NE DERSİNİZ?
Bir televizyon kanalından herkes corona virüsten kurtulmaya çalışırken Kanal İstanbul ile ilgili ihale yapıldığı belirtildi. Başta İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere buna gösterilen tepkiler üzerine Ulaştırma Bakanlığı'nca şu açıklama yapıldı:
"Türkiye Cumhuriyeti. salgın ile mücadele ederken üretim ve yatırımları da yapabilecek güçtedir.
Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çalışmalar da elbette devam etmekte olup bugün proje ihalesi yapılan iki tarihi köprünün taşınması veya yerinde korunması işi de önceden belirlenmiş bir sürecin parçasıdır.
Ülkemizin salgınla mücadele ettiği bu dönemde yatırım ve üretimin durdurulmasının istenmesi yapılan bir proje ihalesi üzerinden siyasi fırsatçılık yapmak, milletimize corona virüsten daha çok zarar vermektedir." (Acaba ülke yararına gerçek bir yatırım yapılmasını istemeyenler mi var?)
Önceden bu konuda dört yazı yazarak uzman görüşlerine yer verdik. Bu projenin ekonomimizi çökerteceğini, ABD'nin savaş gemilerinin Karadeniz'e çıkarak orada süresiz kalmasını sağlamak suretiyle Karadeniz'in bir barış denizi olmaktan çıkıp çatışma/savaş alanı olacağını, ayrıca Montrö anlaşmasını delmek için Gelibolu'dan da bir kanal açılması gerektiğini yazdık.
Yine bu kanalın yurt savunması açısından İstanbul'u ikiye bölmesinin yanı sıra Anadolu ile Trakya'yı birbirinden ayıracağı için de büyük sakıncalar yaratacağını, İstanbul ve Çanakkale Boğazları'ndan serbestçe geçmek varken hiçbir ticari geminin buradan para ödeyerek geçmeyeceği için ülkeye bir gelir sağlamasının da söz konusu olamayacağını belirttik.
Önceden binlerce metre karelik arsanın Araplara, hem de Araplarca kurulan üç şirket tarafından satıldığını, bu kanalın iki yakasında yapılacak yapıların bir İstanbul depreminde yerle bir olacağını uzmanına dayanarak açıkladık. Boğaz trafiğini rahatlatma düşüncesinin de doğru olmadığını, petrol taşımacılığının borularla yapılmaya başlanmasıyla tam tersine bir azalmanın söz konusu olduğunu ekledik. İlgililerin söylediklerini doğru kabul etsek bile bu kanaldan günde ancak bir geminin geçiş yapabileceğini, bunun da boğaz trafiğinin tümü düşünüldüğünde hiçbir kolaylık sağlamayacağını, bu konudaki ısrarı anlamanın mümkün olmadığını ekledik. Bu ısrarın ancak rant sağlamak ve ABD'den bazı çıkarlara göz yumulması karşılığı olarak sürdürüldüğünü, eğer bu söylentiler doğru değilse ısrardan vazgeçilmesi gerektiğini uzman görüşü olarak özellikle vurguladık.
Yukarıdaki bakanlık açıklaması, bir inatlaşmanın ve söylentilere gerçeklik kazandırmanın ötesinde fazla bir önem taşımamaktadır. Aynı zamanda "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır." Sözüyle açıklanabilecek nitelikte bir açıklama olduğunu da belirtmek zorundayız. Çünkü uzmanların ve aklı başında her vatandaşın karşı çıktığı ve ülke çıkarlarına yarar değil, zarar getirecek bir yatırımı sürdürmek isteyenlerin değil de buna karşı çıkanların suçlanmasının bir mantığı olamaz.
Akıllara şu sorular takılıyor: "Bu projenin ülkeye yarar değil, zarar getireceği, bir hizmet projesi değil, ihanet projesi olduğu da yine uzmanlara dayanarak tarafımızdan açıklandığı halde neden bu kritik ve zor günlerde ihale aşamasına gelindiği açıklanmaktadır? Amaç nedir? Eğer gerçekten zor günlerde bile yatırım yapabilecek bir ülke isek -ki öyleydik- Cumhuriyetin tüm birikimleri neden satıldı? En son olarak şeker fabrikaları gibi yaşamsal bir yatırım neden aksayan yanları giderilerek halka hizmet eder duruma getirilmesi varken yok pahasına elden çıkartıldı?"
Büyük bir devlet olduğumuzdan hiç kimsenin kuşkusu olamaz. Çünkü bu devlet, daha kuruluş aşamasında bin bir türlü yokluklara karşın on üç yıl gibi kısa bir sürede dünyada en hızlı kalkınan ülke olma başarısını göstermiş dünyaya uçak ihraç eder duruma gelmiş bir büyük devlettir.
Büyük devlet olduğumuzu, acaba bu zor günlerde halkın her türlü gereksinimini karşılayıp boş hayaller peşinde koşulmayarak göstermek gerekmiyor mu? Ne dersiniz? 01.04.2020 (Nuri Çelik)