HALK İÇİN, HALKLA BİRLİKTE

HALK İÇİN, HALKLA BİRLİKTE

İki dönem Muğla milletvekilliği yapan Prof. Dr. Nurettin Demir'in Muğla'nın geleceği ve kent yönetimiyle ilgili olarak şehrin halkla birlikte yönetilmesi gerektiği gibi ilginç açıklamaları oldu bir basın toplantısında.

Her ne kadar belediye başkanı değilse de şehrimizin daha güzel bir kent olması için düşünceler ortaya koyduğu için bu konudaki düşüncelerinin topluca halka yansıtılmasının yalnız halk için değil, kentimizi yönetenler açısından da yararlı olacağını düşündüm.

Biraz da ayrıntıya girerek bu düşüncelerini halka yansıtmak istedim.  Aradım. O kadar işinin arasında beni kırmayarak zaman ayırdı. Sorularıma içtenlikle yanıtlar verdi.

Nuri Çelik: Sayın Demir, Büyükşehir Yasası Muğla'ya ve Türkiye'ye ne getirdi?

Nurettin Demir: "Ne götürdü?" demek daha doğru olacak sanıyorum.

Öncelikle Muğla gibi, yerleşim birimlerinin merkezden uzak olduğu, genel hizmet ve ulaşım hizmetlerinin sınırlı olduğu illerde, hizmete yakınlık ilkesinin gereği olan yerelin yerelde hizmet sunumu, ilçe belediyelerinin etkisizleştirilmesiyle büyük bir sıkıntı yaşamaktadır. Öte yandan, yine Muğla gibi hem modern kent yaşamının hem de üretken bir kırsal yaşamın olduğu bir ilde, yapısal olarak kırsal olan köylerin, mahalleye dönüştürülmesi, hem toplumsal hem de ekonomik olarak uyumsuz bir yapı ortaya çıkarmıştır.

NÇ: Ne gibi sorunlar çıkardığını biraz açar mısınız?

ND: Bu yasa, yerelleşmeden fazla, yerelde bir merkezileşme atılımıdır. Yasayla büyükşehir belediye başkanları, ilçe belediye başkanlarının eylemde amiri gibi hareket etmeye başladı. Dahası, söz konusu merkezileşmenin Türkiye'de bütün kurumlarda bir egemen kültüre dönüşen tek adam yönetimi ile birleştiği noktada ise, tıpkı Gazi Meclisimizin etkisizleştirildiği gibi, belediye meclisleri de etkisizleştirilmiştir. Bu, katılıma, demokrasiye ve yerel dinamiklere zarar veren bir süreçtir. Hizmette kötü bir bölüşüm döngüsü ortaya çıktı. Artı değer yaratan Kaynakları büyükşehir kendinde toplayıp, ilçelere bu katma değerden pay vermiyor. Ayrıca, yeni yasayla 5 yıl ertelenmiş olmasına rağmen köy ve mahallelerin artık aynı vergiyi ödemekte olması da kısa vadede özellikle tarımla geçinen yörelerdeki halkımızda büyük bir hoşnutsuzluk yaratmıştır.

NÇ:  Sizce Muğla'nın önemli gereksinimleri nelerdir?

ND: Acıdır ki bu güne dek AKP döneminde uygulanan ayrıştırıcı ve adaletsiz politikalar, Türkiye'nin en uzun sahil şeridine sahip olan Muğla'mızın büyük turizm potansiyeline rağmen işsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Takdir edersiniz ki bu sorunlar halkımızın yaşamını olumsuz etkiliyor. Muğla ili hem Bodrum, Milas, Fethiye, Marmaris ve Menteşe gibi önemli kent merkezlerine hem de ciddi bir kırsal nüfusa ev sahipliği yapıyor. Fakat kent merkezleri gibi kırsal alanlarımız da AKP hükümetlerinin tarım ve hayvancılık alanlarında uyguladığı akıl almaz politikalar yüzünden işsizlik ve gelir yetersizliği gibi sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyor.

Bu sorunlar, dilerim bizim belediyecilik anlayışımızda en aza indirilecektir.

NÇ: Bu sorunlar sizce nasıl aşılır?

ND: Sorunların aşılması için Muğla'da yeni bir yerleşme anlayışının ve ahlakının yerleştirilmesi büyük önem taşıyor. Yeni bir yerleşme ahlakı için yerel yönetim anlayışının gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunun için de yaşanabilir, adil ve sürdürülebilir bir Muğla'nın yaratılması önem taşıyor.

Elbette büyükşehir uygulamasıyla bunu sağlamak oldukça zordur.

Yaşanabilir, sürdürülebilir ve adil bir yerleşim için de atmamız gereken birkaç adım var:

Bunlar huzurlu, güvenli ve istikrarlı bir kent ve kır hayatını gerçekleştirmek. İnsanlarımızın mutluluğunu merkez alarak ilin kaynaklarını halkımızın yararı için kullanmak; hem kent içi hem de kent ile kırsal bölgeler arasındaki ulaşımın kalitesini artırmak, fiyatını ise makul bir seviyeye çekmek. Vatandaşlarımızın kendilerini geliştirebilecekleri spor ve kültür alanlarını arttırarak; alt gelir dilimindeki kadınlarımızın, çocuklarımızın ve gençlerimizin gereksinimlerini karşılamak; kapalı ve açık alanları engellilerimizin ve yaşlılarımızın yaşamlarını kolaylaştıracak biçimde düzenlemek ve enerji kullanımına çevreci çözümler sunmaktır. Tüm bunlar için de Muğla'nın 5, 10 ve hatta 25 yıllık planlamasını ilimizin tüm paydaşlarının katılımı, yani ortak akıl ile belirlemek önemlidir.

NÇ: Kent içi ve kentle kırsal bölgeler arasında ulaşımın ödeme kolaylığı ile sağlanması nasıl olacak? Belediyenin kendi arabalarıyla mı yoksa özel toplu taşıma araçlarıyla mı yapılacak?

ND: Her ikisiyle de olabilir. Yani durum neyi gerektiriyorsa. Önemli olan hizmetin en yararlı, halkımızın tüm katmanlarını memnun edecek biçimde uygulanmasıdır.

NÇ: Bundan rahatsız olan birisi olarak soruyorum: Özellikle altmış beş yaş üstü yurttaşların kendilerine tanınan ücretsiz seyahat etme hakkından yararlanırken özel halk taşıyıcı şoförlerinin rahatsız edici söz, tavır ve bakışlarıyla rahatsız oldukları ve küçük araba sürücülerinin bir yerleşim yerinde bekleyen altmış beş yaş üstü yolcuları almadıkları bir gerçektir. Büyükşehir belediyemizin eskiden olduğu gibi her yere olmasa bile merkezle ilçeler arası özel halk otobüsleri dışında kendi otobüsleri ile seferler düzenlemeleri mümkün olamaz mı? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

ND: Ben de bu konuda çok şikâyetler alıyorum. Altmış beş yaş üstü yurttaşlarımızın bu haklardan gereği gibi yaralanamadıklarıyla ilgili rahatsızlıklarının dile getirildiğine çokça tanık oluyorum. Bu konuda fazla bilgim yok. Ama belediyeden buna kesin bir çözüm getirilmesi gereği de ortada. Öncelikle belediyeye ait taşıtların günün belli saatlerinde de olsa ilçelerle merkez arasında sefere konması kolaylaştırıcı bir çözüm olabilir. Bu konuda sorunun çözümü için belediye başkanımız ne düşünür; bilmiyorum. Hizmetten yararlanamayan yurttaşlar, belki de sorunlarını ilgililere iletememiş olabilirler. Yoksa tersini düşünmek pek mümkün olamaz bence.

NÇ:  Belediye başkanlıklarına aday belirlenmesinde partiniz açısından nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

ND: Partimizin belediye başkan adaylarının tüm üyelerin oy kullanma hakkına sahip olduğu bir önseçim ile belirlenmesi gerektiği düşüncesindeyim. Geniş katılımlı önseçime dayalı bir adaylık süreci, seçimlere halkımızın geniş kesimleri tarafından benimsenen adaylar ile girmemizi sağlayacaktır. Ayrıca önseçim CHP'liler olarak adaylarımızın ve örgütümüzün emeğine saygı duyduğumuzu gösterecek, partililerimizin adaylarımız ile birlikte canla başla çalışması için itici bir güç olacak ve Türkiye için demokrasi çağrımızı güçlendirecektir.

Tabanın hata yapma olasılığı merkezi atamaya göre çok daha azdır. Bir başka deyişle parti örgütümüzün seçimlere uygun adaylar ile gidilmesi konusunda doğru karar vereceğini düşünüyorum. Geçmiş dönemlerde yapılan seçim sonuçlarını incelediğimiz zaman görüyoruz ki adaylarımızı önseçim ile belirlediğimiz seçimlerde partimizin oyu atama ile belirlenen seçimlere göre çok daha yüksek oluyor. Yani, önseçim ile belirlenen adayları seçmenler daha çok benimsiyor.

Önseçime ek olarak yapılacak kamuoyu yoklamalarıyla parti ayrımı yapılmaksızın tüm seçmenlerin görüşlerinin alınmasının en doğru adayın belirlenmesinde faydalı olacağı düşüncesindeyim. Dolayısıyla tabanımızın desteğini alan, halkımızla temas etmiş, ilin sorunlarını, gereksinimlerini bilen ve yerel ile kucaklaşan adayların hem partimize gönülden bağlı olan seçmenlerin tamamından hem de diğer parti seçmenlerinden oy alacağı kanısındayım.

: İki dönem milletvekilliğiniz için CHP ve genel olarak Muğlalı seçmenlerin sizi neden tercih ettiği konusunda ne düşünüyorsunuz?

ND: Bildiğiniz üzere ben Fethiye Göcek'liyim, yani Muğla'lıyım ve aynı zamanda Yörük'üm. 2009 yılından bu yana Muğla halkının bir hemşerisi olarak, hiçbir parti ayrımı yapmaksızın önce 2 yıl Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı, ardından da iki kez üst üste önseçim kazanarak seçildiğim 7 yıllık Muğla Milletvekilliğim süresince canla başla Muğla halkına hizmet ettim. Bu süreçte dağ bayır demeden Muğla'nın her köşesine giderek tüm partilerin seçmenleriyle bir araya geldim, dertlerini dinledim ve sorunlarının çözümü için elimden gelen tüm yardımı sundum. Milletvekilliği için kollarımı sıvadığım ilk günden bu yana halkımızın kendilerini temsil eden milletvekillerine ulaşabilmesi gerektiğini düşündüm. Bu anlayışla Milletvekilliğim süresinde beni arayan herkesin telefonunu yanıtladım, o anda uygun değilsem de sonrasında arayan kişilere geri döndüm. Muğlalılara tüm çabamla hizmet ederken, daha önce de belirttiğim gibi vatandaşlarımız arasında hiçbir parti ayrımı yapmadım. Dolayısıyla Muğla halkının tüm kesimleri tarafından tanındığımı söyleyebilirim.

Bunlara ek olarak aynı zamanda tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi konularında çalışmalarım bulunuyor. Başka bir deyişle yalnızca bir öğretim üyesi, doktor ve siyasetçi değil, aynı zamanda da hayvan yetiştiriciliği ve tarım yapan bir çiftçiyim. Dolayısıyla kırsal kalkınmayı ve kooperatifçiliği çok önemsiyorum. Muğla'nın kırsal kesimlerinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını biliyorum ve bu sorunları aşmak için çözümler üretiyorum. Sanıyorum bu nedenlerle halkımız benden desteğini esirgemedi.

: Sizce Büyükşehir belediye başkanı kentimiz için neler yapmalı?

ND: Bu sorunuzu değilim ama kendim bu göreve gelmişim gibi yanıtlayacağım. Partimiz adına seçilen belediye başkanlarımız canla başla çalışıyorlar. Benim yanıtım, bu düşüncelerim paralelinde görev yapmıyorlar biçiminde anlaşılmamalıdır. Söyleyeceklerimi, başkanlarımız uygulamakta olabildikleri gibi uygulamıyor da olabilirler. Düşüncelerim beni bağlar ve arkadaşlarımızı eleştirdiğim anlamında alınmamalıdır. Çünkü herkesin kendine göre, görüşü, planı ve uygulaması olacaktır.

Bir ilin seçimle iş başına gelen en üst düzey yöneticisi olan büyükşehir belediye başkanı, ilinin yalnızca günlük gereksinimlerini karşılamanın ötesine geçerek kısa, orta ve uzun vadeli stratejisini ve bu strateji doğrultusunda gerçekleştirmeyi planladığı projeleri geliştirmelidir. Bu tür 5, 10 ve 25 yıllık planlamalara ilin önemli paydaşları olan üniversite, sivil toplum kuruluşları, iş insanları ve öğrencilerin katılımı ile birlikte karar verilmesi vatandaşların gereksinim ve isteklerine uygun projeler üretilmesinde büyük öneme sahiptir. Yaptığım görüşmeler sonucuna bakarak Muğla'nın gelişmesi ve kalkınması için ilimizin tarım, turizm, hayvancılık ve ticaret gibi en önemli gelir kaynaklarını büyütecek ve Muğla'da üretilen artı değerin Muğla halkının refahı için kullanılmasını sağlayacak birçok fikir/proje geliştirilmesi gereği ortadadır. Değilim ama söz gelimi ben başkan olsaydım fikirleri, halkımız ile tartışarak daha da iyileştirip Muğlalılar için gerçekleştirmek isterdim.

Örnek vermek gerekirse başta sağlık turizmi olmak üzere, turizmde Antalya'yı yakalayıp Muğla'mızı Türkiye'nin birincisi yapmak en büyük hedeflerimden birisi durumuna gelirdi.

Toplumcu belediyeciliğe dayanan ve Muğla'yı evrensel kültür ile birleştiren bir yerel yönetim anlayışıyla dünya çapında tanınmış uzmanlarımızdan oluşan profesyonel bir ekip ile çalışırdım. Bu anlayış paralelinde yerel paydaşlarımız kadar işin ehli olan uzmanların da Muğla'mızın gelişimine önemli katkıları olurdu. Dolayısıyla hem Muğla'mızın yerel dinamiklerini harekete geçiren hem de onu dünya ile buluşturan bir belediyecilik anlayışıyla yönetmeyi hedeflerdim.

: Bir makama gelen kişinin çevresi kuşatılarak o kişinin çevresindekilerle görüşmesi engelleniyor. Çevreden kopuk ve onlardan habersiz kılınıyor. Öyle olunca da yapılan hizmetlerin gereği gibi yürütülüp yürütülmediği yeterince anlaşılamıyor. Sizce bu konuda ne yapılmalıdır?

ND: Makam sahibi olan bir kişi, yalnızca sorunları dinlemekle tüm zamanını geçiremez. Asıl yapması gereken görevleri dışında elbette halkla onların sorunlarını yüz yüze görüşüp yakından öğrenerek çözüm yolları bulmalıdır. Bu görüşmeler, aynı zamanda neyin yapılıp yapılmadığı hakkında yöneticiye aracısız bilgi aktarılmasını da sağlar.

Çoğu yöneticinin çevresindekiler, onunla halk arasında bir kalkan oluşturuyorlar. Birçoğu da pek bunun farkında olamıyor ya da olmak istemiyor. Dolayısıyla da halk, sorunlarını yöneticiye anlatma fırsatını bulamıyor. Acıdır ki ülkemizde çoğu yöneticiler, asıl sorunlardan uzak masa başı kararlarıyla halktan, dolaysıyla da günün gerçeklerinden uzak bir tutum içindedir.

Bence yöneticiler, görevini halkın içinde, halkla görüşüp sorunları dinleyerek gerçeklik çerçevesinde işlerini yürütmelidir. Yani halkla birlikte, halk için çalışmalıdır.

(Sonunda sorularımızı yanıtladığı için teşekkür ederek yine görüşmek dileğiyle ayrılıyoruz.)

24.12.2024  Nuri Çelik (Araştırmacı Yazar)

YAZARIN DİĞER YAZILARI