Değerli okuyucular, bildiğiniz üzere biz antik kentlere merak sardık. Ancak yakınımızda gitmediğimiz/görmediğimiz/yazmadığımız antik kent kalmadı. Ancak geçenlerde Dalaman'ın Şerefler Köyünde bir antik kent olduğunu öğrendik. Araştırıp bulduk ki, "KALYANDA ANTİK KENTİ". Bir fırsatını düşürüp aracımıza atladığımız gibi ver gelsin eyledik. Tabi ki önceden de sorup öğrendik. Dalaman'ı geçtikten sonra Göcek Tüneline girmeden sağa sapan yoldan ilerleyerek Şerefler Köyüne ulaşılacak. Oradan da ören yerine. Sapaktan sonra incecik yılankavi köy yollarında zaman zaman çukurlara da düşerek Şerefler Köyüne ulaştık. Köyün Ortaokuluna vardığımızda dışarıda çocuklar oynuyordu, öğle saatleriydi. Okulun bahçesinde yalnız bir bayan öğretmen vardı, herhalde nöbetçiydi. Diğer öğretmenler de öğle yemeği için mi yoktular bilinmez. Dışarıdan Öğretmenler Odasının duvarında asılı bağlamaları görünce içimde eski bir dostu görmenin coşkusu uyandı. Ören yerini sorduğumuz bayan öğretmen, hiçbir bilgisinin olmadığını söyledi. Ancak biraz aşağıda, köyün içine doğru "KAZI EVİ" nin olduğunu, oradan bilgi edinebileceğimizi belirtti. Hanımı arabada bırakarak Kazı Evine doğru yürüdüm. Evin ön balkonunda bir geç masa başında oturuyordu. Selam verdikten sonra ören yerini sordum. Okuldan yukarıya bir buçuk km. kadar gidip arı kovanlarının olduğu yerden sola saparak kazı alanının görülebileceği bir yere çıkacağımızı söyledi. Gencin adını ve telefonunu aldım. Aracımıza atlayarak tarif edilen alana çıktık. Başlangıçta kuzeyimizde olan tepe artık güneyimizde kalmıştı. Yolda ne bir levha ne bir işaret hiçbir şey yoktu. Güneydeki denizden takriben 130-150 metre civarında bir rakımı olan tepe, bulunduğumuz yerden belki de 50/60 metre kadar daha yükseltideydi. Tepenin kuzey yamacında yüzey temizliği yapan kazı çalışanları görülüyordu. Tepenin etekleri yemyeşil zeytin bahçeleriyle doluydu. Bir kapı girişi bularak zeytin bahçesinin arasına daldık. Bu sefer de göbeğimize çıkan yemyeşil otlar arasında kalmıştık. Yer yer bembeyaz papatyalar, kırmızı gelincikler ve tepe yamacına ağdıkça rengârenk kır çiçekleri ve kokuları donatmıştı çevreyi. Bu arada bir iki telden daha geçerek zeytinlikleri bitirip kazı yapanların yanına yettik. Yedi-sekizer kişilik iki grup halinde çalışıyorlardı. Selam verip "Kolay gelsin" dedikten sonra kendimizi tanıttık ve niçin geldiğimizi söyledik. Bu çalışanlar tepenin eteğindeydiler ve bir kısmı hala yüzey temizlemesinden kalan çalıları toplarken bir kısmı da 2x2 metre ölçülerinde bir kazıya başlamışlar ve yenice toprakta yer açıyorlardı. Kalıntıların fotoğrafını çekmek için yer sorduğumuzda "Şu çevredeki duvarlardan başka bir şey yok henüz" dediler ve tepeye tırmanmak için kendilerine ağaç takozlardan ve taşlardan yaptıkları yolu/yolağı göstererek "Buradan yukarı çıkabilirsiniz" dediler. Kazıkların, köklerin, molozların arasından tepeye tırmandığımızda karşımızda yemyeşil Dalaman Ovasını ve masmavi denizi gördük. Muğla-Fethiye yolundan Hava alanına-denize kadar bütün yerleşim ovaya kondurulmuştu. Bize göre bu güzelim ovaya yazık edilmişti. TERSAKAN ÇAYI' nın ve DALAMAN çayının ihya ettiği bu güzelim ova ne yazık ki tarım yapılacak bir durumda değildi. Çıktığımız bu tepeden çevredeki her yer ayaklar altında idi. Yalnız tepenin çevresini çepeçevre dolaşan sur duvarları dışında başkaca da bir yapı kalıntısı göremedik. Hem tepenin yerleşim yerine yakın olması hem de taşların aşağıya yuvarlayarak taşınmasının kolay olması nedeniyle işe yarar bütün yapı taşları başka yapılarda kullanılmak üzere buradan alınıp götürülmüştü. Geride sadece amorf (şekilsiz/moloz) taşlar kalmıştı. Henüz kazı yapılmadığından en küçük bilgi veren bir levha, bilgi içeren bir açıklama yoktu. Zaten kazı da yapılmamıştı ve biraz önce biz gelirken gördüğümüz ilk kazmaların vurulduğu yerdi kazı başlangıcı. Dönüşte çalışanların başındaki görevli arkadaşlara birlikte fotoğraf çekilip çekilemeyeceğimizi sorduk. Fotoğraf çekilmenin uygun olmayacağını söylediler. Kazı Akdeniz Üniversitesi önderliğinde Fethiye Müze Müdürlüğü ve Dalaman Belediyesi iş birliği ile yapılıyormuş. Kazı yerinden ayrılıp da köyün içine geldiğimizde yolu sorduğumuz köylüler, "Okulun oradan sola dönerek asfaltı takip edin, Dalaman 3 km." Dediler. Gerçekten de iki-üç viraj sonra bir kanalın üzerinden atlayarak geçtiğimizde birden kendimizi çarşı içinde buluverdik. Meğer biz, sağ elimizle sol kulağımızı gösterir gibi yakın yolu uzak etmiş ve boşu boşuna Tünel girişine kadar oralarda yol aramışız. Ama iyi oldu, böylece oraları da öğrenmiş olduk. Antik alanda gördüğümüz molozlarla çevredeki sur duvarları dışında herhangi bir bilgi bulgu olmadığı için İnternetteki bilgilerden kentin tarihi geçmişi hakkında bilgi edinebiliyoruz. Şöyle:
"Dalaman-Fethiye yolu üzerinde, Dalaman'dan 2 km sonra sağda Şerefler Köyü sapağını görecek ve ana yoldan sapacaksınız. Şerefler sapağından 1 km ileride. Kalyanda antik kentinin kalıntıları köyün ortaokulunun 200 metre yukarısındaki tepe üzerine konuşlanmış.
Kalyanda, Luvi veya Karya dillerinden gelen bir sözcük olup Helen dilinde değiştirilmiştir. Kalyanda bir Karia kentidir. Kentten günümüze ulaşan fazla bir kalıntı yok. Kalyanda Karia ile Liyka arasında bir kenttir. Ünlü coğrafyacı STRABON, kenti şöyle belirlemektedir: "Lykia' nın kıyı boyunca düz bir çizgi üzerinde gemi ile gidilirse zengin limanları olan GLAUKOS denilen bir körfeze, sonra bir burun ve tapınak olan ARTEMİSİON' a daha sonra da LETO' nun kutsal bölgesine gelinir. Bunun yukarısında denizden 60 stadia (1100 metre) içeride KALYANDA denilen kent bulunur.
Heredotos, kentin tarihi ile ilgili bazı bilgiler vermiştir. O'na göre Kalyanda' lıların hazırladığı bir gemi Damasithymos komutasında Pers donanmasıyla birlikte Salamis Deniz Savaşı'na (M,Ö, 480) katılmışsa da batmıştır. Kent, Helenistik çağda KAUNOS' un egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Daha sonra Knidos ile birlikte ayaklanmıştır. Kaunos ordusu kenti kuşatınca da Rodoslulardan yardım istemek zorunda kalmışlardır. Kalyanda' yı ilk kez Sir Charles Fellows (1838-1840) yıllarında bu bölgedeki araştırmaları sırasında görmüştür. Kalyanda' da yüzey araştırması ve arkeolojik kazı yapılmamıştır. Kentin bastırdığı sikkelerin üzerinde ZEUS' un başı ve açık kanatları ile bir kartal figürü işlenmiştir. " Kalyanda ile ilgili bilgiler şimdilik bu kadar. Kazılar yapılıp ilk bulgular ele geçtiğinde daha ayrıntılı bilgilerin edinileceği muhakkaktır. Gelecek yazılarda buluşmak umuduyla.