Bana, "Melanetin Anatomisini başkalarına anlatmaya aracı olman ve değerli eleştirilerin için." diye imzalamıştı KUSURSUZ ENERJİ (!) PLANI (İnanılmaz bir Melanetin Anatomisi) kitabını yıllar önce değerli kardeşim Naci Özen.
Birkaç gün önce acı haberini önce değerli kardeşim Çetin Ünsalan'dan, sonra da takma adıyla Mazlum Yurttaş Çoruh, asıl adıyla Naci Özen'in kızından aldım.
Yıkıldım. Sarsıldım. Benden bir parça kopup gitmişti sanki.
Aslında biz üç yakın arkadaşız, Yer Bilimleri Uzmanı Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Naci özen ve ben. Üçte birimiz koptu bizden. Birimiz deprem gerçeklerini, bu konuda söylenen yalanları, halktan gizlenen gerçekleri, birimiz bize yıllardır barajlarla ilgili oynanan oyunları, birimiz de toplumsal yanlışlıkları ve gerçekleri anlatmaya çalışıyorduk.
Bir gün Naci Beye: "Ben anlayamıyorum. Ülke sorunlarını tüm güçlüklere karşın savunmak, üç yaşlıya mı kaldı?" diye sordum. Onlar, birkaç televizyon kanalını kullanarak halka gerçekleri anlatırken ben kitaplarla ve gazete yazılarımla halkı uyandırma görevimizi hep sürdürdük.
Üç koldan bu görevimizi yerine getirmek için çırpınıp durduk. Artık üç koldan birisi koptu. Bir bakıma sakat kaldık. Bunu kapatmak için daha çok çalışmamız gerekecek. Biz karanlıklarla savaşarak zaman yitirmeyeceğiz. Aydınlığın, ışığın peşine düşeceğiz. Çünkü biliyoruz ki aydınlığın olduğu yerde karanlık olmaz. Biz küçücük bir aydınlığı izleyerek güneşe varacağız. Karanlık, ışığın olmaması anlamına geliyor. Işığı izleyerek biz, toplumumuzu güneşin aydınlığına çıkartmak için uğraşacağız. Adaletsizlik edebiyatıyla zaman yitirmeyeceğiz. Biz, adaletin kendisini anlatacağız. Adaletin olduğu yerde adaletsizlik kendiliğinden ortadan kalkar çünkü.
Bir gün biz de Naci dostumuz gibi göçüp gideceğiz. Ama eserlerimiz, unutulmayacak. Kimse unutturamayacak. Bizden sonrakiler, bıraktığımız yerden uğraşımızı sürdürecekler. Başkalarının kulu, kölesi olmak istemiyorlarsa bizden aldıkları bayrağı daha da ileriye götürerek bizim amacımız olan eşit ve bu cennet vatanda mutlu, kardeşçesine, insan gibi yaşayan bir toplum yaratmaya çalışmak zorundalar. Yapacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın. Buna içten inanıyorum.
Evet, büyük sıkıntılarımız var, güçlüklerimiz var. Unutmayalım ki her ulusun böyle tökezlediği zamanlar olmuştur. "Sular bulanmayınca durulmaz." Sular bulandı ama durulacak. Bunun için iki koldan üzerimize düşeni yapmak, bu ülkeye olan borcumuzu ödemek için daha çok çalışacağız. Son nefesimize kadar durmak yok bize. Çünkü biz, devletimizin katkılarıyla bu düzeye geldik.
Devletimize ve insanlarımıza borçluyuz. Borcumuzu ödeyerek göçüp gideceğiz bu dünyadan.
"Sen öldükten sonra seni anmışlar, anmamışlar bunun önemi var mı?" diye soracaklar, hatta bizi aptallıkla suçlayanlar olacaktır. Bunları yüzümüze karşı söyleyenler de az değil.
Gülüp geçiyoruz bunlara. Böyle düşünülseydi ve genel kabul görseydi, insanlık asla bugünkü düzeye gelemezdi. İlkel kalırdık; ilkel.
Yusufeli'nin yürekli insanı Naci Özen'in barajlarla ilgili çalışmalarına omuz veren insanlar var. O da sağlığında bunları gördü. Anlatırken çocuklar gibi seviniyordu. Sanki o çocuktu da ona güzel bir oyuncak alınmış gibi coşkuluydu, titreyen sesiyle bundan ne kadar mutlu olduğunu anlatışı kulağımda sevinç dalgaları biçiminde hala yankılanıyor.
Sen rahat uyu kardeşim, senin gibi yurtseverler, unutulmayacak. Unutturmayacağız. Evet, sen bizim üçte bir kolumuzdun, iki kola düştük ama hala iki koluz ve seni yaşatacağız. İki koldan ışığı daha hızlı izleyerek toplumumuzu aydınlığa kavuşturmak için daha çok çalışacağız.
SANA SÖZ VERİYORUZ. 5.3.2024
Nuri çelik