KÜTAHYA'NIN PINARLARI AKIŞIR.

            Kütahya' nın pınarları akışır, akışır/Devriyeler kol kol olmuş bakışır, bakışır

            Devriyeler kol kol olmuş bakışır bakışır/Aslı'ya da çuha şalvar yakışır yakışır

                Değerli okurlar, "İnsanoğlu hayal ettiği müddetçe yaşar" mış. Yıllardan beri 'AİZANOİ de AİZANOİ' diye tutturmuş ama bir türlü gitmek nasip olmamıştı. Sonunda bir sabaha karşı dörtte aracımıza atlayarak 'ver gelsin KÜTAHYA' eyledik. Birçok ilçe ve 3-5 de il geçerek öğle vakti KÜTAHYA' ya vasıl olduk. Aracımızı binlerce araç arasında bir kaldırıma park ederek saray görünümündeki Belediye binasına duhul eyledik. Bina değil, gerçekten de bir saray. Beş katlı bina içinde değil de sanki şehrin sokaklarında adres arıyorsunuz. Koridorlar, bölümler, salonlar, odalar. Sora sora Sosyal işler ve Kültür Müdürü Yıldırım Bey'in odasını bulabiliyoruz. Başkan yardımcılarını soruyoruz. Toplantıdalar. Beş katlı Belediye binasında biri bayan olmak üzere beş Başkan Yardımcısı varmış. İki gün kaldığımız halde Başkan' ı bırakın başkan yardımcılarından birisi ile bile görüşemiyoruz. Ya toplantıdalar, ya da şehir dışında. Kültür Müdürü ile görüşürken bir yandan da önüne gelen sirküdeki evrakı imzalıyor. Dosyadaki imzalar en az on dakikasını alıyor. 'Müdür Bey, biz Muğla' dan Kütahya'yı gezip yazmak için. Mümkünse bize bir araç ile bir rehber verirseniz.' Müdür Bey, önce "Tasarruf Tedbirlerinden" söz ediyor. Sonra da "Altımızdaki araçları bile aldılar" diyor. Bunları 'yazılmamak kaydıyla' demediği için yazıyoruz. Yine de sağ olsun bize bir araç ve bir mihmandar vererek Kütahya' yı sokak sokak gezip fotoğraflayarak yazı konusu edinmemizi sağladı. Rehber olarak Verdiği Nurettin Bey, bize başta Ulu Cami, Çini Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Evliya Çelebi Müzesi, Macar Evi, Vecidiye Medresesi, Jeoloji Müzesi, Şengül Hamamı, Sokaklardaki heykeller, Çeşmeler, Hıdırlık Tepesi, Kale ve üzerindeki Döner Gazino olmak üzere ana noktaları adım adım gezdirip bilgi sahibi olmamızı sağladı. Bu arada gerek kendi makinesi ve gerekse hanımın makinesiyle fotoğraflarını çekerek beni kendi makinemle baş başa bıraktı. Gerçekten de türküsünde olduğu gibi her köşe başındaki pınarlarının oluğundan gürül gürül şeker sular harlıyor. Çeşme değil, pınarlardan söz ediyoruz. Bu sularda musluk falan yok, öylesine güzel ve tatlı akıp duruyorlar. Bize Frig Vadisi ve AİZANOİ için olur verilmediği için iki gün boyunca üç araç değiştirerek Kütahya sokaklarında dolaşıp duruyoruz. Akşam için de Misafirhanede çok uygun bir fiyata kalabiliyoruz. Misafirhanenin hemen yanında bir de Belediyenin restoranı var. Fiyatları da çok uygun. Örneğin bir Adana kebap 260, bir normal köfte 200 tl. Bu fiyatlara %25 halk indirimi de uyguluyorlar. Ortamı uygun bulunca iki gün kalıyoruz. Hafta içi olmasına karşın öyle bir kalabalık ki, adım atılmaz bir durumda bütün sokaklar. Lokanta dolup dolup taşıyor. Kalabalığı görünce hanım soruyor: " Hayırdır, kadınlar günü falan mı?" diye. "Yok, burası her gün böyle!" Diyorlar. Belediye binasına gitmek için Belediyeyi sorduğumuzda yüzümüze bir garip bakıyor ve 'Siz nereye gitmek istiyorsunuz?" diye soruyorlar. Belediyeye ait o kadar çok kurum/tesis var ki, sormakta haklılar. İkinci gün ilgili Başkan Yardımcısını görmek için gittiğimizde bu kez Kültür Müdürünü de göremiyoruz. Ya toplantıda, ya şehir dışındalar. Gezdiğimiz her köşe başında; pınarlarda, sokak lambalarının direklerinde, duvarlarda, binaların kapı kenarlarında, çeşme yapılarında hep çini desenleri görüyoruz. Kütahya' lılar, şöyle diyorlarmış: " "Aşımız çimcik/Suyumuz İncik/İşimiz Çinicilik/Hadi gidelim gaali." Gerçekten de sokaklarda İncik Suyunun aktığı çeşmeler boy gösteriyor.

                İsterseniz biraz da Kütahya' nın tarihine bir göz atalım.

Malazgirt Zaferinin ardından XI, yüz yılın sonunda Türk uygarlıklarıyla tanışan Kütahya, Germiyanoğlu Beyliği ( ne başkentlik yapmış olup Osmanlı Devleti, bu topraklar üzerinde kurulmuştur.)

Ayrıca Kütahya, Türk ve Dünya askerlik tarihinin en büyük Zaferinin kazanıldığı yer olarak zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Ege Bölgesinin iç batı Anadolu bölümünde yer alan Kütahya, Bilinen tarihi içinde Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Germiyanoğulları ve Osmanlı Dönemi uygarlıklarıyla Türkiye Cumhuriyeti'ne ulaşmıştır. İl sınırları içinde kalan topraklarda yerleşen ve adı bilinen en eski halk, HİTİTLERDİR. Buna rağmen çevredeki arkeolojik buluntular ilin yerleşim tarihini çok daha eskilere, ilk çağlara kadar götürmektedir. Kütahya için kesin bir kuruluş tarihi verilmemekle birlikte, Hitit metinlerinde geçen ASSUVA tarihiyle ilgili IV. Tuthaliya (M.Ö. 1256-1220) yıllarına dayanarak M.Ö. II. Binin ortalarında kurulduğu söylenebilir. Kütahya, bu gün de işletilen zengin maden yatakları dolayısıyla tarihin her devrinde ilgi görmüş, bu sayede geniş ticaret yollarına sahip olmuş, hızla gelişmiştir. Malazgirt Zaferinin ardından XI. Yüzyılın sonunda Türk uygarlıklarıyla tanışan Kütahya, Germiyanoğlu Beyliği' ne başkentlik yapmış olup Osmanlı Devleti bu topraklar üzerinde kurulmuştur. Ayrıca Kütahya, "Türk ve DÜNYA Askerlik Tarihinin en büyük zaferinin kazanıldığı yer olarak zengin bir kültürel mirasa sahiptir."

Şehre verilen Adlar: Eski kaynaklara, sikke ve yazıtlara göre Kütahya' nın antik dönemdeki adı: "KOTLAEİON" dur. Ünlü antik çağ coğrafyacısı, STRABON, bu adın 'KOTYS' in Kenti anlamına geldiğini belirtmektedir. KOTYS,          Trakya' da yaşayan Odris' lerden olup Romalıları' n M.S. 38' de Anadolu' ya gönderdiği bir komutanın adıdır. Kütahya Müzesinde bulunan bir sikkede bu ad, 'KOTİ' olarak geçmektedir. Kütahya adı, eskisine benzetilerek Türkler tarafından verilmiştir. İlin ilk yerleşim yeri Kütahya Kalesi çevresidir. Kütahya'nın antik dönemdeki yerleşim alanı, henüz kesin olarak bilinmemektedir. Ne zaman kurulduğu, nerede kurulduğu, ne zaman ve kim/ler tarafından fethedildiği kesin olarak ifade edilemeyen Kütahya, bir sırlar kentidir.

Kurtuluş Savaşı' nda Mustafa Kemal ATATÜRK, Büyük Taarruzu bizzat cephede idare ederek üstün askerlik vasıflarını göstermiş ve her zaman askerinin yanında Türk Ordusuna büyük moral ve destek olmuştur. 30 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal' in ZAFERTEPE' den bizzat yönettiği Meydan Muharebesinde Allıören, Keçiler, Kızıltaş Deresi yolunun iki yanında bulunan Yunan Birlikleri tamamen sarılmış ve imha edilmişlerdir. Kızıltaş deresi Bölgesinde açık kalan alanda bazı Yunan birlikleri ve General Trikopis, General Diyenis ve birçok Yanan komutanı cepheden kaçmışlardır.

"ORDULAR, İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ' DİR, İLERİ!"

 Böylece Kütahya, 30 Ağustos Zaferi ile düşman işgalinden kurtarılmış, bunu 1 Eylülde Gediz, 3 Eylülde Emet ve Tavşanlı' nın kurtuluşları izlemiştir. 9 Eylül' de İzmir' de Yunan Ordusunu denize döken Türk Ordusu, Mustafa Kemal' in "Ordular, ilk hedefiniz Ak denizdir, İleri!!!" emrini büyük bir başarı ile yerine getirmiştir. Kuşkusuz bu önemli emir, iki ordunun boğaz boğaza, gırtlak gırtlağa boğuştuğu ve 137.000 Mehmetçiğimizin şehit olduğu Dumlupınar Meydan Muharebesinde verilmiştir. Başta Büyük Önder Mustafa KEMAL ve Silah Arkadaşları olmak üzere düşmanla gırtlak gırtlağa mücadele eden ve bu vatan için kanlarını dökerek şehit olan tüm Mehmetçiklere minnet borçluyuz. Yerleri CENNET, Ruhları ŞAD olsun.

.

YAZARIN DİĞER YAZILARI