EMRE KÖYÜNDE TAPDUK ve YUNUS.
Değerli okurlar, Kula gezimizde Peri Bacalarını, Jeoprkı ve Eski Kula Evlerini gezip gördükten sonra Salihli' ye doğru inerken yolun sağında "EMRE KÖYÜ 9 KM" levhasını görerek hemen direksiyon kırıp ağaçlıklı bir yoldan, incecik bir asfalttan köye doğru yol alıyoruz. Levhaları takip ederek hemen de Tapduk Emre Türbesinin/Dergâhının bulunduğu alana giriyoruz. Genişçe bir alana dağılan dergâhın bahçesinde cami, türbe, park, vb. yapılaşma ile alan zenginleştirilmiş. Aracımızı bir kenara park ettikten sonra önce Türbeye yöneliyor ve levhalara işlenmiş yazıları fotoğraflamaya girişiyoruz. "DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR,
DERDİ AHİRET OLANIN, AHİRET KADAR HİMMETİ OLUR" Yunus. "TAPDUK EMRE HAZRETLERİ ve AİLESİ" levhasının hemen yanında "TAPDUK EMRE ve YUNUS EMRE TÜRBESİ" levhasında şu bilgileri okuyoruz: "Huzurunda bulunduğunuz türbe içinde Tapduk Emre, Fatma Sultan, kızları Hülya ve yakın akrabalarının kabirlerinin bulunduğu türbelerin kapı eşiğinde YUNUS EMRE, batı tarafında Magripli Ahmed-i Behlül, avlu ortasında ise köyümüz Tekkeşinler ailesinden türbe hizmetkârı Hatice Nine' nin kabirleri bulunmaktadır.
Yunus Emre'nin hocası olan Tapduk Emre'nin türbesi Kula'nın Emre Köyündedir. Tapduk, şiddetli Moğol baskıları sonunda Horasan'dan Anadolu'ya göç etmek zorunda kalan Türkmenlerdendir. Yunus Emre'nin Divanında "Yüz bin olur Belh şehrinin viranesi" derken Belh şehrinden söz etmesi Tapduk' un Horasan'dan geldiğini doğrulamaktadır. Zaten o tarihlerde Anadolu, Horasan'dan gelen göçmenlerle doludur.
Yunus Emre'nin hocası Tapduk, resmi kayıtlarda EMRE SULTAN olarak geçmektedir. O'na Tapduk adını Hacı Bektaş-ı Veli' nin verdiği rivayet edilir. Yunus Emre' nin yaşadığı yerde bir zamanlar havaların kurak gitmesi sonucu büyük bir kuraklık olur. Ailesi kalabalık olan Yunus Emre, ailesini geçindirmek için buğdayı bulmak üzere Hacı Bektaş-ı Veli'ye gitmeye karar verir. Yolda giderken yabani ahlat toplayarak bunları Hacı Bektaş Dergahı' na götürür. Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre'ye "Buğday mı istersin, himmet mi?" diye sorar. Yunus Emre, buğday ister. Hacı Bektaş-ı Veli'nin aynı soruyu üç kere tekrar etmesine rağmen Yunus Emre, "Bana buğday gerek, himmeti neyleyim?" diyerek buğday istemekten vazgeçmez. Hacı Bektaş-ı Veli' den aldığı buğdaylarla evine geri döner.
Yunus Emre evine geldiğinde karısına durumu anlatır. Karısı, Yunus'a "Buğday tükenir, himmet tükenmez!" der. Bunun üzerine Yunus, tekrar Hacı Bektaş-ı Veli' nin huzuruna giderek kendisine himmet etmesini rica eder. Hacı Bektaş-ı Veli, "Bizden geçti, Emrem diyarına gideceksin, Tapduk Emre'yi bulacaksın, O sana himmet edecek" der. Bunun üzerine Hacı Bektaş-ı Veli'nin yanından ayrılarak bu gün Kula'nın Emre Köyü'nde bulunan Tapduk Emre'nin Dergâhına gider. Yunus Emre, durumu Tapduk Emre'ye anlatır. Tapduk da Yunus'a Dergâhta odunculuk görevi verir. Yunus gibi bir gönül insanı olan Tapduk Emre, Anadolu'yu karış karış gezerek birçok yerde konaklamış, insanları ışığıyla aydınlatmıştır. Yunus Emre'nin 40 yıl hizmet ettiği hocası Tapduk Emre'nin eşinin Saruhan Beyi'nin kızı olması ve kabrinin burada olması, Yunus'un da kabrinin Kula'da olduğunu gösteren bir işarettir. "Ko beni yatayım Şeyh eşiğinde, dönmesin şeyhimden yana döneyim" diyen Yunus bunu açıkça dile getirmektedir. Bu türbe ve çevresinde medfun(gömülü) olanların kabirleri nur, ruhları şadolsun"
"TAPDUK'UN TAPUSUNDA,
KUL OLDUK KAPUSUNDA.
YUNUS MİSKİN, ÇİĞ İDİK,
PİŞTİK ELHAMDÜLİLLAH"
Değerli okurlar, Tapduk' un Dergahı içerisinde dolaşırken birkaç köylünün bir kenarda yere serili sergilerin üzerinde elma, armut, ahlat, ceviz, badem türünden meyveler sattığını gördüm. Yaklaşıp meyvelere bakıp kuru bademin fiyatını sorduğumda yaşlıca amca, bana "bu bademler çok güzel ve tatlıdır, elle kırılır!" dedi. Küçük torbalardan birini elime alıp tarttığımda yarım kilo kadar olduğu gördüm. Fiyatını sorduğumda 50 lira olduğun söyledi. Demek ki, kilosu 100 liraydı. Ama bu yaşıma geldim, kuru badem kabuğunun elle kırılabildiğini ilk kez görüyordum. Hayırlı pazarlar dileyip ayrılırken hanım hala Türbenin önünde/yanında fotoğraflar çekiyordu. Durup hanımı beklemeye başlayınca badem satan amca, bana "Sen arabaya yürü, çocuk arkadan gelir!" dedi. Bunu hanıma anlattığımda gülmekten kırılıyordu. Türbe alanının içindeki caminin adı da;
"TAPDUK EMRE ve YUNUS EMRE CAMİİ" idi.
"SULAR HEP AKTI GEÇTİ,
KURUDU VAKTİ GEÇTİ
NİCE HAN, NİCE SULTAN
TAHTI BIRAKTI GEÇTİ
DÜNYA BİR PENCEREDİR
HER GELEN BAKTI GEÇTİ"
"GELİN TANIŞ OLALIM
İŞİ KOLAY KILAMIM
SEVELİM SEVİLELİM
DÜNYA KİMSEYE KALMAZ"
İLİM, İLİM BİLMEKTİR
İLİMKENDİN BİLMEKTİR
SEN KİNDİNİ BİLMEZSEN
BU NUCE OKUMAKTIR"
AŞK İLE YÜRÜYEN,
SIRTINDA DÜNYAYI TAŞIR.
AŞKSIZ YÜRÜYEN
HEDEF DİYE
BİR CESET TAŞIR"
"BİR BAHÇEYE GİREMEZSEN
DURUP SEYRAN EYLEME
BİR GÖNÜL YAPAMAZSAN
YIKIP VİRAN EYLEME!"
Yunus'a ait olduğu düşünülen ilk mezar 13. Yüzyıl dönemindedir.
Ünlü Tasavvuf şairi Yunus Emre'nin mezarı olduğu iddia edilen çok sayıda mezar ve türbe Anadolu topraklarında yer almaktadır. Bunlar arasında Eskişehir Mihalıççık İlçesine bağlı Sarı köy' de bulunan Yunus Emre külliyesi ve Türbesi öne çıkmaktadır. Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi, Eskişehir İlinin 115 km doğusunda bulunuyor. Yunus Emre'yi görmek isteyenler için bu külliye içerisinde Yunus'un heykeli de bulunmaktadır. Bu külliyenin içerisinde ünlü şairin dörtlüklerini içeren şiir levhaları, kıymetli eşyası anıt mezarın olduğu yerde kurulan Müzedeki Kültür Evi'nde Yunus'un ilk mezarından kalan mimari değeri olan parçalar ve etnografik eserler de yer alıyor. Anıt mezarın bulunduğu alana bir cami, şadırvan ve Kültür Evi 1982 yılında inşa edilmiştir.