Değerli okurlar, Nazilli ve çevresinde yeterince dolaştıktan sonra sıra MASTAURA ANTİKKENTİ' ne gelmişti. Kaptanımız Ahmet Bey, Zabıta aracını Nazilli' nin arka tarafındaki dağlara doğru sürdü. Kenar mahalleden çıktıktan sonra döşeme ve asfalt yolları bitirip bağlar, bahçeler ve zeytinlikler arasında toprak yollarda ilerlemeye başladık. Üç km. kadar gittikten sonra antik alana gelmiştik. Aracımızı yol kıyısına bıraktıktan sonra zeytinlikler arasında bir dereyi geçerek hafif bir yokuşa tırmanmaya başladık. Hemen de karşımıza antik yapı kalıntıları çıkmaya başladı. Burası Mastaura' nın HAMAM KALINTILARI' nın olduğu yerdi. Güneş iyice alçalmış ve bulunduğumuz yere gölge gelmişti. Birkaç km. arkamızdaki sarı topraklı tepelerin üzeri akşam güneşinin son ışıklarıyla parlıyordu. Sonradan anladık ki, antik kentin krallık yapıları bu tepeler üzerindeydi. Hamam kalıntılarının fotoğraflarını çekerken tiyatro kalıntılarının olduğu yer, bulunduğumuz yerin birkaç yüz metre yukarısında bulunuyordu. Karşımızda ROMA HAMAMI levhası bulunuyordu:
ROMA HAMAMI: Mastavra Deresi'nin (Khrysaoris) batısındaki eğimli arazide teraslanmış bir alana oturan hamam, Roma İmparatorluk Dönemi'nde inşa edilmiştir. Roma Hamamı kent merkezinde, kamu yapılarının olduğu bölgede yer almaktadır.
İlk kez 2021 yılında keşfedilen yapı, yoğun şekilde yabani ağaçlar ve çalılarla kaplıydı. Hamamın bulunduğu yer, Nazilli Belediyesi tarafından kamulaştırılmış, 2021 yılında temizlenerek açığa çıkarılmıştır.
Yaklaşık 35x40 metrelik bir alana oturan hamam soyunma (apodyterium), soğukluk (frigidarium), ılıklık (tepidarium) ve sıcaklık (caldarium) bölümlerinden oluşmaktadır. İki katlı olarak inşa edilmiş, gösterişli bir yapı olan hamamın ikinci katı, büyük oranda yıkılmışken, alt katı hala toprak altında sağlam şekilde durmaktadır. Yapının doğusundaki üç kemerli pencere açıkları kısmen korunmuştur. Yıkılmadan günümüze kadar ayakta kalan pencere kemerleri hamamın ikinci katına ait olup yapının heybetini göstermektedir. Mastaura Antik Kenti, üzerinden yüzlerce, binlerce yıl geçtiği için kentin üzerini çalılar, ağaçlar, ormanlar kaplamış ve kent neredeyse görünmez hale gelmiştir. Ama yine de çok eski çağlardan beri arkeologların ve diğer araştırmacıların dikkatlerini çekmiş ve bu kentle ilgili pek çok kaynakta adı geçmektedir. Belediyenin bize hediye ettiği Öğretim Üyeleri; Sedat AKKURNAZ, Arzu ÖZVER ve Aytekin KALKAN Hocalarımızın hazırladığı 430 sayfalık " "Disiplinler Arası Çalışmalarla MASTAURA ANTİK KENTİ" adlı yapıttaki makalelerden özetleyerek bu antik kenti sizlere anlatmaya çalışacağım.
ÖZET: "Önemli kültün ve uygarlıkların merkezinde yer alan kent ile ilgili bilgi kaynaklarımız maalesef yeterli düzeyde değildir. Mastaura; Strabon, Plinius, Hiorekles, ve Bizanslı Stephanos gibi az sayıdaki antik çağ yazarlarının eserlerine konu olmuştur. Günümüze kadar gelen süreçte de çok fazla ilgi görmeyen kent, sadece birkaç arkeolog, diplomat, bilim adamı, tüccar ve batılı seyyahın dikkatini çekmiştir. 2020 yılında başlayan arkeolojik yüzey araştırmaları ve günümüzde devam eden bilimsel kazılar kentin dönüm noktalarından birini oluşturmuştur. Bu çalışmalarda kent içinde ve yakın çevresinde önemli belgelemeler gerçekleştirilirken aynı zamanda kentin tarihi hakkında da literatüre geçen değerli bilgiler toplanmıştır. Helenistik ve Roma dönemlerinde gelişim gösteren kent, Ortaçağda da adından söz ettirmeye devam etmiş, bölgenin en önemli Ortaçağ kenti olmuştur. Osmanlı Döneminde de varlığını sürdüren yerleşim, yakın zamana kadar iskân edilmiştir. Günümüzde terk edilen yerleşimin 1. Km. güneyinde "Mastavra" adında yeni bir köy kurulmuştur. Böylelikle antik kentin adı yöre halkının dilinde hala yaşamaktadır.
COĞRAFİ KONUMU: Mastaura Antik Kenti, Aydın'ın en büyük ilçesi Nazilli'nin 3 km. kuzeyinde bulunan Bozyurt, Dereağzı ve Eycelli mahalleleri arasında uzanan dar bir vadi içinde bulunmaktadır. Bu coğrafya, Antik Çağ' da KARİA olarak bilinen kuzeyde Maiandros Nehrinin (Büyük Menderes) sağ yanındaki Messogis Dağları (Aydın Dağları), kuzey doğuda Honaz Dağı ve Salbakos Dağı(Babadağ), Doğuda Gölgeli ile Kızılhisar Dağları ve güney doğuda ise İndus Çayı ( Dalaman Çayı) ile çevrilidir. Tarih öncesinden bu yana yerleşime açık olan bu bölge, Büyük Menderes vadisi boyunca uzanır.
MASTAURA TARİHİ: Hitit yazılı kaynaklarına göre M.Ö. 2000 yılı başlarından itibaren Anadolu' da Hint-Avrupa kökenli dil konuşan üç halktan bahsedilir. Orta Anadolu' da Hititler. Palalar olarak adlandırılan ikinci Hint-Avrupa grubu Hattiler yurdumuzun kuzey batısında yer alıyordu. Üçüncü grup da Batı ve Güney batı Anadolu' da LUWİLER bulunuyordu.
Mastaura' nın da coğrafi olarak içinde bulunduğu Batı Anadolu' nun büyük bir bölümü M.Ö. 2000 yılının ilk yarısında LUWİYA olarak bilinmektedir. 2000 yılının ortalarında bu bölge "ARZAWA" adı ile biliniyordu. Hint dilinde "ORMAN YURDU" ya da "ORMAN ÜLKESİ" anlamına gelen ARZAWA ile ilk bilgiler, 1902 yılında Knudtzon'un Tell-Amarna mektuplarında Arzawa adının geçtiğini belirtmesiyle öğrenilmiştir. Demir Çağlarında KARİA olarak adlandırılan bölge içinde yer alan MASTAURA' nın LYDİA' lılar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Kentin adı filolojik (dilbilimsel) olarak değerlendirildiğinde ise MASTAURA, isminin LUWİ dilinde Ma-(a)sta-ura, "Ana Tanrıça' nın koca akarsuyu" anlamına geldiği bildirilmektedir. Kentte yer alan köyün ismi zamanla MASTAVRA olarak kullanılmış. Günümüzde de "BOZYURT" olarak değiştirilmiştir. Mastaura antik kenti en parlak ve zenginlik dönemini Roma İmparatorluk Dönemi'nde yaşamıştır.
MASTAURA ANTİK KENTİNDE YAPILAN ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR, ÖZET: "Kentin batısında yer alan Amphitiyatro ilk tespit edildiğinde yoğun şekilde yabani ağaçlar ve çalılarla kaplıydı. Arazide gezerken fark edilmesi zor olan yapı hava fotoğrafları ve uydu görüntüleriyle tespit edilmiştir. Oldukça büyük bir alanı kaplayan kalıntının kimliği, kesin olarak belirlendikten sonra; Amphitiyatro' nun planı, inşa tekniği ve yapıda kullanılan malzemelerin anlaşılmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Fotogrametrik yöntemlerle haritalar oluşturulmuş, yapının mevcut korunma durumuna dair raporlar hazırlanmıştır. Yapının görünen tüm detayları üç boyutlu lazer tarayıcı ile belgelenmiş olup plan, kesit ve görünüş çizimleri gerçekleştirilmiştir. 2022 yılı yaz aylarında ise jeofizik ölçümlere, kazı ve koruma çalışmalarına başlanmıştır. Yapıyı hem bitkilerin verdiği zararlardan, hem de kaçakçıların tahribatından korumak için eylem planı oluşturulmuş, öncelikle yapının bitkilerden arındırılarak görünür hale getirilmesi için girişimlerde bulunulmuştur. Yapının oturduğu arazinin mülkiyeti araştırılmış, bağ, bahçe, zeytinlik niteliği taşıdığı ve şahıslara ait olduğu anlaşılmıştır. Mülk sahipleriyle tek tek görüşülüp bitki temizliği için yazılı izin alınmış, bu izinler de eklenerek Bakanlığa temizlik çalışmaları için başvuru yapılmıştır. 2002 yılı Ekim ayında temizlik çalışmaları başlatılmıştır. Aydın Arkeoloji Müzesi başkanlığında ve Sedat AKKURNAZ sorumluluğunda yürütülen çalışmalar yaklaşık üç ay sürmüş ve alan yabani ağaçlardan temizlenmiştir. Temizlik için Nazilli Belediyesi, üç ay süreyle 15-20 arası değişen sayıda işçi görevlendirmiş, 5 arkeoloğu işe almış, temizlik ekipmanı ve traktör vermiştir. 2020 yılı içinde antik alanın oturduğu alanın özel kişilere ait olduğu tespit edilmiş ve yaklaşık 50 dönümlük bu alan özel mülkiyetten alınarak 2021 yılında kamulaştırılmıştır.
İlk başta yüzeyde hamam ve tiyatro kalıntısı dışında fazla bir yapı kalıntısı görülmese de ayrıntılı incelemelerin sonucunda diğer yapılarla ilgili duvar kalıntıları, seramik parçaları, özellikle de sikkeler vasıtasıyla kalıcı bilgiler elde edilmiştir. Çünkü henüz yüzeye çıkarılamayan ve toprak altında bulunan eski şehrin kalıntıları olanca zenginliğiyle binlerce yılın uykusuna yatmıştı. Bu belgelerin hepsi adı geçen kitapta ayrıntılı olarak bol fotoğraflarla gösterilmiştir.