KARAHİSAR KALESİ.


Karahisar Kalesi yıkılır gelir,

Kâkülü boynuna dökülür gelir.

Yayladan gel allı gelin yayladan,

Kesme ümidini Kadir Mevla' dan.

Ver elini karlı dağlar aşalım,

Bayramlaşalım.

Ben bir koyun olayım, sen de bir kuzu,

Meleye meleye getirek yazı.

Yayladan gel allı gelin yayladan,

Kesme ümidini Kadir Mevla' dan,

 Kadir Mevla' dan.

Ver elini karlı dağlar aşalım,

Bayramlaşalım. (Bayramlaşalım ya!)

                Değerli okuyucular, daha önce uğradığımız HONAZ' dan ancak akşamüzeri ayrılabiliyoruz. Artık iyice acıktığımız için yiyecek bir şeyler bulmamız gerekiyor. Yol üzerindeki Bozkurt ve Sandıklı ilçelerinde şehir içi yoldan sapa olduğu için girmiyoruz. Ancak Dazkırı' ya gelince yol üzerindeki "KÖŞEM PİDE" yi geçemiyor ve giriyoruz. Gerçi başka yerlerde 120- 130 tl. Civarında yediğimiz kıymalı pideyi burada 170 tl. Karşılığında yiyoruz. Ama pide yiyoruz.  Yolumuza devam ediyor ve 17.00 suları Afyon'a giriyoruz. Şehir içinde Öğretmen evini sorduğumuzda "Üç tane bat-çık tan sonra sağda Sigorta binasını göreceksiniz, oradan sağa sapın ve yürüyün!" Diyorlar. Bu tarif üzere kolayca Öğretmen Evini buluyoruz. Önceden yer ayırtmıştık. İki kişilik oda 1200 TL. Çok uygun. Eşyamızı koyup biraz dinlendikten sonra karşımızda bir heyula gibi dikilen Hisara/Kaleye çıkmak için yol soruyoruz. "Çarşıyı geçerek Ulu Cami' den sağa dönüp kaleye tırmanıyorsunuz" Diyorlar. Aracımızı almıyor ve yaya yürüyoruz. Burası Afyon olsa da yarım saatten fazla süren yol bizi terletiyor. Aldığımız sular bitiyor. Kalenin girişinde çay/kahve/su. Satan kadından birer su (yarımlık su 5 tl) daha alıyor ve merdivenlerden tırmanmaya başlıyoruz. Orada oturan diğer ziyaretçiler, "Fazla su içmeyin, şişer tırmanamazsınız!" Diyerek bizi uyarıyorlar. Ancak benim şekerim olduğu için on dakikada bir su içmem gerekiyor, yoksa hemen dudaklarım kuruyuveriyor. Zor da olsa tırmanmaya devam ediyoruz. Ancak merdivenler dik, yol uzun,  tıkanıyoruz, sekiz-on merdiven çıkınca oturup dinleniyoruz. Hanım, kaç kez "ben çıkamıyorum, sen devam et" diyorsa da arkamdan ağır-aksak da olsa tırmanmaya devam ediyor. Merdivenleri tırmanıp yükseldikçe çevremizdeki manzara genişliyor ve seyrine doyum olmuyor. Siyah kayalara oyulmuş antik merdivenlerin yanında yeni açılmış ve eski merdivenlerin yanlarına eklenmiş basamaklar açıkça kendini belli ediyor. Ziyaretçiler yol kıyısındaki ağaçlara binlerce renkli çaputlar bağlayarak bu ağaçları birer DİLEK AĞACINA çevirmişler. Nihayet dura dinlene tırmandığımız yükseklikte hemen yukarımızda büyük bir kapı görünüyor. Seviniyoruz ve biraz daha gayret ederek kapıya çıkıyor ve ilk düzlüğe adımımızı atıyoruz. Biz, Adıyaman'da Nemrut'un zirvesine de tırmanmıştık ama bu kadar yorulup bunalmamıştık. Kalenin zirvesi çepeçevre sur duvarlarıyla kuşatılmış. Surlar her ne kadar eski ise de yenilenmiş ve her yeri yepyeni. Orada biraz dinlenip Afyon'un PANORAMASINI seyredip yeterince fotoğrafını aldıktan sonra bir gayret daha. Devam. Derken karşımıza iki genç çıkıyor. Adı Kenan' mış ve İstanbullu' imiş, yanındaki de kız arkadaşı mı, eşi mi ne bilemiyoruz. Bir poşet su almışlar gerektiği kadarını içmişler ve iki yarımlık şişe kalmış, onları bize vermeyi teklif ediyorlar. "Ama sizin." Desek de dinlemiyorlar ve suları bize bırakıyorlar. Gençlere teşekkür ettikten sonra zirveye doğru yürümeye devam ediyoruz. Zaten biraz sonra da zirvedeyiz. En zirvedeki büyük bir direğe bağlı olan TÜRK BAYRAĞI, nazlı nazlı salınıp duruyor. Artık buradan Afyon'un nasıl göründüğünün yorumunu size bırakıyoruz. Yeterince manzara seyredip fotoğraf çektikten sonra dönüşe geçiyoruz. Tepede kayalara kazı yapılarak bir yer hazırlanıyor. Meğer buraya TELEFERİK yapılacakmış. Onun içinmiş bu hazırlıklar. İnişin yarısına geldiğimizde aşağıdan bir arkadaş geliyor. Konuşuyor ve tanışıyoruz. Meğer o da Kale' nin bekçisi/ koruyucusu imiş. Ben "Kara hisar Kalesi yıkılır gelir!" diyerek ezgili biçimde türküye başlayınca o da katılıyor ve bir DÜET oluşturarak birlikte söylüyoruz. Bu arada Hanım da bizim sesimizi kaydediyor. İnerken fazla güçlük çekmiyoruz. Çünkü artık biz zirvedeyken iyice ufka yaklaşan güneş batmış bulunuyor, hava da bulutlanıyor. Ayrıca üzerimize ince ince yağmur damlaları düşmeye başlıyor. Biz bu yağmuru zirvedeki Bayrağın arkamızdan ağladığına yoruyoruz. Çünkü onu orada yalnız bırakıyoruz. Şunu da belirtelim ki, bu kalenin yüksekliği 226 metre imiş, çıktığımız merdivenler de 625 basamak imiş. Varın onu da siz hesap edin. Kaleden Öğretmen Evine dönüşümüz ve sonrasında artık dökülüyoruz. Erkenden sızıp kalıyoruz.

EFSANELER: 3 bin 352 yıllık geçmişiyle Afyonkarahisar'ın simgesi olması yanında birçok efsaneye ve dileklere ev sahipliği yapan tarihi Kara hisar Kalesi' nde son yapılan teleferik çalışmalarında yeni tarihi bulgulara rastlandı. Şimdi o bulgular inceleniyor. Belki de Kara hisar Kalesinin tarihi 3300 yıldan daha da gerilere götürmek mümkün olacak yeni bulgularla birlikte.

TARİHİ EFSANELERE KONU OLAN KALE: Hitit Kralı 2. Murşil, tarafından askerlerinin kışı geçirmesi amacıyla M.Ö. 1340 yılında yapıldığı belirtilen ve volkanik bir kaya kütlesi üzerinde bulunan, fethedilmesi o dönemin şartlarında imkânsız gibi görülen Kara hisar Kalesi, yerli halk arasında AFYON KALESİ diye bilinir ve söylenir. Kale, Hz. Ali' den Battal Gazi' ye, Beyböğrek' ten Çavuşbaşı' na ve Horoz Dede' ye kadar pek çok efsaneye konu olmuştur. Hazreti Ali efsanesinde Hz Ali' nin atının ayak izi ve atını bağlamak için elleriyle kayaya delikler açtığını anlatan efsane anlatılır.

BATTAL GAZİ EFSANESİ: Bazı tarihçiler de Seyit Battal Gazi' nin Afyonkarahisar' da vefat ettiği görüşünde birleşirler. Halk arasında yaygın bir efsaneye göre, Battal Gazi kaleyi kuşattığında kale komutanının kızı ona gönlünü kaptırır. Kuşatmayı kırmak için Bizans İmparatoru' nun 100.000 kişilik orduyu yola çıkardığı haberini alan kale komutanının kızı, Battal Gazi' nin zarar görmemesi umuduyla bir not yazıp taşa sarar ve kaleden O'na atar. Efsaneye göre taş, Battal Gazi' nin kulağına değer ve seyit Battal Gazi, burada yaşamını yitirir. Durumu fark etmeyen kız, babasına Battal Gazi' yi öldüreceğini söyleyerek bir hançer alır ve yanına gider. Taşın Gazi' nin başına geldiğini ve öldüğünü görünce hançeri kendi göğsüne saplar. O esnada başlayan fırtına Battal Gazi' yi bulunduğu yerden havalandırır ve başka bir yere sürükler. Kaledekiler, Battal Gazi' nin öldüğünü bilmediklerinden uzun süre O' nun korkusuyla yaşarlar.

EVLENME ÇAĞINDAKİ GENÇ KIZLARIN DURAĞI: Tarih boyunca evlenmek isteyen kızlar, kaleye çıkarak kısmet dilerler. İnanışa göre taliplisi çıkmayan ya da evlenme zamanı gelmiş kızlar, yanlarında yaşlı bir kadınla Cuma günü kaleye çıkarlar. Kalenin zirvesine çıkılınca yaşlı kadının, yanlarında getirdikleri kilidi kızın başında açar ve daha sonra kız, Kızkulesi mevkiinden, " Ahtım Bahtım. Altın tahtım, evlenecek vaktim" diyerek bağırır. Bu gelenek çoğunlukla Hıdrellez günlerinde uygulanır. KALEYE ÇIKAN 7 YIL AFYON' DA KALIR. Tarihi Kara hisar Kalesi' ne çıkan bir yabancının 7 yıl Afyonkarahisar' dan ayrılamayacağına da inanılır.

NOT: Yazımıza iki fotoğraf ekliyoruz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI