İASSOS/MİLAS

İASSOS/MİLAS

                Değerli okurlar, Herekleia' dan ayrıldıktan sonra Bafa ve Selimiye sınırlarını geride bırakıp Milas'a doğru yaklaşırken yolun sağında İASSOS/KIYIKIŞLACIK: 26 km. levhasını görüyor ve sağa saparak bağlar, bahçeler, zeytinlikler, mahalleler arasındaki kıvrımlı asfalt yolda ilerleyerek Kıyı Kışlacık' ta İASSOS ören yerine duhul eyliyoruz. Yol bizi doğruca köyün merkezindeki halkın "Balık Pazarı" olarak adlandırdığı MAUSOLOS antik yapısının önüne getiriyor. Genişçe bir avluyla çevrili mezar binasının girişindeki levhayı görüyor ve okuyoruz: " BALIK PAZARI" AÇIK HAVA MÜZESİ ROMA MAUSOLEİONU: M.S. 1. Yüzyıl su kemerinin ayakta kalmış temellerinden birinin yanında büyük bir quadriporticus yapı durmaktadır. 20. Yy. ın başında İASSOS' u ziyaret eden İtalyan arkeologların o zamanlar büyük ölçüde toprağa gömülmüş yapının Strabon' un bahsettiği balık pazarı olduğunu düşünmüştü. Yapının şimdi de aynı isimle adlandırılması bu yanlışlığın sonucudur. Syria etkisi gösteren yapı aslında MS. 2. Yy. a ait bir Roma Mausoleionudur. (Kral mezarı) Payeler üzerindeki kemerlerden oluşan bir portiko ile sınırlandırılmış hemen hemen kare (40x48 m.) bir alanın ortasında, basamaklı yüksek bir platform üzerinde yükselen ön cephesi dört sütunlu bir tapınak vardır. Basamaklar celladan (Hristiyan ibadethanelerinde halkın ibadet ettiği ana kısım) önce, dış duvardan Korinthos başlıklı, alçak kabartmalı, gömme sütunlar ile bezenmiştir. Mezar odası (10x7 m.) zemine yapılmıştır ve girişi batıdadır. İçinde alçak sütunlar vardır. Duvarlarda kemiklerin saklandığı kapların konulması için nişler ve bu duvarlara bitişik taş sekiler bulunur. Avluda, anıttan kopmuş ve 1970' lerde kısmi yenileme sırasında onarılmamış taş bloklar durmaktadır. Mousoleion'un ana girişi tapınak merdivenlerinin önündeki doğu portikoda yer alan kapıdandır. Batıdaki portikonun orijinal beton kemerleri halen ayaktadır; diğer kısımlarının üst yapıları kısmen restore edilmiştir. Kuzey ve güney kanallarının arasındaki geniş açıklıktan iki eksedraya ulaşır. Bu mausoleionu kendisi ya da ailesi için inşa ettiren kişinin kimliği bilinmemektedir, ama zamanında buradaki yerel mermer ticaretinin canlı olduğu Bizans döneminde yapı, şehrin yanında taş ocaklarından çıkarılan blokları depolaması ve işlenmesi için kullanılmıştır. Mausoleion, İassos' ta ortaya çıkarılan buluntuların sergilendiği bir müze olarak 1995' te hizmete açılmıştır. Şehri ziyaret edenler buradaki malzemeden önemli bilgiler öğrenecektir. Birçok heykel, yazıt, mimari ögeler, zemin mozaikleri, Geç geometrik döneme ait büyük bir urne (pithos) grubu İassos' un Arkaik 'ten Bizans Dönemine kadar şehrin tarihine ışık tutmaktadır."

                Mozoleyi gezip fotoğrafladıktan sonra deniz kıyısında, köyün içinde bulunan ören yerinin girişine varıyoruz. GİRİŞ' teki nöbetçi/görevliler "Hoş geldiniz!" diyerek bizi karşılıyorlar. Bu arada GİRİŞ' in ücretsiz olduğunu da hemen söylüyorlar. 20 yıl kadar önce gezdiğimiz/gördüğümüz alanlara giriyoruz. Ama Akropol tepesi hariç tabanda kalan yerlerde kazılar yapılmış, birçok sütunlar ayağa kaldırılmış ve yollar, duvarlar, ayrıntılar ortaya çıkarılmış. "AGORA ALANI (Pazar yeri), "HELLENİSTİK KULE", "MECLİS BİNASI", "ROMA AGORALARI", "BRONZ ÇAĞI YAPILARI VE GEOMETRİK DÖNEM NEKROPOLİSİ", "ARTEMİS ASTIAS KUTSAL ALANI", "AKROPOLİS ÜZERİNDEKİ KALE VE HRİSTİYAN BAZİLİKASI" levhalarını tek tek fotoğraflayıp sütunlar arasındaki antik yollardan yürüyerek kenti geziyoruz. Sonra da zeytinlikler arasındaki patika yollardan zikzaklar çizip çıkan yolla AKROPOLİS' e tırmanıyoruz. Yemyeşil otların, sarı/beyaz papatyaların süslediği yamaçlardan yükselerek ilerliyoruz. Yükseldikçe görüş alanımız genişliyor ve karşı tepeleri, köyün kenar evlerini, güneydeki denizi ve antik alana kadar sokulan koyu görebiliyoruz. Akropol tepesinde tek bir İngiliz turistten başka kimseleri göremiyoruz. Çepeçevre tepeyi kuzeyden doğuya, doğudan güneye, güneyden de batıya dolaşıp uzak denizleri, karşı ada ve yarımadaları, sisler içindeki köyleri görebiliyoruz. Tepenin güneyinde denizin içine kadar uzanan ve körfezin (zamanında belki de önünü kapatan) önündeki eski limanın ayakta kalabilen duvarlarını izliyor/fotoğraflıyoruz. Tepedeki antik akropolün çevresini saran çepeçevre duvarın dışından dolaşıyoruz. Sonunda bir gedikten içeriye giriyor ve yıkıntılar içinde yürüyüp bol bol manzara seyrettikten sonra batıya doğru yönelen bir kapıdan çıkıp sahile iniyoruz. Bizden 2000 yıl önce Anadolu' yu dolaşan, buralara gelip gezen ünlü antik coğrafyacı STRABON, " ANTİK ANADOLU COĞRAFYASI" adlı kitaplarının XIV. sü'nde İASSOS' u şöyle anlatıyor: "Sonra, karaya yakın bir adada bulunan İASSOS' a gelinir.  Bir limanı vardır ve halk geçiminin çoğunu denizden sağlar, çünkü denizde balık boldur, fakat ülkenin toprağı çokça fakirdir.  Gerçekten halk bununla ilgili olarak İassos' a ait öyküler uydurur. Bir gitara şarkıcısı konser verirken bütün halk bir sürü onu dinler, fakat balık satışını duyuran çan çalınca ağır işiten bir kişi dışında herkes onu bırakarak balık pazarına yönelir. Bunun üzerine gitara ile şarkı söyleyen ona der ki; "Bayım, bana verdiğiniz onurdan ve müzik sevginizden dolayı size minnettarım, çünkü bütün ötekiler çanın sesini duydukları an hepsi gittiler" Adam der ki; "Ne söylüyorsun? Çan çalmış mıydı?" ve şarkıcı "Evet!" Deyince, adam; "Uğurlar olsun!" der kalkar ve uzaklaşır. Dialektçi Diodoros burada doğmuştu. Başlangıçtan beri Kronos takma adını taşır, çünkü onun ustası Apollonios Kronos adını taşırdı, fakat gerçek Kronos' un itibarı eksilince takma ad olarak ona geçti." İASSOS: Mitolojiye göre Argos' tan gelenler tarafından kurulduğu ve ismini kolonistlerin başı İASSO' tan aldığı söylenmektedir. Eski kaynaklarda MÖ. 5. Yy' a kadar bilgi yoktur. Kentin kurulduğu yer önceleri bir ada iken daha sonra kentin kara ile birleştiği berzah dolmuş ve ada yarımada haline gelmiştir. Yapılan kazılarda kentin M.Ö. 3 bin sonuna kadar uzandığı tespit edilmiştir. İskender'in 334' te Miletos' u kuşatması üzerine İassos kente yardım etmeye çalışan Pers donanmasına bir gemi bağışında bulundu. On yıl sonra Ek batan' da İskender'in silah deposu komutanlığında Gargos adlı bir İassoslu bulunuyordu. M.Ö. 3. Yy' da çıkarılan madeni paralarda kolunu yunusun sırtına atmış çocuk tasvirine yer verecek kadar yunus efsanesinden etkilenmişlerdir. İassos antik kentinde 1960 yılından bu yana İtalyan arkeoloji heyetince düzenli kazılar yapılmaktaydı. Bu kazı çalışmaları sonucunda birçok eser ortaya çıkarılmıştır.  Bunlardan agoraya kemerli bir kapıdan geçerek girilir. Roma döneminde inşa edilen agoranın dört tarafı revaklarla çevrilidir. Agoranın güney batısında Bouleutereion yapısı yer alır. Ören yerine girerken elimize tutuşturulan broşürde: KARİA'DA BİR LİMAN KENTİ İASSOS başlığı altında şu bilgileri ediniyoruz: "Kentte yaşamın belirtisi oldukça eski dönemlere ait olsa da gözle görülebilen yapılar Helenistik, Roma, Doğu Roma ve sonrası dönemlerden kalmadır.  Doğu kapısının yanındaki Zeus Megistos Kutsal Alanı, yarımadanın güney ucunda yer alana Demeter ve Kore Kutsal Alanı ve ünlü Artemis Astias kült heykeli önemli tapınım merkezleriydi. İassos' ta hem şehir surlarının içinde hem de dışında önemli kutsal yapılar yükselmiştir. Şehrin içinde göze çarpan tiyatro, agora ve bouleutereion gibi önemli kamusal yapılar dikkatleri çekmektedir. Agora içindeki yapılan kazılarda Erken Tunç Çağı'ndan Doğu Roma Dönemi'ne kadar uzanan arkeolojik kalıntılar açığa çıkarılmıştır.  Yunus balığı ile çocuğun hikâyesinin tasvir edildiği sikke, İskender'in bölgeye hâkim olduğu döneme aittir. İsmi bazı antik yazarlara göre HERMİYAS, bazılarına göre de POSEİDON olan bu çocuk arkadaşları ile palaistradan (Antik Yunan şehir hayatında gençlerin belirli bir programa göre, müzik, jimnastik gibi alanlarda eğitim aldıkları yer/tesis) denize girer,  bir yunus balığı gelir ve çocuğu sırtına bindirerek uzaklara götürür, sonra karaya geri getirir. Bir gün yunus balığının sırtındaki yüzgeçler çocuğun damarlarını kestiğinden dolayı çocuk ölür. Yunus çocuğu karaya çıkarır ve kendisi de karaya çıkarak ölür. Yunus üzerine binen çocuk tasviri bu hikâyeden dolayı İassos sikkeleri üzerinde sıkça tasvir edilmiştir. Önemli kararlar burada alındı: "İassos' taki kent meclisi (bouleutereion) kurulduğunda M.Ö. 4. Yy. da inşa edilmişti. Ancak bu gün görülen, MS 1. Yy. a ait düzenlemedir. Koltukların ucu aslanpençesi şeklinde işlenmişti. " NOT: Bu öyküdeki Yunus balığı ile çocuk öyküsünü "HERMİYAS EFSANESİ" başlığı altında yine bu sayfalarda sizlere sunmuştuk. Güllük' te deniz kıyısında ve bazı tesislerin bahçelerinde Yunus üzerinde çocuk heykelleri bulunmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI