DÜŞÜNCEDEN NEDEN KORKULUR?

Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan uzun bir süre önce: "Nazım Hikmet'i hapiste çürütenler, Sabahattin Ali'yi katledenler, tek parti döneminin jakobenleridir. ("seçkin azınlık devrimcisi, tepeden inmeci, dayatmacı" denmek isteniyor.) Şiiri, müziği yasaklayan bir ülkeden, sanatçıları ötekileştirmeyen yepyeni bir Türkiye'ye kavuştuk."dedi.

Hemen arkasından Odatv yayınları yasaklanıp yazarları tutuklanmıştı. Neredeyse "Neler oluyor böyle? Gerçekten demokratik bir ülke olma yolunda önemli bir adım mı atılıyor? Ölmeden bugünleri de mi göreceğiz?" diye sevinecektik(?) Gel gör ki hevesimiz kursağımızda kalmıştı.

İktidardakilerin bu türden açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını birçok kez yaşadık, gördük. Bu türden açıklamaların inandırıcılığı konusunda halkımızın yeterli deneyime sahip olduklarını biliyoruz.

Nitekim son hazırlanan internet ve basın-yayın üzerindeki baskıyı arttırarak onların sesini kısma amacı taşıyan yasa tasarısı, açıkça gerçekleri yazmayı engelleme amacı gütmektedir.

İktidarın en ufak bir anayasal hak olan hak aramaya şiddet kullanarak izin vermemesi, bu konuda daha fazla yazmayı gereksiz kılıyor. Bilineni yinelemeye gerek kalmıyor çünkü.

Bu nedenle konu üzerinde durmayacağız. Düşünceyi tehlike görüp yasaklayan egemenlerin, bir düşünceden neden korkup çekindiklerini, onu neden tehlikeli görüp yasakladıklarını ele alacağız.

Hemen belirtelim ki düşünce kadar egemenleri korkutan başka bir silah bulunmamıştır. Çünkü düşünce aydınlık demek, karanlıkları boğan ışık demek. Bu nedenle din baronları, egemen güçler, sömürüyü meslek edinenler, onunla geçinenler, onun yardakçıları, düşünceden çok korkar. Düşünce bir canlı değil, bir kuş, bir hayvan değil ki öldürüp kurtulsunlar. Bir otsu bitki değil ki yolsunlar; bir ağaç değil ki kessinler. Düşünce öyle bir meşaledir ki ondan korkanların gözlerini kamaştırır, önlerini göremez eder. Bunun çaresi ve ilacı da yoktur. Hiçbir güç onu engelleyemez. Onu hiçbir silahla yok etmek mümkün olamaz. Olamadı da. Onun karşısında tek bir yol vardır: Onun gücüne teslim olmak.

Düşünce ezilen, özgürlüğü elinden alınmak istenen, emeği sömürülenlerin ise önünü aydınlatır. Beyinlerinde şimşekler çakmasını, gönüllerinde fırtınalar yaratılmasını sağlayan bir kılavuz olur. Aydınlatır yollarını. İnsan olmanın bilincidir düşünce. Donmuş beyinleri eriten güçlü bir ısıdır. Düşünelim ki bir ışık var ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların yolunu aydınlatan, onlara insan olmanın, insanca yaşamanın yollarını gösteren; ama hiçbir gücün engel olamadığı, hiçbir silahın öldüremediği bir ışık. Özgürlüğe açılan bir penceredir. Kapatılamaz. Bundan egemenler nasıl korkmasınlar ki? Çünkü onlar, cehaletle, karanlıkla varlıklarını sürdürürler.

Dünyada tarih boyunca, özellikle de despot yönetimlerin korkulu düşü oldu düşünce. Çok uğraşıldı. Düşüncenin kaynağı yazar, çizer, düşünürler hapislerde çürütüldü. Giyotinle kafaları kesildi. Çoğu darağacında can verdi düşüncesinden dolayı. İnsanlar kıyıma uğratıldı. İşkencelerden geçirildi. Bedenler ortadan kaldırıldı. Ama düşünceler yok edilemedi. Yok edilmeye çalışıldıkça yandaşı arttı, daha yaygınlaştı, daha yakıcı bir silah oldu hedef aldığı güçlüler için. Düşünce bireyin özgür olmasını, özgürce düşünmesini sağlayan bir reçetedir. İnsandaki bu reçetede yazılı düşünce bir kere onu özgür birey olmaya sürekli zorlayan bilgiye dönüşmüşse kişinin kafasındaki bu özgürlük düşüncesini söküp atacak hiçbir güç yoktur. Namık Kemal'den bir örnek verelim:

 "Ne mümkün zulm ile bidat ile imha-yı hürriyet

Çalış, idraki kaldır muktedirsen ademiyetten."

"Zulümle, baskıyla özgürlükleri ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bunu savunuyorsan insanlığın kafasındaki kavrayışı kaldır da görelim. Bunu yapamayacağına göre insanın kafasındaki özgürlük düşüncesini de yok etmek mümkün değildir."demek istiyor Namık Kemal.

Galileo'yi engizisyona sürükleyen, idama hükümlü kılınmasına yol açan "Dünya dönüyor." demesiydi. Bugünün gözlüğüyle bakarsak önemsiz gibi görünebilir. Ama bu düşünce, o gün için öylesine tehlikeliydi ki Katolik baronların çanına ot tıkayabilirdi. Çünkü kutsal kitaplarında dünyanın tepsi gibi düz ve sabit olduğu yazılıydı. O günkü inanç sistemini kökünden sarsabilirdi. Nitekim de öyle oldu. Bağnazlığa üstün gelerek laikliğin, araştıran, akıl ve bilimi önceleyen eğitimin, akılcı düşünmenin yolunu açtı. Daha çok yandaş toplayıp daha tehlikeli olmasının önüne geçmek için bu sözünü geri alması karşılığında canını bağışladılar Galileo'nin. Ama sonuç alamadılar.

Türkiye ile ilgili konuşan bir ABD derin devletinin önde geleni, sağlarla kolayca baş edebileceklerini, ancak (Atatürk'ü kastederek) bir ölü var ki onunla baş edemediklerini söylüyor.

O'nun düşünceleriyle baş edebildiler mi? Hayır edemediler; edemezler de... Bugün O'nun düşünceleri Türkiye'yi çelikten bir zırh gibi koruyor çünkü. Gönüllerdeki sevgisini söküp atamazlar.

Egemenler, düşünce sahiplerinin bedenlerini ortadan kaldırarak onların düşüncelerini önleyebildiler mi? Hayır... Neden? Çünkü düşüncenin ışığıyla doğan özgürlükleri de onu yaratan düşünceyi de hiçbir güç önleyemez de ondan.

(05.07.2022) Nuri Çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI