GELİDONYA BATIĞI/KOYU NEREDE?...

                Değerli okuyucular, geçenlerde gittiğimiz OLYMPOS TURU' nda Adrasan koylarını gezerken öncelikle SULUADA KOYU' nu görmüştük. Ancak yazının çok fazla uzamaması için bu ada ile ilgili bazı ayrıntıları yazmamıştık. Adanın ortalarındaki bir yarıktan öbür taraf görünüyordu. Yine kıyı yolu üzerinde, adanın su yüzeyinde MAVİ MAĞARA diye bir mağaranın olduğunu görüp adayı dolandık. Bu kez de yine adanın su yüzeyinde kocaman bir boşluktan adanın öbür tarafı görünüyordu. Belki de küçük teknelerin geçebileceği bir boşluk oluşmuştu. Teknemiz oraya da iyice yaklaşarak kolayca fotoğraf almamızı sağladı. Burası da bitince devamla daha büyük bir mağaranın önünde durduk. Rehberimizin anlattığına göre burası da AKDENİZ FOKLARI' nın yavruladıkları bir mağaraydı. Burasını da geçtikten sonra doğruca kuzeydeki dağın dibine doğru yelken açtık. Burası da eski adıyla GELİDONYA KOYU, yeni adıyla da AMERİKAN KOYU idi. Bu durum neden böyle idi, gelin birlikte bakalım:

                Rivayet odur ki, GELİDONYA adı LİKYA dilinde kırlangıç anlamına gelen 'Kaledonya' sözcüğünden geliyormuş. Göç eden kırlangıçların bu gün fenerin olduğu yerde mola verdikleri söylenir. Gelidonya veya resmi adıyla Taşlık Burnu Feneri, denizden yaklaşık 227 metre yükseklikte ve üç km. içeride yer almaktadır. Türkiye' nin en güzel yürüyüş rotalarından birisi: GELİDONYA FENERİ, Antalya' nın Kumluca ilçesindeki Türkiye kıyılarının en yüksek feneri olma özelliğini taşıyan GELİDONYA FENERİ, baharın gelişiyle birlikte doğa tutkunlarının yürüyüş rotasında ilk sırada yerini alır.  Likya yolu yürüyüş rotası üzerinde bulunduğu için GELİDONYA FENEDERİ hiç ziyaretçisiz kalmıyor. Neyse, bizi asıl ilgilendiren GELİDONYA BATIĞI:

GELİDONYA ANTİK BATIĞI:

 Antalya körfezinin en batısında bulunan GELİDONYA, bu günkü adıyla Taşlık Burnunun güneyine doğru sıralanmış beş adalardan en büyüğünün güney doğusunda seyreden bir yük gemisi kayalıklara çarparak yükünü saçmaya başlamış ve çok geçmeden de denizin altındaki bir kayanın üzerine kıç üstü oturmuştur.  1954 yılında Bodrum' lu bir sünger avcısı tarafından keşfedilen ve 26-28 metre derinlikte bulunan batığa 1960 yılında yapılan araştırma dalışlarında geminin Geç Tunç Devrine ait olduğu saptanmıştır. Bu dalışlarda yapılan araştırmaların/kazıların bir önemi de  'kara kazısı' standartlarına uygun olarak yapılan' ilk sualtı kazısı' unvanına sahip olmasıdır. Gemideki ağır yüke yataklık yapması için yerleştirilen çalı çırpıya yapılan analizlerden elde edilen sonuca göre tahmini olarak geminin M.Ö. 13. Yy sonlarında battığı anlaşılmaktadır. Gemideki malzeme, Klasik Yunan ve Roma devirlerinde kullanılan gemi yapım tekniğinde gördüğümüz ağaç çivili zıvanalarla birbirine tutturulduğu bilinmektedir. Araştırmalarda geminin 10 metreden fazla olmadığını göstermektedir. Gemideki yükün büyük bir kısmı, eritilerek bronz alet yapımında kullanılmak üzere Kıbrıs' tan getirilen hurda bronz aletler ile yeni bronz yapımında kullanılacak bakır ve kalay külçelerden oluşmaktadır.

                1994 araştırması sırasında Gelidonya batığında bulunan taş çapalardan Ortadoğu kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Batıktan çıkarılan artifaktlar (Mikroskobik, radyolojik ve ultrasonografik  incelemelerde insan eliyle oluşturulmuş yapay yapı veya görünüm , artefakt (biyoloji), bu gün Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Sualtı Arkeolojisinin doğuşu, bundan 40 yıl önce Bodrum' da olmuştur. Bundan önceki tarihlerde de deniz dibinden eserler çıkarılmış, batıklar üzerinde incelemeler yapılmıştı, ama bildiğimiz şekilde bilimsel anlamda ilk sualtı kazısı Türkiye' de gerçekleşmiştir. Her şey, Amerika' lı gazeteci ve amatör arkeolog Peter Throckhorkon' un 1958 yılında Bodrum'a gelmesi ile başladı. P.T. 'in arzusu Bodrum' lu süngercilerle ilgili bir belgesel yapmaktı. Çekimler için anlaştığı İzmir' li fotoğrafçı, Mustafa KAPKIN ile beraber Bodrum'a geldi ve Kemal ARAS ile tanıştı. Kısa zamanda gerek Kemal ARAS' tan ve gerekse yöredeki diğer süngercilerden yüzün üstünde batığın yerini öğrendi. Bu batıklardan biri de Antalya yakınlarındaki GELİDONYA yöresinde bir bakır külçe yüklü gemi kalıntısıydı. Batığa dalan bir süngercinin tunç bıçak ve tarım aletleri çıkardığını belirtmesi üzerine Peter, bu geminin TUN DEVRİ' nden kalmış olabileceğini tahmin etti. O yıl gemiyi ziyaret edemeden A. B. D. 'ye döndü. Peter 1959 yılında tekrar Türkiye'ye geldi ve Gelidonya' daki batığa dalış yaptı. Yanılmamıştı, batık Tunç Devri' ne aitti ve 3200 yıllık geçmişiyle o güne kadar tespit edilen en eski batıktı. Bu batık mutlaka kazılmalıydı. Bunun için gerekli ekipman ve sponsor gerekliydi. Amerika' ya döndü. Bulduğu yardım, su altı araştırmalarının yönünü değiştirdi. Yeni bir bilim dalı kurulmak üzereydi: Sualtı arkeolojisi. Birkaç girişimden sonra beklediği ilgiyi ve desteği buldu.

                Bulguların her bir parçasını tek tek ele alıp alt alta sıralayınca şunu görüyoruz: Yaklaşık M,Ö. 1200' lerde 19-20 metre uzunluğunda bir ticaret gemisi, GELİDONYA BURNU açıklarında batmıştır. Uğradığı son liman 1 ton maden yükü aldığı Kıbrıs Limanı olmuştur. Yük, baştan kıça kadar istiflenerek depolanmış öküz gönü biçiminde bakır külçelerden oluşmaktadır.

                KAPTANIN SEYİR DEFTERİ: "... Suriye' den 13-14 m. Uzunluğundaki teknemle Doğu Akdeniz'e doğru sefere çıktık. Kıbrıs' a uğrayarak yaklaşık bir ton kadar madeni yük aldık. Öküz gönü şeklindeki külçeler, hasırlara sarılıp dikkatlice kümelendi. Tunç aletleri ve kırık parçaları sepetler içine koyduk. Bunların altına tekneyi korumak amacıyla çalılar ve dallar yerleştirdik. Beş kişiden oluşan mürettebatın ileri gelenleri, geminin kıçında tek bir yağ kandiliyle aydınlatılan davlumbazda oturuyorlar. Güvertede birkaç saat sonra ulaşacağımız bir Yakın Doğu limanında yapacağım ticarete hazırlanıyorum. Cebimde resmi işlerde kullandığım babamdan kalan silindir mührüm var. Belki oğlum da bu mührü kullanacak. Diğer gemicilerim ise skarabe (Boks böceği veya pislik böceği) mühür taşıyorlar. Uzun süren bu yolculuklarda mürettebatım, âşık kemiği ile oyunlar oynuyorlar. Taş örsler ve topuzlar geminin bir köşesinde duruyor. Gemicilerimden bazıları biley taşı ile satışa sunulacak aletleri bileyleyip parlatıyorlar. Anadolu kıyılarında Gelidonya Burnuna doğru yol alıyoruz. Batı akıntıları ile rüzgâra çok dikkat ediyor ve kıyıyı takip ederek seyrediyoruz. Birkaç saat sonra Phoenikus' tan (Finike) tatlı su alabileceğiz. Denizciler için çok önemli olan BEŞADALAR yöresinden gitmek zorundayız. Karaya yakın iki ada arasından geçerken şiddetli akıntısının etkisiyle gemicilerin TOPUK diye adlandırdıkları deniz yüzeyinde görülmeyen kayalığa çarptık. 26-28 metre derinliğe gömüldük. Böylece tehlikeli ve susuz bir yöre olan GELİDONYA, bir gemiye daha mezar oldu. 3200 yıl önce hür teşebbüsün bir ticaret gemisi de Anadolu' ya ticari eşya taşırken battı. Birinci salonun sağ tarafında büyük küpler (pithos) ve amphoralar süngerci Cumhur İLİK tarafından SU ALTI ARKEOLOJİ ENSTİTÜSÜ' ne gönderilmiştir. 1975 yılında Prof. Dr. F. Bass tarafından batığın kazısı yapılmıştır.

                İşte bu kazılar, araştırmalar nedeniyle Amerikalılar' ın burada uzun bir süre kalmalarından dolayı buraya AMERİKAN KOYU adı verilmiş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI