MANTIĞIMIZI ZORLAYAN ANLAYIŞ OLMAZ MI?

MANTIĞIMIZI ZORLAYAN ANLAYIŞ OLMAZ MI?

Kurtuluş Savaşı sonunda genç Türkiye, Yunanistan'daki yurttaşlarını ülkemize kabul ederek Türkiye'deki Yunan asıllı insanları da Yunanistan'a gönderdi. Bu bir nüfus değişimiydi. Bundan önce Balkan Savaşı sonunda Batı Trakya'dan (1912-1913) büyük göç aldık.

1950-1951 yıllarında Bulgaristan'dan Türkiye'ye bir göç dalgası yaşandı.

Yine 23 Mayıs 1989 yılında Bulgaristan'daki baskı nedeniyle Türkiye'ye 350 bin Türk göç etti.

Bunları doğal karşılamak gerekiyor. Çünkü Türklerin nerede olurlarsa olsunlar anayurtları Türkiye'dir.  Gördükleri baskı nedeniyle oraya göç etmeleri yadırganamazdı. Nitekim Türkiye ırktaşlarına kapılarını her zaman açtı. Ancak Suriyeli sığınmacıları bunlarla karıştırmamalıyız.

Şu anda ülkenin her yanına dağılmış durumdalar. Bunlar yurtlarına dönsün istense, Türkiye bunu nasıl yapacak? Baştakiler bunu istiyorlar mı? Bence istemiyorlar. Hani sığınmacılar Türkiye'nin elinde bulunan Suriye'deki yörelere yerleştirilecekti, ne oldu?

Bunu ABD ister mi? Sanmıyorum.  Ülkemizdeki Suriyeliler ister mi? Onu da sanmıyorum. Bu durum, çok bilinmeyenli bir denklem. Çözümü oldukça zor ve o derecede de karmaşık.

Öncelikle ülkelerinden dilini ve geleneğini bilmedikleri bir ülkeye sığınmış olmak, Suriyeliler için de son derece güç bir durumdur. İş sahibi olacak kadar parası olanlar için bu durum fazla bir önem taşımaz. Ama büyük bir çoğunluk için gerçekten katlanılması kolay değildir. Çok güçtür; çok.

Türk insanı ise, önceleri geçici konuk gözüyle baktığı bu insanlardan ve onlara tanınan haklardan fazlasıyla rahatsız.

Dört milyona yaklaşan Arap nüfus, aşırı doğum nedeniyle hızla artıyor. İnsanlarımız bir süreden beridir homurdanmaya başladı. Durum araştırıldığında haksız da sayılmazlar. Yer yer çatışmaların olduğu da gözden ırak tutulamaz. Bu durum, özellikle yönetimdekileri kaygılandırmalı. Onlara üniversiteye giriş, işe alınma ve bazı tanınan ayrıcalıklar, Türk yurttaşların kendilerini ikinci sınıf gibi görmelerine neden oluyor. Bu durumdan herkes yakınıyor. Hiç istemeyiz ama yakın bir gelecekte bir çatışma kaçınılmaz gibi gözüküyor. Yetkilileri buradan uyarmak istiyorum:

Halkın sabrını daha fazla zorlamadan, ilk iş olarak Suriyelilere tanınan ayrıcalıkların ortadan kaldırılması ve zaman yitirilmeden bunların ülkelerine dönmelerinin başlatılması gerekiyor. Bunun için akıllı bir dış politika anlayışıyla politik temasların en kısa zamanda başlatılması, öncelikle Suriye ile işbirliğine gidilmesi büyük önem taşımaktadır. Daha ne bekleniyor? Doğrusu anlamak zor.

Şimdilik "Olaylar nasıl başladı, asıl suç nereden kaynaklandı?"gibi sorularla uğraşarak zaman kaybetmenin kimseye bir yararının olacağını sanmıyorum.

Şu anda önemli olan, bir patlamaya fırsat vermeden en kısa sürede bu işe köklü bir çözüm bulmaktır. Tüm çalışmaları bunun için seferber etmektir. Hatta bu konuda geç kalındı. Neden, niçin tartışmasının değil, çözüm bulmanın zamanıdır.

Bunu önemsememek, oluruna bırakmak, ülkeye yapılacak bir kötülüktür diye düşünmemiz gerekiyor. Çünkü yakın bir gelecekte doğacak sakıncaları görememek, ya vurdumduymaz, ya bir çıkar hesabının içinde, ya da öngörüsüz olmayı gerektiriyor.

Durum, bu kadar basit, anlaşılır ve nettir. Başka da bir açıklaması yoktur. Gereğini yapmanın yoksa daha zamanın gelmediği mi düşünülüyor?

Sizce de böyle bir düşünce mantığımızı zorlayan bir anlayış olmaz mı?

(04.01.2022)          Nuri çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI