür. Günübirlik piknik ve çadırlı kamp için çok uygundur. İlçe merkezine 21 km. uzaklıkta ve ortalama 1700 m. rakımdadır... Yaylanın batısındaki tepelerden Gökova Körfezini ve yaz aylarında gün batımını izlemek oldukça keyiflidir. Dinlenmek için özellikli yer arayanları, sıcaktan bunalanları, doğanın ve yaylanın değerini bilenleri TOPUKLU YAYLASI' na bekliyoruz. Bungalov evleri, yeni yapılan modern tuvaletleri, çadır yerleri, su göletleri, neredeyse her adım başı tatlı su çeşmeleri dikkatleri çekiyor. Helikopter sahası da yapılmış, arkalarda Yangın Kulesinin olduğunu öğreniyoruz. Tuvaletlere, Mescide, Bungalovlara ve Lokanta binasına elektrik tesisatı döşenmiş. Henüz elektrik gelmemiş ama sosyal etkinliklerde buraya bir jeneratör kurularak geçici de olsa elektrik sağlanıyor. Bizim ozanlar, çocuklar gibi sağa/sola koşturuyor, fotoğraflar çekiliyor, salıncaklara biniyor ve gönüllerince eğleniyorlar. Ancak her güzel şey gibi bu mutluluk da kısa sürüyor ve yeniden araçlara doluşuyoruz. Ancak bizim Başkan aşağıya; asfalta inmek yerine yukarıya Yangın Kulesi yoluna giriyor. Meğer bizim bilmediğimiz yeni bir yol yapmış. Buradan yamaçları aşan aykırı bir yolla ÇERÇİ GEDİĞİ' ne çıkıverdik. Bu ara bize çokbilmişlerin yıllardır "SERÇE GEDİĞİ" diye bellettikleri yerin "ÇERÇİ GEDİĞİ" olduğunu öğreniyoruz. Biz, "Serçe Gediği!" diye telaffuz edince Başkan AKÇAY, "Ne serçesi Hocam, burası "ÇERÇİ GEDİĞİ" dir. "Serçenin bu dağ başında işi ne?" Dedi. Demek ki, zamanında Çerçiler, bu sırta geldiklerinde yüklerini indirir, sergilerini açar, çevreden gelen Yörüklere, çobanlara, yoldan geçenlere incik/cincik, iğne/iplik, ayna/tarak, çapıt/çelen satarlarmış. Bundan dolayı da adı "ÇERÇİ GEDİĞİ" olmuş. Asfalta çıkıp da biraz daha yükselince işte bu gediğe varıyoruz ve daha Köyceğiz sınırına girmeden yeni yapılan TAK' ın solundaki yola girerek "ANIT KARAÇAM ORMANLARI" ve " "KARTAL GÖLÜ" istikametine yöneliyoruz. Bu yol da aynen KARAGÖL ve biraz önce geldiğimiz TOPUKLU-ÇERÇİ GEDİĞİ yolu gibi yeni yapılmış ve çakıl dökülerek merdane ile sıkıştırılmış. Bu yolu da bilmiyorduk ve Kartal Gölüne gitmek için dereye kadar inip oradan yukarıya 8 km. tırmanacaktık. Bu zahmetten kurtulduk. ANIT KARAÇAM ORMANLARI' na girince ağaçların ve ormanların derinliğinden/yoğunluğundan gözümüzü alamıyoruz. Bu arada da sis bastırdı ve önümüzü göremez hale geldik. Biraz sonra da 1200-1300 yıllık ANIT KARAÇAM' ların önünde durarak topluca fotoğraflar çekildik.

ANIT ORMANLAR: Burada dün ile bu gün el ele vererek insanlığa ders verir gibidir. Ak saçlı-sakallı-elleri-kolları-belleri-bacakları-bükülü bilge ihtiyarlar diyarı gibidir burası. Kim bilir neler, neler görüp geçirmişler de bizlere anlatmak istemektedirler. 1700 ve 2000 rakımları arasında, ÇİÇEKBABA zirvesinin kuzey yamaçlarında doğu-batı yönünde yayılış gösteren, ortalama yaşları 750 (birey olarak yaş tespiti yapılanlar için) 1000, 1200 ve hatta 1300 ve üzeri yaşlı Karaçam ağaçlarının "ORMAN" oluşturduğu bir bölgedir burası. Anlatmak kolay değildir. Gelip görmek, bakıp dinlenmek, yaşayıp hissetmek gerek. Her şeye hükmetmek isteyen insanoğlu, onların karşısında ancak saygıyla eğilebilir. O da anlayabilirse. Bu bölgenin 79 hektarlık kısmı "KARTAL GÖLÜ TABİATI KORUMA ALANI" olarak korumaya alınmıştır. 1995 yılında ise bu alanı da içine alan "ÇİÇEKBABA" zirvesi ve çevresinin 1309 hektarlık kısmı Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir 2 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından "1. DERECE DOĞAL ve ARKEOLOJİK SİT ALANI" ilan edilmiştir. Anıt Ormanların Beyağaç'a uzaklığı 27 km, Köyceğiz'e uzaklığı ise 37 km. dir. Ne yazık ki bu esrarlı ormanlardan ayrılarak KARTAL GÖLÜ' ne doğru ilerliyoruz. Artık sis iyice bastırmıştır. Göz gözü görmez haldedir. Araçlarımızla yamaçtan gölün çimenlerine indiğimiz halde sis öyle yoğunlaşmış ki, 30 metre ilerimizdeki gölün suyunu hala göremiyoruz. Araçlarımızdan inerek yine çocuklar gibi çimenlerde koşturuyor ve fotoğraf avcılığı yapıyoruz. Bir yanda şakır şakır buz gibi sular, bir yanda çiğ damlalarıyla yaşarmış/yeşermiş çimenler, birkaç adım ileride gölün suları. "Bir âlem bu toprakların üstü!"

KARTAL GÖLÜ: ÇİÇEKBABA zirvesinden kuzeydoğu yönüne giden yaklaşık 1,5 km. uzunluğunda, 100 ile 300 metre genişliğe kadar ulaşan vadinin orta bölümlerinde yer alan tahmini buzul çağında oluşmuş bir krater gölüdür. Alan yaklaşık bir hektardır. Rakım 1903' dür. Çevresi dik ve kızıl kayalıklarla çevrilidir. Az sayıdaki anıt karaçam ağacı da sanki gölün bekçileri gibidirler. Bölgenin adıyla ilgili çok şey anlatılır. Ancak en mantıklı olanı, yüksek bir bölge olması ve daha yenilere kadar yolun olmaması nedeniyle çevredeki ağaçlarda ve kayalıklarda kartalların yaşaması, burada yuva yapıp yavrulamaları nedeniyle "KARTAL GÖLÜ" adını aldığıdır. Bölge, "ANIT ORMANLAR/KARTAL GÖLÜ" olarak isim yapmıştır. Haziran ayı ortalarından sonra günübirlik piknik alanı ve çadırlı ziyaret maksadıyla kullanılabilir. Konumu gereği oldukça ilginç bir görünüm sunar. Baharda karlar tümden erimeden önce yamaçlardaki parça parça bembeyaz karların, çevredeki yemyeşil karaçam ağaçlarının, pırıl pırıl göl sularının ve masmavi gökyüzünün fotoğrafçılar için vazgeçilemez, efsanevi bir görüntüsü vardır. Her yıl Ağustosun son perşembesi EREN' de olduğu gibi burada da "EREN GÜNÜ" yapılır. Çadırlar, kurulur, sabahlara kadar Meydan Ateşleri yakılır. Buradan EREN' e yürünerek 35-45 dakikada varılabilir. Biz daha önce burada 'EREN GÜNÜ' nde birkaç kez geceledik. Bir de burada altın bir kartal heykelinin bulunduğu efsanesinden dolayı zaman zaman defineciler tarafından sık sık göl tabanının kazıldığını görürüz. Hatta bir ara gölün suyunu boşaltmak için batı kısımdaki alçak kısmın kazılarak göl sulunun boşaltılmaya çalışıldığı görüldü. Burası doldurularak göl suları tekrar eski seviyesine yükseltildi. Salık veririz, mutlaka gelip görülmeli, mümkünse gecelenmeli.

KAYNAK: "Doğadan Nadide Bir Armağan/BEYAĞAÇ"  Broşürü

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI