EN BÜYÜK DEĞER PARA MIDIR?

Hiç düşündünüz mü en büyük değer nedir? Biliyorum, hemen en büyük değerin/gücün para olduğu söylenecek. Doğru, paranın açamayacağı kapı yoktur. Ülkesinin kötülüğü için işbirlikçilik, yalan söyleme, başkalarına kötülük etme, her türlü pis işlerden tutun da tüm konfor ve adam yerine konmalar hep paranın gücüyle oluyor. Öyle insanlar var ki aslında yüzüne bile bakılamayacak birisidir ama parası olduğu için sahte saygı ve gülücüklerle karşılanır. Adam yerine konur.

Acaba paranın satın alamayacağı değerler ve durumlar yok mu? Para her şey demek midir? Amerikan yapımı köşe dönmeciler, adam sendeciler, bana ne şundan-bundancılar, satılık beyinler, sahte aydınlar ve işbirlikçi ülke satıcılar için para her şeydir. Ondan başka güç yoktur. Onlara göre vatan, ulus, insanlık, dostluk, arkadaşlık, akrabalık, iyilikseverlik gibi tüm kavramlar karın doyurmaz, boş şeylerdir.

Böyle düşünülseydi acaba insanlık bugünkü aşamada olur muydu? Birileri, ölümü göze alıp kuduz köpeklerin salyalarını eliyle alıp inceleyerek kuduz aşısını, aylarca güneş yüzü görmeden kapalı yerde çalışarak radyumu bulmasalardı, bunlar gibi binlerce bilim insanı, sanatçı, yazar, ozan, heykeltıraş, besteci insanlık için buluşlar yapıp eserler ortaya koymasalardı ne durumda olurduk hiç düşündünüz mü? Paranın da insanlığın bir buluşu olduğunu, hem de birçok buluşlardan daha sonra yaygınlaştığını, parayı en büyük güç görenlerin unutulduğunu ama anılanların yaşadığını aklımıza getiriyor muyuz?

Asıl güç, paranın gücünü de ortaya çıkartan, insanın yaratma ve ölümsüzlüğü arama, bundan aldığı haz duygusudur. Bir heykeltıraşı buna iten para değil, maddeyi ölümsüzleştirme isteğidir. Bir eser ortaya koyma ve ondan bir mutluluk çıkartma, geleceğe bunu aktarma düşüncesidir. Bir besteci, algıladığı güzel sesleri kalıcı kılmak için çalışır. Ün ya da para için değil. Bir bilim insanı yaşamının büyük bölümünü insanlığın kalıcılığı ölümsüzlüğe ulaşma uğruna yeni buluşlar için harcar.

Yazarlar, çizerler, anlaşılamadığı için çoğu zaman horlandı, işkence gördü, hatta öldürüldü. Oysa onlar,  gelenekleri, görenekleri, yaşamın gerçeğini ölümsüz kılmak ve bundan haz duymak için yazdılar. Onlar da acı çektiler, ötekileri gibi. Tüm bunlar para için miydi?

Bir kişinin hesabını bilemediği kadar parası olsun. Bir bilim insanının, sanatçının, yazarın, bestecinin, ozanın ya da heykeltıraşın, ressamın bir buluş ya da eser ortaya koyduğundaki mutluluğunu tadabilir mi? Onca parası, onu bu sayılanlardan birisi kılıp sevgiyi satın alabilir mi?

İnsanoğlu, hep ölümsüzlüğü aradı. Bir şeyleri ölümsüz kılmak üzere buluşlar ve eserler yarattı. Çoğu zaman paranın sağlayacağı rahatlığı teperek yaşamı pahasına ölümsüzlüğü sürdürme yolunu seçti. Bir buluş ya da eser ortaya koyduğunda duyduğu mutluluk, çoğu kişinin anlayamayacağı, paranın satın alamayacağı denli büyük ve önemliydi.

Çoğu zaman düşündüm. “Yazarlardaki yazma isteği nereden geliyor?” Para için miydi, üne kavuşmak için miydi? Elbette bir yazar yaşamak için paraya gereksinim duyardı herkes gibi. Ama bunu başka türlü de yapabilirdi. Şüphesiz daha çok kazanabileceği işler vardı. Hatta yazma işinde yıllarca çalışıp beş para kazanamayabilirdi. Çoğu sanatçı sağlığında para kazanamadı. Toplum onu kabullenmedi. Sefil bir yaşam sürdü. Ölümünden çok sonraları eserleri kabul gördü, üne kavuştu.

O halde bir yazarı yazmaya iten nedir?

Şüphesiz, yazar, duygu ve düşüncelerini toplumla paylaşmak ister. Bu, öylesine bir duygudur ki çoğu kişi bunu anlayamaz. Bazıları için yazmak bir tür içgüdüsel bir eylemdir. Yemek, içmek, cinsellik gibi insanın yapmadan, onlarsız yaşayamayacağı gibi bir durumdur. Öyle bir istektir ki insanın bugününü değil, yarınını da aydınlatan bir ışıktır. Karanlığın boğmaya çalıştığı bu ışık, ölümsüzlüğe açılan bir penceredir. Hemen belirtelim: Yazar, yazarken bunları hiç düşünmez. Ölümsüzleşeceğini aklına bile getirmez. Onun için yazmak bir gereksinimdir. Sonunda duyacağı bir mutluluktur.

Söz, ne denli güzel olursa olsun yazıya geçmedikçe, insanlar ne denli zengin ve bolluk içinde yaşarlarsa yaşasınlar bir süre sonra yok olur, ölür, unutulurlar. Ama eser ortaya koyanlar, kalıcıdırlar ve ölümsüzdürler. Adları yaşar. Ölümsüzlüklerini, ölümsüzlüğü aradıklarını düşünmeden yazarlar. İçlerinden geldiği, bir bakıma içgüdüsel bir çalışma içindedirler. Bundan duydukları haz, hiçbir değerin satın alamayacağı denli büyüktür. Paranın gücü bunu sağlayabilir mi?

Nuri Çelik 27.11.2018

YAZARIN DİĞER YAZILARI