Anadolu toprakları yüzlerce yıldan beri batı ülkelerinin düşlerini süsleyen, zenginlikler ülkesi olmuştur. Dünyanın en güzel iklim bölgesinde, uygarlıkların ve her türlü yeraltı zenginliklerinin, en önemli su kaynaklarının bulunduğu bir bölgedir çünkü Anadolu.
Bu nedenledir ki 1946 yılından bu yana ülkemize rahat yüzü gösterilmedi. Hep birtakım oyunlarla bu güzel ülkenin kalkınmaması, bu zenginliklerin değerlendirilerek hakça bölüşümle insanca yaşayan, ulusal gelirden ve insan haklarından eşit paylaşımlı, eşit ve mutlu yurttaşlarının yaşadığı zengin bir ülke olmasının bir biçimde önüne geçildi. Bu zenginliklerin kullanılması önlendi. Bunda da egemen güçlerin kullandığı din ve daha fazla özgürlük silahının ustaca kullanımı en belirleyici etmen oldu.
Ülkemiz, şu anda zor bir dönemini yaşıyor. Ya dünyanın imrenerek baktığı, parasının değerli, birey başına düşen ulusal geliri en yüksek, gerçek anlamda eşit yurttaşlık temelinde birleşen mutlu insanların yaşadığı, ya da sıradan bir İslam ülkesi olacak. Çünkü zorunlu bir erken seçimde halkın desteğini yitiren iktidar, tek adamlığın sürdürülmesi için her yolu deneyecek; arkasına aldığı devlet gücünü ve Batı desteğini tüm fırsatları değerlendirerek kullanacaktır.
Bunu da başarabilir mi? Geçmişe bakıldığında tersini söylemek kolay değil. Sorun, erken seçim ya da geç seçim de değildir. Asıl sorun, tek adamın hesabı, sonucu çok bilinmeyenli bir denklemdir.
Bu denklem de tek partinin çözemeyeceği kadar zor ve karmaşıktır.
Yukarıda açıklanan büyük güçleri arkasına alan ve ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmamak için her yolu deneyecek kişinin oyunlarını bozmak, yani bu denklemi çözmek oldukça zordur.
Kilit parti, doğu halkını temsil ettiğini savunan partidir. İşte bu partiyi yanlarına çekmenin temelleri atılıyor. Başarabilirler mi? Belli olmaz. Batıdan esen sert rüzgâr, onları istenen yöne sürükleyebilir.
Aynı güç, ana muhalefetin dışındaki partilerden bazılarını da kopartabilir.
En önemlisi de tek adamlığın sürdürülmesini iki cumhurbaşkanlığı seçiminde de kazanamayacağını bildiği kişileri aday gösterip, son seçimde de iki belediye başkanından birisinin aday gösterilmesi durumunda kazanılması kesin olduğu halde kendisi aday olarak tek adamlığı altın tepside sunan eski genel başkanın kurultay söylemleriyle ana muhalefet partisini zayıflatmasında başarılı olmasıdır. Hemen belirtelim: Bu konuda parti içinde çalışanlar, işbirlikçidir, partiden atılmalıdır. Bunu yanlış bulanlar, doğru olmadığını söyleyecekler çok olacaktır. Doğal koşullarda biz de buna karşı olurduk. Ancak şu anda olağandışı koşullar söz konusu. Çok bilinmeyenli denklemin çözümüne yardımcı olacaksa bu konuda her yol doğru kabul edilmek durumundadır.
Bu denklemin çözümü için bugünden başlayarak havanda su dövülmesi bırakılıp halkı kazanacak can alıcı ve onlara güven verici söylem ve eylemler temel alınıp çok sıkı biçimde çalışılmalıdır.
Ana muhalefet partisinin öteki muhalefet partileriyle özellikle de doğu halkının temsilcisi olduğunu söyleyen partiyle işbirliğini güçlü ve halka ters gelecek ödünler vermeden sürdürmesi gerekiyor. Denklemin çözümü, buna bağlı. Her türlü çözümün TBMM olduğu ve bunun da seçim sonrası tüm partilerin mutabakatı ile yapılacağından başka bir söz verilmemelidir. Hiç kimseyi övmeye, başka bir ödün vermeye gerek görülmemelidir. Tersi durumlarda doğudaki seçmenleri kazanalım derken batıdaki seçmenler kaybedilebilir. Konuşmalar, en duyarlı teraziyle tartılmalıdır.
Karşı tarafın elinde birden fazla anahtar var: Din sömürüsü, muhalefeti terörle özdeşmiş gibi göstermesi, birtakım ödünlerle öteki partileri yanına çekmesi, devlet gücünü ve sömürü güçlerinin desteğini güçlü ve her yönüyle arkasına almasıdır.
Denklemin çözümü, muhalefetin birlik içinde, düğümü çözerek bu anahtarların kullanılmasını önlemekten geçiyor. Başka bir çıkış yolu yoktur çünkü. 03.11.2024
Nuri Çelik