Ben sana mecburum bilemezsin,
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum.
Büyüdükçe büyüyor gözlerin,
Ben sana mecburum bilemezsin,
İçimi seninle ısıtıyorum.
Değerli okuyucular, bu kez de MUSANDER başkanı Saadettin ÖZBEK' in davetiyle kendimizi Muğla Sıtkı KOÇMAN Üniversitesi' inde üniversite öğrencilerinin hazırladığı şiir dinletisi için Muğla' daydık. Daha B salonunun önüne doğru yaklaşırken uzaktan bizim MYO müdürü ve Üniversitenin de Rektör danışmanı Bekir hocamızı gördük. Yanına gidip ayaküstü biraz hoş beş ve kısa bir konuşmadan sonra O işine gitti, biz de salona girdik. Büyük salonda daha içeriye girmeden geniş bir alanda fotoğraf sergisi olduğunu gördük. Baktık ki bu sergi, üniversiteye adını veren ve bu üniversitenin hamisi Sayın Sıtkı KOÇMAN' a ait. Gençliğinden ölümüne kadar olan yaşamını yüzlerce fotoğrafla izleyicilere sunmuşlar. Daha sonra salona geçtik, daha erkendi. "Yahu bu Saadettin Bey de nerede kaldı?" der demez baktık ki Saadettin Bey karşımızda. Onunla da biraz sohbet ettikten sonra 14.30 oldu ve gençler Attila İLHAN' ı şiirleri, düz yazıları ve senaryoları ve eleştiri yazıları ile sunmaya başladılar. Bu arada ellerinde tuttukları bir sepet içerisinde kırmızı kurdelalarla bağlanmış küçük kağıt ruloların çekilişi yaptırdılar. Açıp baktığımızda şairin şiirlerinden seçilen dörtlüklerdi. Gençler şairin şiirlerini birer birer sunarken bir yandan da gitar ve piyano ile eşlik ediyorlardı. Bu arada şarkı yapılan bazı şiirlerini de okudular. Ön sıralarda hocaları yer alırken arka sıralara da öğrenciler doluşmaya başladı. Sunum esnasında zaman zaman şairin özlü sözleri izdüşüm ( projeksiyon) yoluyla tahtaya yansımaya başladı. Sürekli olarak da sözlerini, düşüncelerini ve fotoğraflarını sararmış/kızarmış çınar yapraklarıyla süslediler. Attila için bir yazıda şöyle deniyordu: " İNSAN OLMANIN BÜTÜN KOMPLEKSLERİNİ YENMİŞ, GÜNÜ DİPDİRİ YAKALAYAN, HAYATIN ANLAMINI ÇÖZMÜŞ BİR BİLGE İNSAN; BİR YOL GÖSTERİCİ. Sık sık tahtaya yansıyan fotoğraflarının üzerinde "BEN SANA MECBURUM" dizesi yer alıyordu. Aynı zamanda bir eleştirmen olarak Attila İLHAN anlatıldı. İkinci Yeniciler için "ANLAMSIZLIKLAR SİRKİ: İKİNCİ YENİ" irdelemesi üzerinde duruldu. ÖNCÜ/YENİ çatışmasından dem uruldu. AKTİF REALİSTLER' e geçildi. Bir fotoğrafının yanında: "GÖZLERİN GÖZLERİME DEĞİNCE, FELAKETİM OLURDU AĞLARDIM. BENİ SEVMİYORDUN BİLİRDİM. BİR SEVDİĞİN VARDI DUYARDIM." dörtlüğü yer aldı. Yine bir başka fotoğrafın üzerinde " ÖLÜM KADAR/ÇABUKSA EĞER YAŞAMAK/HİÇ DOĞMAMAYI YEĞLERDİM/AMA BİR KERE DOĞMUŞUM/ÖLMEK YASAK." dizeleri yer alıyordu. Fikir yazılarına geldiğimizde Batı için " ÇAĞDAŞ BATI, ESKİ VE ORTA ÇAĞ BATISINDAN DAHA İNSANCIL DEĞİLDİ". BATI, SÖMÜRÜLERLE ELDE EDİLMİŞ İHTİŞAMLI BİR MEDENİYET!" sözleriyle gerçekleri vurguluyordu. Devamla " KÖKLÜ, ULUSAL NİTELİKLERİMİZE İNADINA SARILMAMIZ GEREKİR" diyerek devam ediyor ve " YENİ TÜRK AYDIN'I KENDİSİNİ BATI'LI DİYE ALIR, İÇİNDE YAŞADIĞI TOPLUMU DOĞU' LU DİYE KÜÇÜMSER" yargısında bulunuyor. Yine devamla " ÇİNHİNDİ' NDE TAM FRANSIZLAŞMAK, TAM AMERİKALILAŞMAK İÇİN NASIL BİRTAKIM" KOLU" ' LAR ÇEKİK GÖZLERİNİ AMELİYATLA DÜZELTMEĞE UĞRAŞIYORLARSA, SEN DE TUT DİLİNİ İĞDİŞ ET, SANATININ İMGE DÜZENİNİ BOZ, SES UYUMUNU KIR, SONRA DA ARTIK BATI'LI OLDUM DİYE ÖVÜN" diyerek haklı bir eleştiride bulunuyor. "HANGİ BATI" adlı yapıtından. Devamla "BATI'NIN BENLİĞİ İÇERİSİNDE YOK OLMASI DEĞİL, UYGARLAŞMAK İLE BATILILAŞMAK ARASINDAKİ FARKI KAVRAYIP, BATI'NIN YÖNTEM VE TEKNİĞİNİ BİR ARAÇ OLARAK DA KULLANMAKTAN ÇEKİNMEYİP KÜLTÜRÜNÜN ÜZERİNDEN YOLA ÇIKARAK KENDİ BENLİĞİNİ BULMASIDIR." Der. Şairin birçok şiirinin bestelendiğini biliyoruz. Bu şiirlerden bir/ikisini alıyoruz.
M A H U R B E S T E
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar, Müjgân' la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan he hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgân' la ben ağlaşırız.
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara.
Bir başka dörtlüğüyle bu günkü yazımızı sonlandıralım:
MEMLEKET HAVASI
Bu bizim gökler gibisi hiçbir dağda çatılmamıştır
Yıldızlarımızın titremesi yüreğine deprem indirir
Hiçbir yerde bu denize bu acı tuz katılmamıştır
Topraktan sağdığımız pekmez güneşin başını döndürür.
GELECEK GEZİLERDE ve YAZILARDA BULUŞMAK UMUDUYLA ŞEN VE ESEN KALINIZ.