NEDEN ÜSTTEN BAŞLANMIYOR?

NEDEN ÜSTTEN BAŞLANMIYOR?

Uzun zamandan beri içimden yazı yazmak gelmiyordu.. Gelişen olaylar, üzerimde olumsuz bir sonuç yaratmıştı. Böyle olmasaydı yakın geçmişte Sinop'a gitmiştim. Yolculuğumu ve oradaki insana mutluluk veren görünümleri, izlenimlerimi yazacaktım. Başka ne mi yazacaktım? Örneğin Şahin Tepesi'nden Sinop'un doyum olmaz görünümünü yazacaktım.

Oradaki Çalıkuşu adındaki güzel lokantayı ve onun sahibi değerli dost Feridun Beyin konukseverliğini anlatacaktım. Karadeniz Bölgemizdeki güneyinde deniz olan tek şehrin güzelliklerinden söz edecektim. Yazmak içimden gelmediği için yazamamıştım.

Ama bir süre önce bir CHP milletvekili, tasarruf için milletvekili sayısının dört yüz elliye indirilmesi gerektiğini söyleyince uzun zamandan beri yazmak isteyip de yazamadığım bu konuyu dillendirmek geldi içimden. Bugün öyle sanıyorum ki halkın büyük bir çoğunluğu bu konuda fazlaca rahatsız. Milletvekilliği, aslında halka hizmet etme gönüllülüğü temeline dayanıp milletvekilleri de geçimlerine yetecek kadar aylık almalı.

Oysa durum tam bunun tersi. Özel sekreter, şoför ve danışman veriliyor, başka memurlara göre yüksek aylık alıyorlar. Ayrıca da iki yılda emeklilik hakkı gibi son derece garip ve haksız bir uygulama var.

Bir memur, uzun yılları kapsayan belli bir zaman dilimini ve yaş sınırını geçmeden emekli olamıyor. Ama memur, uzun yıllar çalışıp emekli olurken onun vekili iki yılda emekli oluyor. Bu nasıl bir adalet anlayışı? Hani Cumhuriyetimiz eşit yurttaşlık temeline dayanıyordu.

Sonra altı yüz milletvekiline ne gerek var? İki yüz ya da üç yüz kişi neremize yetmiyor? Zaten çok önemli oylama olmadıkça mecliste kaç milletvekili bulunuyor ki.

Memurdan ve dar gelirli yurttaştan kemer sıkmasını isteyeceklerine milletvekili sayısını üç yüze indirsinler. Cumhurbaşkanının on dört uçağı satılsın. Yüksek harcamalardan kurtulmak için Cumhurbaşkanı, Çankaya Köşkü'ne taşınsın.  Çünkü itibar, sarayda oturmakla olmaz. Dünyanın imrenerek bakıp saygı duyduğu Atatürk sarayda mı oturuyordu?

Bu konuda sarayda oturmadıkları halde saygınlığı olan devlet başkanlarının dünyada örnekleri var. Koskoca ABD başkanın oturduğu eve her ne kadar saray meraklısı olduğumuzdan "Beyaz Saray" diyorsak da bizden başkaları oraya "Beyaz Ev" diyor. Çünkü orası gerçekte de evdir, saray değildir. Yani o ülkenin başkanlarının itibarı yok mu?

Bence iktidar olmayı isteyen ve halkın birinci parti yaptığı CHP'si, bunları savunmalı.

Ayrıca da milletvekilleri, eskiden olduğu gibi en yüksek memur aylığından fazla arttıramamak kaydıyla kendi aylıklarını arttırma yoluna gidememeli. Eğer bu konuda bir artırım olursa ancak daha sonraki meclis üyeleri bundan yararlanmalı. Daha açığı, milletvekilleri kendi aylıklarını arttıramamalı.

Tasarruf mu istiyorsunuz? İşte size tasarruf (artırım).

Maliye Bakanı, gerçekten tasarruf yapacaksa en azından bu yola başvurmalı. En azından diyorum daha bunun gibi onlarca tedbir var. Onları burada sıralamak mümkün değil. M. Bakanı eğer gerçekten artırım istiyorsa konunun uzmanlarıyla görüşerek benzer yolları denemelidir. Çünkü bu işler "vur abalıya" yöntemiyle olmaz. Artırım en üstten başlar.

Bir aile düşünelim: Baba ve anne, çocuklarda kısıntıya gidip kendileri "Har vurup harman savurabilir" mi? Çocukların yiyeceğinden, içeceğinden, harçlıklarından kısıp kendileri istedikleri gibi harcama yapabilirler mi?  Bunda bir mantık olabilir mi? 23.7.2024

Nuri Çelik

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI