6 ŞUBAT DEPREMİNİN YILDÖNÜMÜNDEN YEREL SEÇİMLERE TÜRKİYE FOTOĞRAFLARI
Prof. Dr. Kemal Kocabaş
11 ilde, 15 milyon yurttaşımızı etkileyen depremin ardından bir yıl geçti. Kaybedilen insanlarımızı anma amacıyla düzenlenen etkinlikleri televizyon ekranlarında izlerken onların acılarını yüreğimizde hissettik. Resmi rakamlara göre 53 bin, Murat Kurum'un düzeltmeye çalışmasına rağmen 130 bin insan kaybını açıklaması acıları daha da arttırdı. Bir yıl sonra depremin olduğu saatte meşalelerle, reyhan çiçekleriyle mezarlıklara akan insanlarımız "Orda kimse var mı? Hatay'ı terk etmeyeceğiz, Unutmayacağız" sloganlarıyla kaybettikleri yakınlarına ziyaret ettiler, orada sabahladılar.
Depremin birinci yıldönümünde Cumhurbaşkanının Hatay'da yaptığı açıklama toplumda büyük bir öfke üretti. Cumhurbaşkanı insanların acılarını yaşadığı bir dönemde "Bize oy verirseniz Hatay'a hizmet daha çok gelir" anlamında basın ve halk tarafından tehdit olarak algılanan açıklaması toplumda şok etkisi yarattı. Empati yapamayan bu söylem partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin keyfiliğini göstermesi anlamında çarpıcıydı. Cumhurbaşkanı tüm ülkenin Cumhurbaşkanı olamıyordu. Daha önceki yıllarda Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yapan ve günümüzdeki süreçte de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Murat Kurum'un Cumhurbaşkanının Hatay'da yaptığı konuşmayı haklı gösteren açıklamaları sistemdeki hiyerarşik yapıyı göstermesi bakımından çarpıcıydı.
Deprem bölgesindeki halkımızın siyaset kurumuna, yerel yöneticilere duydukları öfke televizyon ekranlarında çok belirgindi. Deprem yıkıntıları ve göçlerle hayalet kentlere dönen yöredeki yurttaşlarımızın ekranlarda açıklamalarında depremin ilk üç günü depreme müdahale edilmemiş olduğunu, devletin yöreye zamanında ulaşmadığını ve bu nedenle can kaybının daha çok arttığı gerçeğinde ortaklaşmalarıdır. Ekranlarda hala deprem molozları görülüyordu ve yurttaşların büyük çoğunluğu çadırlarda, konteynırlarda adeta yaşam savaşı veriyorlar. Yöre halkı bir yıl sonra hala barınma, su, elektrik, eğitim ve sağlık sorunlarıyla boğuştuğunu acıyla izledik. Tablo çok açıktı; hayatın her alanındaki "akıl ve bilimdışılık, parti devleti sistemi, liyakatsız kamu yönetimi ve rant kültürü" gibi başlıklar yaşanan süreçlerin başlıca nedenleriydi.
YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİ , CHP VE DOSTÇA ELEŞTİRİLERİMİZ
Kasım ayında yapılan CHP Kongresinde genel başkan seçilen Özgür Özel, yaptığı açıklamalar ve konuşmalarında Kılıçdaroğlu'nun sağcı danışmanlarla ve sağcı politikacılarla kurduğu ilişkileri eleştirerek başkan seçildi. Konuşmasında kaybedilen Mayıs seçimleri sonucunda CHP seçmeni ile CHP arasında duygusal bağın zayıfladığını, bunun sürdürülemez olduğunun altını çizerek delegelere önseçim ve tüzük değişikliği sözü vermişti. Yakından tanıdığım Sayın Özel'in bu açıklamalarını o dönemde olumlu bakmış, CHP'de kurumsal bir sürecin hayata geçeceğini dair umutlarımız olmuştu. Mayıs depresyonunu atamayan CHP tabanı da bu söylemleri olumlayarak yeni bir motivasyon kazanmıştı.
Ama süreç böyle gelişmedi. İlk falso İsveç oylamasında karşımıza çıktı. Özür Özel'in TBMM'nde "Bizim yolumuz 6.Filoyu denize dökenlerin yoludur" demesine karşın İsveç'in NATO'ya katılmasıyla ilgili meclis görüşmelerinde CHP'nin iktidar partileri ile birlikte evet oyunu kullanması tutarlılık ve söylem anlamında hayal kırıklığı yarattı. Nasıl Kılıçdaroğlu döneminde Diyanet Akademisi oylamasında iktidarla beraber davranan CHP'yi eleştirdiysek NATO oylamasında benzer hata yapılmıştır.
CHP tabanı yerel seçimlerde önseçim beklerken kriterleri, nesnelliği tartışmalı aday belirleme yöntemiyle büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Yine Özgür Özel'in çok yakın küçük grubuyla belirlediği adaylar çoğu yerde tepkilerle karşılaştı, seçmen tabanı ile partinin kurumsal yapısı arasındaki duygusal bağlar daha büyük yara aldı. İzmir'deki aday belirleme yönteminde tümüyle sınıfta kaldılar. Kuralların olmadığı yerde keyfilikler öne çıktı. Nedir bu keyfilikler. İlki; parti aday adayı olmak için bir tarih vermişti. Verilen o tarihe kadar başvuran adaylar arasından seçim yapılması gerekirken hiç başvurusu olmayan kişilerin aday yapılması, diğeri ise; A kentine aday olan aday adayının B kentine aday yapılması ve ithal aday tartışmaları. Düşünün aday oluyorsunuz, partiye para yatırıyorsunuz, iki ay boyunca dolaşıp parti adına çalışıyorsunuz, sonuçta aday adayı olmayan birisi aday yapılıyor.
CHP, parti tabanın nabzını almayı başaramadığı gibi, demokratik kitle örgütleriyle, sendikalarla hiçbir görüşme yapmadan, tepeden inme anlayışla hiçbir liyakatı olmayan kişiler başkan adayı yapıldı. Karaburun, Çeşme, Güzelbahçe, Dikili, Karşıyaka, Çiğli'de büyük tepkiler aldılar. Tabanın itirazıyla Çiğli'deki adaylarını değiştirmek zorunda kaldılar. Karşıyaka Belediye Başkanlığına daha önce İYİ Partiden milletvekili adayı olan bir hanımın aday yapılması Özgür Özel'in Kıllıçdaroğlu'na yaptığı tüm eleştirileri boşa çıkardı. Özgür Özel'in İzmir'deki aday adayları ile yaptırdıklarını iddia ettikleri anket sonuçlarını İzmir kamuoyuna sunmak durumundadır. Özellikle tabanda ve İzmir kamuoyunda karşılığı olan, Cumhuriyetçi-Sol duyarlılığı çok net olan Sayın Tunç Soyer yerine partinin Beşli Çete olarak tanımladığı yapılarla ilişkisi olan bir ismin aday yapmanın mantığını anlamak çok zor. Sayın Soyer'in Narlıdere, Buca Metrosu, Çiğli Tramvayı, Tarımın gelişmesine yönelik çabaları, Bayındır Süt Fabrikası, Tarım Lisesi, Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi, 100. Yılında İzmir İktisat Kongresi, Yaşar Kemal Sempozyumu ve pek çok kültürel-sanatsal etkinliğe imza atmıştı. Deprem sürecinde de toplumun tüm kesimleriyle konuşarak Osmaniye'deki yurttaşlarımıza acılarını paylaşma adına yaptığı çalışmalar ortadaydı. Genel merkez yönetiminin bunları görmemesi ilginçti.
CHP genel başkanı Sayın Özgür Özel Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı adayı belirlenmesi sürecinde de gerçeklikten uzaktılar. AKP bile tüm deprem bölgesinde belediye başkanı adaylarını değiştirirken deprem sonu süreçlerde Hataylıların büyük tepkisi alan Hatay Büyükşehir Belediye başkanını tekrar aday göstermesi akıl dışıydı. Depremin birinci yıldönümü anmasında Hatay halkı başkana olan kızgınlığını çok açık ifade ederek CHP'ye ciddi bir uyarıda bulundu. Halkın gösterdiği tepki gerçek anket sonucuydu. Önümüzdeki günlerde aday değişikliği yapmazlarsa Hatay'da işlerinin çok zor olduğu görülüyor. CHP, bu seçimlerde halkın umudu olmak adına önemli bir fırsatı aday belirleme yönteminde yaptıkları yanlışlar yüzünden kaybetmek durumunda kalabilir.
Sayın Özgür Özel, Manisa'da yaptığı konuşmada İzmir'deki adaylarla ilgili 9 kadın adayın olmasını, adayların yaş ortalamasının 40 civarında olmasını " büyük değişim" olarak tanımladı. Değişim bu değildi. Değişim düşüncenin değişmesi, tüzüğün demokratikleşmesi ve tabana dayalı parti politikalarıyla gerçekleşir. Kadın adayların olması elbette çok değerli. Ama önemli olan liyakatlı, nitelikli kadın adaylardır. Bu ülkede Tansu Çiller de ilk kadın başbakan olarak görev yaptı. O dönemde yaşanılanları hepimiz dün gibi hatırlıyoruz. Sadece kadın olması yeterli değildi. Nitelik, liyakat ve vizyon olmalıdır. CHP'nin aday adaylığı belirleme toplantıları altılı masanın toplantıları gibi tabanda büyük bir rahatsızlık yarattı. Aralık ayı ortasında yapacakları bir önseçim ile bu süreci partide bölünmeler, kırgınlıklar olmadan yönetebilirlerdi. Seçmen kamuoyunda yaşanılanlar ekiplerin birbirini tasfiyesi şeklinde yorumlandı. Bu süreçler yaşanırken CHP tümüyle ülke gündeminden koptu. Eğitimde dinselleştirme çabaları yoğunlaştı, CHP'den tık çıkmıyordu. CHP'nin eğitimden sorumlu görünür bir sözcüsü de yoktu.
CHP' ye dostça, arkadaşça yaptığımız bu eleştirileri değerlendirmelerini diliyoruz. İzmir ülkemizin hayata ve geleceğe dair umutlarını yaratan, özgürlüğün ve demokrasinin aydınlık kentidir. Bu kentin sol ve Cumhuriyetçi dinamiklerini dikkate alarak İzmir aday listelerini yeniden gözden geçirmelerini bekliyoruz.