ANALIK HAKLARI
İnsanlar arasında, kavga, birbirini ezmeye çalışma, karşısındakini aşağı görme, onun hakkını yeme gibi ilişkiler vardır.
Hakkı yenen, haksızlığa uğrayanlar, karşı taraflar için birliktelikler oluştururlar.
Genel anlamda her bireyin haklarının başkalarınca saygıyla karşılanmasına insan hakları diyoruz.
Bu tanım, eksik olmakla birlikte tüm canlılar arasında insanı temel alan, onun yaşama hakkının tanınmasını anlatır.
Toplumlarda, özellikle de başka toplumlara göre geri kalmış ülkelerde cinsler arasında ve sınıflar arasında dengesizlikler ve birbirine karşı haksızlıklar söz konusudur. Bu nedenledir ki hakkı yenenlerin topluca haklarının savunulmasında, kadın hakları çocuk hakları gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Toplumda güçlülerin güçsüzleri ezmesine engel olunması için böyle bir sınıflama yapılmaktadır.
Geri kalmış ülkelerde, özellikle de İslam'ın yaşandığı toplumlarda kadın aşağılanmakta ve büyük haksızlıklara uğramaktadır. Bu da o ülkelerin geri kalışlarının en büyük nedenidir.
Aslında kadın hakları sözü, erkekleri karşılarına almak gibi algılanabileceğinden bence başka türlü söylenmelidir. Bu söz çünkü ayırımcılık olarak yorumlanabilir.
Oysa kadın sözü yerine ana sözünü kullanmak, hem daha mantıklı, hem de daha az tepki çekecektir. Kadın, her şeyden önce anadır çünkü. Her insan bir anadan doğmuştur. Kadına saygısızlık edenin anasına saygısızlık etmiş olacağı düşüncesi kadını kendine denk görmeyenleri biraz daha çekingen yapabilir. Ama sonuçta yeterli olamaz. O zaman kadın hakları yerine "analık hakları " demek daha mantıklıdır ve daha kolay sonuç alıcıdır.
O halde son yıllardaki kadına şiddetin artmasının arkasında analık haklarına saygısızlık yatıyor diyebiliriz.
Daha açığı kadının insan olarak görülmemesi zihniyeti, son yıllardaki kadına şiddeti kamçılayan en önemli etkendir.
Öncelikle bu zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kadına insan gözüyle bakmayanların biçimsel ve gösterişe dayalı aldatıcı çabaları, bu şiddetin azaltılmasında göz boyamaktan öteye gidemez.
Ona analık hakkı gözüyle bakmak herkesin soruna sıcak bakmasını sağlar. Ama yeterli değildir.
Öncelikle kadına erkekle aynı değeri veren, onu toplumun anası olarak görüp insan olduğunu kabul eden bir anlayışın egemen olması gerekir. Bunun tersi zihniyetten kurtulmadan, kadına çocuğa şiddetten de kurtulmak mümkün değildir.
Çevremize göz atanlar, kadının en sıcak günlerde baştan aşağı örtünmesine karşılık erkeğin tam tersine boynunda kolyesiyle kısa pantolonuyla son moda giyindiğini göreceklerdir.
"Öylesine örtünen kadının yanındaki erkeğe:
"Madem beni Araplar gibi kapatıyorsun, o zaman sen de Arap erkekleri gibi giyin." demesi gerekir." diye düşünülebilir.
Bu düşünce doğru olmakla birlikte bir zihniyet değişikliği, o kadının başkaldırısına gerek kalmadan sorunu çözecektir. Yani asıl olan kadına bakış açısıdır, zihniyettir.
Temel sorun, kadına insan ve erkeğe denk birey olarak bakılıp bakılmamasıdır.
Kadına bir eşya, "eksik etek" gözüyle bakan bir zihniyetten kurtulmadan kadına ve çocuğa şiddetten de kurtulmak bir hayaldir.
Bu konuda da artık gerçekçi olmamızın zamanı gelmedi mi?