AKÇADAĞ AYDINLIĞI
Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ
"1 Haziran 1944 günü Ergani İstasyonundaki araziye çadırlar kuruldu. Bayrak direği dikildi, bayrak çekildi. Bir gün sonra, gün doğmadan her yanı dolduran kazma, kürek ve türkü sesleri, yıllardan beri hareketsiz yatan ovaya canlılık getirdi." Şerif TEKBEN
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) 2001 yılında kuruldu. En önemli kuruluş amaçlarından biri Köy Enstitülerinin kültürel mirasını günümüze ve geleceğe taşımak. Paneller, konferanslar, çalıştaylar, sempozyumlar, belgeseller, sergiler, Aydınlanma Onur Ödülü, Aydınlanma Buluşmaları ve pek çok etkinlik dışında öğrenci emekleriyle üretilen ve ülkenin her köşesine eşitlikçi bir anlayışla dağılan 21 Köy Enstitüsüne ait kitaplar yayımlayarak bunu gerçekleştiriyor. YKKED şimdiye kadar Hasanoğlan, Kepirtepe, İvriz, Savaştepe, Ortaklar, Kızılçullu, Gönen, Beşikdüzü, Aksu Köy Enstitülerile ilgili tanıklık ve belgelere dayalı kitaplar yayımladı. Son genel kurulda da Pamukpınar ve Akçadağ Köy Enstitüsü ile ilgili kitapları hazırlama kararını kurul ile paylaşmıştı.
Mart ayında başlayan salgın sürecinde "Tanıklıklarla Akçadağ Aydınlığı" kitabı üzerinde yoğunlaşmamız gerçekleşti. Bir aksilik olmazsa sonbaharda kitabı okurlarla buluşturacağız ve ilk imzayı 31 Ekim-8 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleşecek İstanbul TÜYAP'ta atmayı planlıyoruz. Bu kitap bir imece ürünü. Akçadağ Köy Enstitüsü, Akçadağ İlköğretmen Okulu çıkışlı çok sayıda öğretmenimiz, arkadaşımız, dostumuz bu kitaba çok değerli katkılar yaptı. Onlara çok teşekkür ediyorum. Kitapta altı bölüm olacak. Giriş bölümü sonrası Akçadağ Köy Enstitülüler Anlatıyor, Akçadağ Köy Enstitülülerin Çocukları Anlatıyor, Akçadağlı Akademisyenler Anlatıyor, Akçadağ İlköğretmen Okullular Anlatıyor, Akçadağ'da çalışmış Öğretmenler Anlatıyor ve son bölümde belge ve fotoğraflardan oluşan bir bölüm yer alacak.
Yıl 1938, Akçadağ'daki Hamidiye Kışlasında Akçadağ Eğitmen Kursu kurulur. Deneysel pedagoji ve köyü kendi çocuklarıyla içten canlandırmayı hedefleyen Tonguç tasarımı hayata geçiyordu. Okulsuz, öğretmensiz, orta çağı yaşayan 35 bin köy için Cumhuriyet aydınlık bir pencere açıyordu. Yıl 1940, Köy Enstitüleri yasası TBMM'nde kabul edilerek Eğitmen Kursları da Köy Enstitüleri içine alınır. Akçadağ Köy Enstitüsü de Doğu Anadolu Bölgesinde yoksul köy çocuklarını kapılarını açar. Köy Enstitüleri ülke nüfusunun yüzde 85'nin köyde oturduğu, okuma-yazma oranının yüzde 15 olduğu ülke koşullarında ülkenin gereksinmelerini öne çıkararak, köye yarayan meslek erbabını yetiştirmeyi amaçlıyordu.
Vahap Erdoğdu yazısında Akçadağ Köy Enstitüsü için "Akçadağ Köy Enstitüsü, Cumhuriyetle köylülerin kucaklaşması, hem de ilk kez kucaklaşmasının en çarpıcı örneğiydi. Öylesine bir destandır ki Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin tarihini süsleyen! Ondandır unutamadığımız! Aşk olsun o destanı yaratanlara! Aşk olsun!" tanımlamasını yapar. Akçadağ İmecesinde ilk kazma öğrencilerle, usta öğreticilerle, öğretmenlerle birlikte müdür Şinasi Tamer zamanında vurulur. Şinasi Tamer iki yıllık müdürlük (1940-1942) dönemini " Bu iki yıl ilk ağızda kurulan 14 Köy Enstitüsünün sağlıklı doğumunu sağlamanın korkunç ve zor ağrıları ile geçen zamandır. Köy Enstitülerinin sınavı, bu iki yıllık akıl dışı uğraşım ve fedakarane çalışmalarla verilmiştir. Yerleşme, oturma ve temelleşme bu iki yılın sonunda ancak elde edilebilmiş ve bütün Köy Enstitüleri bu zorunlu ağrıyı çekerek kendilerini bulundukları yerlere kabul ettirebilmişlerdir" ifadeleriyle anlatır.
