HANGİSİ ÖNEMLİ

HANGİSİ ÖNEMLİ

Halkların kaderlerini şöyle ya da böyle etkileyen liderler vardır. Kimisi ölüme, kimisi, acılara, kimisi mutluluğa, kimisi de mutsuzluğa sürükledi onları.

Acaba halkların kaderlerini çizenler, liderler midir yoksa kendi dinamikleri midir? İnsanlar gibi toplumun da ruhu var mıdır?

İki görüş vardır bu konuda:

Kimisi toplumların yaşamasını sağlayanın toplumların kendileri değil, liderler olduğu düşüncesindedir; kimileri de bunun tersini düşünürler. Asıl olanın liderler değil, liderleri kendi içinden çıkartan halk olduğunu savunurlar.

Acaba hangisi doğru?

Aslında ikisi de doğru.

Çünkü her ikisi de temelde halk ve onun içinden çıkarttığı liderle bir bütündür. Ne lidersiz halkın, ne de halksız liderin tek başına büyük işler başarması mümkündür. Dünyada halkın lidersiz başarı sağladığının örneği elbette olacaktır. Ama son derecede sınırlıdır.

Halklar, kendi ruh yapılarına ve dinamiklerine, umutlu ya da umutsuz oluşlarına uygun liderler çıkartırlar kendi içlerinden.

Bir halkın gelecekle ilgili umudu varsa, yapısında bir bozulma yoksa ne denli güçlükler içinde olursa olsun, güçlüklerin üstesinden gelerek o lideri kendi içinden çıkartır.

Halka dayanmayan, onun mutluluğu için çalışmayan lider, ne kadar güçlü olursa olsun ölümünden sonra kurduğu düzen de devlet de parçalanır; yok olur.

Tarihte çok güçlü liderlerin imparatorlukları, onların ölümünden sonra uzun ömürlü olmamıştır. Cengiz İmparatorluğu, Hun İmparatorluğu gibi.

Buna en iyi örnek, o günkü koşullarda bir dünya devleti peşinde koşan, bugünkü Yunanistan'dan Mısır'a, oradan da Hindistan'a kadar olan toprakları ele geçirip ölümünden hemen sonra dağılan imparatorluğun kurucusu Büyük İskender'dir.

Nedeni de açıktır:

Bu toprakları oradaki ve kendi yurdundaki insanların mutluluğu için değil, kendi tutkuları uğruna ele geçirdi çünkü.

Halk için, halka hizmeti amaçlamayan bir lider, yalnızca ordusuna ve kendisine bağlı komutanlarının yeteneklerine güvenerek büyük savaşlar kazanıp geniş topraklara sahip olabilir. Eğer halkını ve halkının mutluluğunu ön planda tutmuyorsa kazandığı bu topraklar, onun ölümünden sonra parçalanır. Hep öyle de olmuştur.

Bir ülkede akıllı ve kendi çıkarlarını değil, halkının mutluluğunu ve onun geleceğini düşünen bir lider çıkmışsa o ülkede geleceğe güvenle bakılabilir. Halkını seven, kendi rahatını değil, halkının mutluluğunu düşünen liderin ülkesi, uzun süreli gelecekten umutlu olarak yaşamını sürdürür.

Genel olarak halklar, kendi içyapıları ve ruh durumlarına uygun liderler çıkartır.

Halk arasında her toplumun kendisine uygun liderler çıkarttığı düşüncesini böyle açıklayabiliriz.

İyi liderler, ruhen sağlıklı toplumlarda ortaya çıkar. Kötü liderler ise sağlıksız umutsuz ya da umursamaz, ruhu ölmüş toplumlarda.

Tümüyle halka dayanan, halk için kurulan Türkiye Cumhuriyeti, buna en iyi örnektir. Seksen yıldır altı oyulan, tersi bir devrime dönüştürülmeye çalışılan Cumhuriyetimiz, büyük yaralar almasına karşın dimdik ayaktadır. Çünkü Türk Halkının kendi içinden çıkarttığı lider, Atatürk; bir halk adamıydı. Tüm yaptıklarını halkın onayını alarak ve onun geleceğini düşünerek yaptı. Dikta tekliflerini elinin tersiyle itti. Tüm başarısını halkın gücünden aldı. Kafasında, çağdaş, herkesin örnek alacağı bir toplum düzeni hayali oldu hep. O hayale, bitmiş, tükenmiş, aç ve sefil halkını da inandırdı.

Kendine yürekten inanan bir halk hareketiyle bugün bile herkesin saygı duyduğu Türkiye Cumhuriyetini kurdu.

Bu nedenledir ki umutsuzluğa düşmenin, karamsarlığın, Türk toplumuna yaraşmayacağını bilmek zorundayız. Yeni bir Atatürk aramaya da gerek yoktur. Bu halk, kendi dinamiği ve sağduyusuyla aydınlığa çıkacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu zamana kadar bedel ödemediği için değerini bilemediği Cumhuriyete ve onun anayasal hak olarak tanıdığı özgürlüklere artık kesinlikle sahip çıkacaktır. Çünkü halen bedel ödüyor.

Ne dersiniz? Sizce de öyle değil mi?

22.02.2022

Nuri Çelik

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI