ÖZGÜRLÜK YOK EDİLEBİLİR Mİ?

Özgürlük sözlük anlamıyla kişinin herhangi bir koşula bağlı olmaması durumudur. Ancak bu tanım, dar anlamda bir tanımdır. Sözlükte zaten ayrıntı da verilemez. Bu tanım, bu biçimiyle sınırsız bir özgürlük anlamına gelir. Sınırsız bir özgürlük ise toplumda karmaşa yaratır. Toplumsal yaşantıda bu tanımı daha esnek tutmak gerekiyor. Özgürlüğü her kişi için bir halka olarak düşünürsek bir halkanın bittiği yerde başka bir halka başlayacaktır. Yani bir kişinin özgürlüğü başka birisinin özgürlüğünün başladığı yerde biter. Toplumda kişinin özgürlüğü belli yasalarla, kurallarla sınırlanabilir.

Biz özgürlüğü, bu nedenle gelişen toplumsal yapı ve günümüz anlayışına göre biraz geniş anlamda tanımlayalım:

Özgürlük, kişinin kendisine ve başkalarına zarar vermeden toplumun koyduğu yasalara, kurallara uyarak istediği davranışı sergileyebilmesi, hiçbir baskı ve endişe duygusuna kapılmadan istediği konuda konuşup yazabilmesidir. Ayrıca da bir suç işlemediği takdirde malını, canını güvende duyumsayabilmesi, yasalara uyduğu sürece kendisinin herhangi bir baskıya ve haksızlığa uğramayacağına inanarak gelecekle ilgili bir endişe taşımamasıdır. Eğer durum bunun tersi ise o ülkede ne kadar özgürlük edebiyatı yapılırsa yapılsın, gerçek özgürlükten söz edilemez.

Birçok ülkede olduğu gibi bizim Anayasamızda da kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına alan güzel maddeler vardır. Yasaların varlığı elbette gereklidir. Ama asıl olan onun hangi anlayışla uygulandığı ve yorumlandığıdır. Örneğin laiklik ilkesi anayasamızda değiştirilmesi bile teklif edilemeyecek bir madde olup değişik maddelerle garanti altına alınmıştır. Laik bir devlette, devletin genel işleyişinde din kuralları değil, yasalar temel alınmalıdır. Devlet, tüm din ya da mezheplere eşit mesafede olup dinler ve mezhepler arasında tercih yapmamalıdır. Ülkemizde böyle bir uygulamanın var olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır… Laik bir ülkede devlet eliyle devlet okullarına mescit yapımı zorunlu kılınabilir mi? Kesinlikle kılınamaz. Ama gel gör ki böyle bir uygulamaya gidilebiliyor.

Bu durumda ne yapılabilir? Mahkemeye başvurulur. Bunun koşulu da, hangi mezhep, din ya da hangi inançta olursa olsun herkes için yasaların eşit uygulandığı bağımsız bir yargının var olmasıdır. Yargı bağımsız değilse ne yapılabilir? Hiçbir şey…

İşte böyle bir ülkede özgürlükleri güvencede gösteren en iyi yasalar da olsa kişiler kendilerini özgür olarak duyumsayamazlar. Yarınlarına güvenle bakamazlar. Sürekli gergindirler. Dolayısıyla da kişi özgürlüğü sözü lüks olmaktan öte bir anlam taşımaz.

Acaba kişilerin kafasındaki özgürlük düşüncesini yok etmek mümkün mü? Dünyada bunu mümkün gören ve uygulamaya çalışan baskı yönetimleri olmadı mı? İlkçağlardan bu yana bunun sayısız örnekleri yaşandı. Hiçbir baskı yöntemi kişinin kafasındaki özgürlük düşüncesini yok edemediği gibi hiçbir baskıcı yönetim de sürekli olamamıştır. Avrupa’nın yakın geçmişindeki diktatörler, dünya kamuoyunun zihninden silinmiş, ancak “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.” Ve “Yurtta barış, dünyada barış” diyen Atatürk, her geçen gün insanlığın belleğinde daha da güçlenerek ve tazeliğini koruyarak yaşamaktadır. Yalnız ülkemizde değil, dünyanın her yanında heykelleri alanları süslemektedir. Çünkü özgürlüğün, bağımsızlığın ve dünya barışının sembolü bir liderdir ve dünyada özgürlük, bağımsızlık, barış deyince akla gelen en iyi örnek kişi, O’dur.

Özgürlük savaşımının binlerce yılık geçmişi olup insanlığın kafasındaki özgürlük düşüncesinin yok edilemeyeceğini bana göre en iyi iki dizede Namık Kemal dile getirmiştir:

“Ne mümkün zulm ile bidat ile imha-yı hürriyet

Çalış, idraki kaldır muktedirsen ademiyetten.”

“Zulümle, baskıyla özgürlükleri ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bunu savunuyorsan insanlığın kafasındaki kavrayışı kaldır da görelim. Bunu yapamayacağına göre insanın kafasındaki özgürlük düşüncesini de yok etmek mümkün değildir.”demek istiyor Namık Kemal. Bu güzel dizelerin anlattığı gerçeğe daha başka ne eklenebilir ki… Nuri Çelik (11.12.2018)

YAZARIN DİĞER YAZILARI