GÜZEL ATLAR ÜLKESİNDE BİR SERENCAM-1

 

 

GÜZEL ATLAR ÜLKESİNDE BİR SERENCAM-1

UÇAN BALONLAR ve AÇIK HAVA MÜZELERİ

            Değerli okurlar, nihayet beklediğimiz gün geldi ve 15,00'da Dalaman7 DAN, 15,30'DA Ortaca' dan kalkan SIĞLA TUR GEZİ otobüsümüz 16.00' da Köyceğiz' den bizi de alarak 17.00' da Muğla' dan son yolcularını da alarak KAPADOKYA' ya doğru yola koyulduk. Kaleydi, Tavastı derken Denizli'yi geçip Afyon'un ilçelerine ulaştık. Orayı da geçerek Çay üzerinden Akşehir' e, Ilgın' dan Konya' ya derken ilk il (68) olan AKSARAY a ulaştık. Orayı da hızlıca geçerek Niğde yoluyla Nevşehir' e vardık. Orada bizi güler yüzlü, zil sesli rehberimiz bekliyordu. Onu da alıp yola devam ederek sabahın 06.30'unda uçan/yükselen balonları izlemek üzere GÖREME' ye doğru hareket ettik.  Rehberimiz otobüsümüze duhul eyler-eylemez mikrofonu alarak o zil gibi sesiyle uyuyan/uyumayan kim varsa biraz sonra başlayacak olan balon macerasına hazırlamaya girişti. Sabahın 06.30'unda ÜRGÜP' te balonların uçurulduğu alanlara yetiştik. Balonlar, sabahın erken saatlerinde rüzgârın hafif olduğu saatlerde uçabiliyorlarmış. Çok hafif rüzgârda ya da daha sert rüzgârlarda uçması tehlikeliymiş. O gün uçmak için gelen tüm ekipmanlar, gezginler uygun rüzgâr olmazsa uçmuyorlar, ertesi güne kalıyorlarmış. Verdikleri ücretler de geriye ödeniyormuş. Bir balonun sepetine bir otobüs dolusu(48 kişi) insan binebiliyormuş. Uygun rüzgârda yükselen balonlar 45 dakika, bir saat kadar havada kalabiliyor ve 1000 metreye kadar da yükselebiliyorlarmış. Yükselen balonlar, inerken bir evin bahçesine, bir yola, herhangi bir araziye inebiliyorlarmış. Bunları tekrar toplayıp araçlara koymak, ertesi günkü uçuşlara hazırlamak bir ekip işiymiş ve bu işte çok büyük paralar dönüyormuş. Uçmak için hazırlanan balonlara helyum gazı yakılarak hava dolduruluyor. Bu arada gezginler balonlara biniyorlar. Yeterli gazın dolumu sonucunda balonlar yükselmeye başlıyorlar. Sabahın alaca karanlığında arkalardaki peri bacaları görüntüleri ile enfes bir manzara oluşturuyorlar. Gördüğümüz kadarıyla özellikle uzak doğulular; Çinliler, Koreliler ve Japonlar çoğunluktalar. Başka uluslardan da gezginler rağbet ediyorlar tabi ki. Geçmiş yıllarda iki balonun birbirine yaklaşıp çarpışması sonucu bir Japon telaştan atlamış mı yoksa düşmüş mü ne. Bu olaydan sonra Japonlar eskisi kadar rağbet etmez olmuşlar. Hava açıldıkça balonlar da yükselip uzaklaşarak vadi üzerinde dağılmaya başlıyor ve sanki tavana asılı renk renk süsleme lambaları gibi enfes bir görüntü oluşturuyorlar. Fotoğraf meraklıların için bulunmaz bir manzara sunuyor her gün yüzlerce, binlerce. Doğu' da güneş yükselirken biz de otobüsümüze doluşarak UÇHİSAR' a doğru yöneliyoruz. ÜRGÜP' te BAŞHİSAR-ORTAHİSAR ve UÇHİSAR olmak üzere üç hisar bulunuyormuş. Uçhisar küçük bir köy. Hemen arkasında GÜVERCİNLİK VADİSİ yer alıyor. Sırtlarda bir seyir tepesindeki lokantada sabah kahvaltısı yapıyor ve bol bol fotoğraflar çekilip araçlarımıza ve hafızalarımıza hapsederek aracımıza toplanıyoruz. Hemen arkamızdaki UÇHİSAR' da bulunan peri bacalarından birine tırmanıyoruz. Piramidin içi yukarıya doğru kat kat oyulmuş, odacıklar yapılmış. Burayı 40 yıl kadar öncesinden hatırlıyorum. Dil Tarih' te öğrenciyken okulla birlikte gelip gezmiştik. O zaman da okulun fotoğrafçısı durumundaydım ve bir omzumda siyah/beyaz, bir omzumda renkli fotoğraf makineleri vardı. Hatta burası ile ilgili ilginç bir anım da vardı ama burada anlatamam. Küçücük bir delikten üst kata çıkmam için o zaman da ısrar etmişlerdi de çıkmamıştım. Burada da toplu fotoğraflardan sonra otobüsümüze doluşarak doğruca GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ' ne doğru yol alıyoruz. Müzede Hanım' a 70 tl. Mukabilinde yeni bir MÜZE KARTI çıkartırken artık bana ÜCRETSİZ BİLETİ kesiliyor. Yine buradaki merdivenleri, delikleri, oyukları da 40 yıl öncesinden anımsıyorum. Artık başka başka gruplar gelmeye başlamış ve ortalık iyice kalabalıklaşmıştı. Güler yüzlü ve zil sesli rehberimiz bizi belli noktalarda toplayıp mağara duvarlarındaki insan, hayvan resimleri ve freskleri göstererek Hristiyanlığın o mağara devrine ait bilgiler veriyor. Her yerde birbirinden güzel, birbirinden ilginç doğal ve insan yapısı manzaralarla şaşkına dönmüş ve uçan sürüye ateş eden şaşkın avcılar gibi her yana, her yöne veryansın ediyorum. Daha önce de söylediğim gibi gezginlerin çoğu uzak doğulu gezginlerdi. Sanki onlar buraya gelmemişler de biz ÇİN' istana gitmiştik. Hepsi de güler yüzlü, mutlu görünüyorlardı. Yer yer DIŞ ÇEKİMLER için gelen DAMAT/GELİN ikilileri vardı çevrede. Grup rehberleri gezginlerine açıklama yapabilmek için belli noktalarda birbirleri ile yarışıyorlar. Bir an önce o noktayı tutup açıklamalarını yapmak istiyorlar. O çağların insanları inandıkları dinlerine ait ibadetlerini yapabilmek için mağaralara ve yer altlarına sığınmak zorunda kalmışlar. Onun için bu bacaları delik/deşik edip içlerine sığınmışlar. Tüm bunlar yetmemiş, yerin altına da sekiz-on kata varan yer altı şehirleri kurup oralarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlar. Rehberimizin anlattığına göre bu yörede 200 civarında yer altı şehri varmış ve bunların yalnızca 36 tanesi gün ışığına (görünür hale) çıkarılmışlar. Burada yer alan güncel yazıtlardan (tabela) birinde  "RAHİBELER MANASTIRI" şöyle anlatılıyor; Kapadokya bölgesinde tek başına bir inziva hayatı yaşamış kişiler, manastır ve kiliselerden bağımsız olmalarına karşın önemli bir sosyal topluluktu. Bu kişiler, gereksinimlerini karşılamak için bile çalışmazlar, ihtiyaçlarını kendilerine saygı duyan halktan ya da manastırlardan giderirlerdi. Günlük ibadetler, bir vaizin nezaretinde gerçekleştirilirdi. Bu yapılardaki Hristiyanlar, Mısır ve Suriye'deki gruplar gibi ayrıcalıklı değillerdi. Her şey paylaşılır, halktan kopukluk yaratacak farklılıklar yaşanmazdı. Göreme Açık Hava Müzesinin salonunda yer alan peri bacasının içine oyulmuş 7 kattan oluşan mekânlar "RAHİBELER MANASTIRI" olarak biliniyor. Manastırın 1. Katında yemekhane, mutfak ve birkaç oda, 2. Katında resimli ancak yıkılmış bir şapel, 3. Katında ise bir tünel vasıtasıyla ulaşılabilen KİLİSE bulunmaktadır. Kilise üç apsisli (mihrap versiyonu), çapraz kubbeli ve dört sütunludur. Ana apsiste yer alan, ender görülen templon (kilisede bir yapı bölümü) oldukça iyi korunmuştur. Buradan ayrılıp da PAŞA BAĞI bölgesine geçerek bir birinden ilginç şapkalı/başlıklı peri bacalarını gezip görüyor ve fotoğraflıyoruz. HAFTAYA AVANOS' ta testi atölyesi, YERALTI ŞEHİRLERİ, IHLARA VADİSİ ve devamı. HAFTAYA BULUŞMAK UMUDUYLA ŞEN VE ESEN KALINIZ.

YAZARIN DİĞER YAZILARI