DOST ACI MI SÖYLER?
“Dost acı söyler.” Diye bir atasözümüz vardır. Bu sözü, çoğu kişi dostların sürekli acıları söylediği biçiminde anlar. Oysa böyle anlamamak gerekir. Bu sözle dostların acı da gelse dostuna doğruları söylemekten çekinmeyeceği anlatılmak istenir. Dost olmayan kişi bir başkasına acı gelecek gerçekleri neden söylesin? Neden onunla kötü olmayı göze alsın? Ama dost, bunu göze alarak doğruları söylemek zorundadır.
“Dost ( iyi dost) kara günde belli olur.” Der bir başka atasözümüz. Bu söze göre gerçek dostun, bir kişinin zor duruma düştüğünde belli olacağı anlatılmak isteniyor. Çünkü kişi güç duruma düştüğünde genelde herkes ondan uzaklaşmaya başlar. Onun yanında yalnızca dostu yer alır.
Bunu da “Düşenin dostu olmaz.” Atasözüyle anlatmış atalarımız. Bu söz de güç duruma düşen bir kişinin çevresinde pek az insanın kalacağını anlatır. İşte o pek az kişi, güç duruma düşenin gerçek dostudur.
Dostluk üstüne pek çok söylenmiş söz vardır. Halk ozanlarımızın dilinden düşmeyen büyülü, bir bakıma kutsanan bir sözdür dostluk. Bu sözü kullanmayan halk ozanımız yok gibidir.
O zaman soralım: Dost ne demek? Bu söze değişik anlamlar da yüklense birini içten seven, onun iyiliğini isteyen kişi demektir. Ayrıca da onunla iyi geçinen anlamına da gelir.
Demek ki bir dosttan söz ediyorsak iyi geçindiğimiz, iyi anlaştığımız, içten sevdiğimiz, iyiliğini istediğimiz, onun için sorumluluktan kaçınmadığımız kişi akla gelmelidir.
Böyle bir birliktelik neyi gerektirir? Öncelikle dostun lehine özveri de bulunmayı, onun iyiliği için güç durumlara düşmeyi, her durumda onu koruyup kollamayı gerektirir. Bu da kişinin kendi bencilliğinden sıyrılması anlamına gelir. Her türlü güçlüğe göğüs germeyi göze alması demektir.
Elbette bir kişi, öncelikle dostuna karşı içten bir sevgi duyar. Sevgi de uzun soluklu birliktelik sonucunda kolayca atılamayacak bir duygu birikimi demektir. Bir kişinin gönlünde birisine karşı bir sevgi yer etmişse onun kazanılmasının uzun zaman alması gibi yok olması da oldukça zor ve uzun sürer.
Dostluk dört temel üzerinde yükselir:
Bunlardan birincisi sevgi, ikincisi özveri, üçüncüsü sorumluluk taşımak, dördüncüsü de bencillikten kurtulmaktır. Bencilliğini yenemeyen kişi, bir başkasıyla dostluk bağı kuramaz. Gerektiğinde özveride (fedakârlık) bulunmak, sorumluluk taşımak zorundadır. O kişiye karşı gönlünde bir sevgi taşımıyorsa bunların hiç birisini yapamaz. Dolayısıyla da gerçek bir dostluktan söz edemeyiz.
Bu demektir ki dostluk, oldukça zor kazanılan, gerçek sorumluluk gerektiren bir iştir.
Dostluk özveriyle güçlenen, bencilliğin yenilmesiyle, sorumluluk duymakla yaşatılan, sevgiyle beslenen bir canlı varlık gibidir.
Bir insan, gerçek dostunu nasıl anlayacak? Hele de ekonomik yönden hiçbir sıkıntısı yoksa! Başkalarına iş verme parasal yardımda bulunma, bir şeyler verebilme olanağına sahipse…
Böyle bir kişinin gerçek bir dostunun olup olmadığını öğrenebilmesi oldukça zordur, hatta olanaksızdır. Ancak iflas edip güç duruma düşerse gerçek bir dostunun olup olmadığını anlayabilir. Bu nedenledir ki pek çok kişi gerçek bir dosta sahip olup olmadığını anlayamadan bu dünyadan göçüp gider.
Diyelim ki bu sayılanların hepsini bir kişi için yerine getiriyoruz. Ama dostumuz olduğunu düşündüğümüz kişi bize karşı aynı anlayışta değil, sevgi bağıyla bir bağlılığı yok. O zaman ne olacak? Dünyada her şeyin karşılığının olması gerekir. Halk arasında ”El, eli yur(yıkar), el de döner yüzü yur.” Diye bir söz vardır. Buradan çıkartılan sonuç, her şeyin karşılıklılık temeline dayandığıdır. Yani dostluk çift yönlüdür. Tek yönlü değildir. Yine halkımız, “Sev beni, seveyim seni, say beni, sayayım seni.” Demiştir.
Bu da gösteriyor ki dostluklar, karşılıklı saygı ve sevgi temeline dayanmak zorundadır. Büyüğü, küçüğü önemli değil, yalan, hile ve bencillik, dostluğun zehridir. Tek yanlı bir dostluktan söz edilebilir mi? Edilemez. Edilirse ne olur? Bir kişiye karşı tek yanlı özveri, bencillikten arınmak, sorumluluk duygusuyla hareket etmek ve sevgi bağıyla bağlanmak biraz saflık olmaz mı? 24.04.2019
Nuri Çelik