"YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL"
Değerli okurlar, Kapadokya' da Yeraltı şehirlerini ve Ihlara Vadisini gezdikten sonra dönüşe geçiyor ve Aksaray' a doğru yol alıyoruz. Bir ara yeni çakıl dökülmüş bir yola girdik. Önde oturuyoruz ve her şeyi açık açık görebiliyoruz. Baktım ki bizim kaptan karşıdan gelen araçların önüne önüne direksiyon kırıyor. Neredeyse elli metre yaklaşıncaya kadar sol şeritte onun şeridinde gidiyor. Yanında oturan bizim tur sahibi Ferdi' ye " N' oluyor?" diye soruyorum. Ferdi, " ağabey, karşıdakiler hızlı gelip de çakıl sıçratmasınlar diye." diyor. Ben Aksaray' ı Niğde, Nevşehir yükseltisinde sanırdım. Meğer o da Konya gibi resmen düzlükteymiş ve de tümden ovada kurulu imiş. Sonunda geniş yolları, caddeleri ve çevresi ağaçlarla süslü hıyabanları ile donanmış KONYA şehrine iniyoruz. Aracımızı garaja bırakarak hemen yakınındaki şehir merkezine yürüyoruz. Mevlana Müzesini şehir dışında ayrı bir yerde sanırdım. Meğer o da çarşının içindeymiş. Bize verilen iki saat süre içerisinde hem müzeyi gezecek hem de akşam yemeğimizi yiyecektik. Önce merkezde yer alan SULTAN SELİM camiinin yanında yer alan YEŞİL TÜRBELİ külliyeye giriyoruz. Aman Allah'ım, bu akşam vakti grup grup insanlardan neredeyse geçit yok. Çoluk-çocuk, genç-ihtiyar herkes bu büyük insan MEVLANA' yı ziyaret için gelmişler ve büyük bir heyecanla müzeyi ve eklentilerini tavaf etmekteler. Biz de giriyor ve özellikle tabelaları izlemeye çalışıyoruz. ASİTANENİN SU YAPILARI-MEVLEVİ EŞYALARI-MEVLEVİ KIYAFETLERİ-ŞEMS-İ TEBRİZİ-SERTARİK ODASI-ÇELEBİ ODASI-TÜRBEDAR ODASI-HÜCRENİŞİN-SULTAN VELED-AŞÇI DEDE ODASI GİBİ levhaların bulunduğu odaları gezip çevreyi dolaşmaya çıkıyoruz. Külliyenin bahçesinde çeşmeler, şadırvanlar, başka yapılar sıralanıyor. Bir de mezarlar dikkatimizi çekiyor. Karşımıza NEYZENLER MEZARLIĞI, HÜRREM PAŞA TÜRBESİ, FATMA HATUN TÜRBESİ, SİNAN PAŞA TÜRBESİ, HAMUŞAN MEZARLIĞI, MEHMET BEY TÜRBESİ, HASAN PAŞA TÜRBESİ, HZ. MEVLANA' NIN TÜRBESİ GİBİ TÜRBELİR İLE BİR DE Şair NEF'İ' NİN mezar taşı ve Pakistan Milli Şairi MUHAMMED İKBAL' İN mezar taşlarını fotoğraflıyoruz. Bunun arkasından Hz. Mevlana' nın sandukalarının olduğu bölüme giriyoruz. İçerideki insanların yoğunluğundan doğru dürüst sandukalara yaklaşamıyor, fotoğraflar çekemiyoruz. Bu salonlarda sandukaların yanı sıra semazenlerin heykelleri yapılmış, sema halinde. Müritlerden bazıları sema halindeyken bazıları da yuvarlak bir masa çevresinde oturmuş sohbet etmekteler. Hazretin sandukası yeşil örtüler altında, en yüksekte duruyor. İçerideki görevliler, sık sık ziyaretçileri uyararak içeride uzun süre kalmamalarını sağlıyorlar. Yaklaşık bir saatin sonunda Hazretin mekânından çıkarak hemen yakındaki çarşıya dalıyor ve acıkan karınlarımızı doyurmak için bir lokantaya oturuyoruz. Hanım ille de tutturmuş "Ben etli ekmek yiyeceğim" diye. O' na özel tahtasının üzerinde bir buçuk metre uzunluğunda etli ekmek( Bizim kıymalı pide) geliyor. Otururken özellikle sorduğum halde koyun/kuzu eti olmadığını söyleseler de hanımın etlisinden tadınca koyun etinin olduğunu anlıyorum, kendime bir salata söyleyerek durumu kurtarıyorum. Mide işini de hallettikten sonra çarşıda biraz dolaşıp hemen yakınımızdaki garaja doğru yürüyoruz. Akşamın hafif serinliğinde KONYA' dan ayrılıyor ve Afyon' a doğru yol alıyoruz. Gece boyunca rahat bir yolculuktan sonra sabahın beşinde evimizin hemen yakınındaki yolda iniyor ve üç günlük yorgunluktan sonra kendimizi dinlenmeye bırakıyoruz. Geçen yıllarda gittiğimiz KARADENİZ turundan gece yarısı 09.00' da Muğla' da inmiş ve çaresiz sabah dolmuşların kalkış saatini beklemek zorunda kalmıştık. Oysa geziler çok güzel geçmişti. Bu gezide ise kendi ilçemizin bir kuruluşu olan SIĞLA TRAVEL ile neredeyse evimizin önünde bindik ve yine evimizin önünde indik. Bu güzel ve başarılı geziden dolayı kendilerine teşekkür ediyor, yeni turlar düzenlemesini sabırsızlıkla bekliyoruz. YENİ GEZİLERDE BULUŞMAK UMUDUYLA ŞEN ve ESEN KALINIZ.
NOT: Hazreti Mevlana'nın maddi ve manevi olmak üzere iki ana yönü var. Biz yukarıda görebildiğimiz maddi yönlerini anlattık. Branşımız gereği öğrencilik dahil öğretmenlikle birlikte yaklaşık 40 yıldır TÜRK TASAVVUF EDEBİYATINI ve bu arada Hz, MEVLANA' nın tahsil ve eğitimiyle meşgul olagelmekteyiz. Burada Mevlana'ın tasavvufi yönüne girmeyi hiç düşünmedik. Hem çok derin hem çok uzun bir konu. Zaten bu yüce zatın manevi yönünü neredeyse bilmeyen yok gibidir. Bir de biz ukalâlık etmeyi istemedik. "NİCE İNSANLAR GÖRDÜM ÜZERLERİNDE ELBİSE YOKTU/NİCE ELBİSELER DE GÖRDÜM İÇİNDE İNSAN YOKTU"