Şinasi Tamer'in Pamukpınar Köy Enstitüsü müdürlüğüne atanması sonrası Şerif Tekben müdürlüğe gelir. Şerif Tekben dönemi Tonguç'un anlayışıyla Akçadağ Köy Enstitüsünün yapılandığı, ışık saçtığı bir dönemin adı olur. Tekben o dönemi ve heyecanı " Enstitü önce şu karşıki dağların eteğinde görünen uzaktaki kaza merkezinde (Akçadağ) da kurulmuştu. İlk sene Hamidiye kışlası denilen harap bir binada barındık, sonra 1942 yılında hem istasyon yakınlığı, hem de Enstitü çalışmalarına uygunluğu bakımlarından 3000 dönüm büyüklüğündeki bu sahaya yerleştik. 1941 yazının bir gününde bu görülen sahanın kırmızı, çatlak toprakları üstüne çadırlarımızı kurduk. Sessiz ve ıssız, tek ağacı ve gölgesi olmayan susuzluktan kızgın güneş altında parça parça yarılmış bozkır ansızın kazma, kürek, çekiç sesleriyle doldu. Bu seslere beş yüz talebe, 100 eğitmen, 20 öğretmenin şarkısı da katıldı. Bu seslerle laf ve sözün yerini iş almıştı. Böylece yeni bir davanın öğüntüsüz cengi başlamıştı: tabiatla savaş. " Şerif Tekben önderliğinde eğitimbaşı Reyzi Pamir ve tüm öğretmenlerin, öğrencilerin imecesiyle Akçadağ matbaası ve Akçadağ dergisi, elektrik santralı, köylüleri, öğrencileri ve öğretmenleri ortak eden Akçadağ kooperatifi, modern tarım ve hayvancılığın, kayısıcılığın tüm bölgede yaygınlaşması, Akçadağ Köy Enstitüsünün akıl ve bilimi referans alarak bölgenin araştırmaya dayalı bir kültür-sanat merkezi olması sağlanmıştır.
Yıl 1947, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un ve Milli Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel'in görevlerinden ayrılması Köy Enstitüleri tarihinin en önemli kırılma noktasıdır. Enstitünün tüm özgün kazanımlarının örselendiği bir dönem başlar. 1950 yılında Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilir. Ülkedeki tüm enstitülerden 776 kız öğrenci trenlere bindirilerek Kızılçullu Köy Enstitüsünde toplanır. Kızılçullu Köy Enstitüsünün erkek öğrencileri de diğer enstitülere dağıtılır. Malatya Akçadağ Köy Enstitüsünün yaklaşık 45 kız öğrencisi de Kızılçullu'ya gönderilir. Akçadağ çıkışlı emekli ilköğretim müfettişi Cavit Alparslan kız öğrencilerin Eylül 1950'de Kızılçullu'ya gönderildiği günü "Sirenin acı sesiyle saat 10:00 da meydanda toplandık. Buruk bir toplantı, bir yas, bir hüzün toplantısıydı. Bugün kız arkadaşlarımız aramızdan ayrılacak. Sınıflarımız üçerli sırayla sahada yerlerini almıştı. Öğretmenler yanı başımızda, karşımızda kız arkadaşlarımız vardı. Yazlık golf pantolonlarını ve bluzlarını giymişler. Saçları taralı, bazılarının beyaz kurdeleleri vardı. Ellerindeki mendilleri ile sürekli gözlerini siliyorlardı. Hemen yakınlarında bavulları ve çantaları vardı. Sessizlik ve hüzünle herkes önüne bakıyordu. Ağır ağır kürsüye yürüyen okul müdürünün konuşması sessizliği bozdu. Hepimiz gözlerimizi ona diktik, söylenenleri dinliyorduk. Bu duygusal konuşmadan belleğinde kalan son cümle şöyleydi: "Bizi yönetenler böyle istedi." Konuşmadan sonra karşımızda duran kız arkadaşlarımız sınıf arkadaşlarının yanına koştular. Sınıfımızdaki dört kız arkadaş ta bizim yanımıza geldi. Bunlar Saliha Nergis, Emine Nergis, Türkan Taş ve Fatma Güven idi ağlıyorlardı. Biz duygularımızı içimize gömüyorduk. Erkekler ağlamaz ya! Göz yaşlarımızı hep saklamaya çalışıyorduk. Okulun kamyonu toplantı meydanına geldi. Hemen koşup kız arkadaşlarımızın eşyalarını yükledik. Hep birlikte kamyon önde giderken biz arkada öğretmenlerimizde ağır ağır yürüyerek istasyona vardık. Kız arkadaşlarımızla iki taraflı kavaklı yolda son yürüyüşümüzdü. Üzerinde özdeyişlerin bulunduğu plaketleri son kez okuyorlardı. Kayısı bahçelerini, sebzeleri, yandaki taş duvarlı kırmızı kiremitli öğretmen lojmanlarını son kez görüyorlardı. Onların o güzel konuşmalarını, güzel seslerini, tatlı gülüşlerini, şefkatli bakışlarını bir daha göremeyeceğiz. İstasyondayız ! Tren acı düdük sesiyle istasyona yavaşlayarak girdi. Makinist burada kızlara ayrılan özel vagonu alacağını biliyordu. O yüzden istasyona uzun uzun düdük çalarak girdi. Hep birlikte koşarak arkadaşların eşyalarını ayrılan kompartımana yerleştirdik. Son kez el sıkışarak trene bindirdik. Tren hareket etti. Kız arkadaşlarımızın hepsi pencerelerdeydi. Tren ufukta kayboluncaya kadar arkadaşlarımız el salladı. Sallanan ellerimiz yana indi. Uzun zaman arkalarından baka kaldık. Bir devrin kapandığı gündü." ifadeleriyle anlatır.
Akçadağ Köy Enstitüsü 1954 yılında Akçadağ İlköğretmen Okuluna dönüştürülür ve öğretmen yetiştirme sürecinde 1975'li yıllara kadar onurla yer alır. Sonra Öğretmen Lisesi ve Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesi... Kitapta yaptığımız söyleşilerde görüleceği gibi çok farklı etnik ve mezhepsel zenginliğiyle 1970'li yılların başlarına kadar Köy Enstitüleri rüzgarı enstitüleri kapatanlara rağmen Akçadağ'da eser, Akçadağ eğitim hakkının hayata geçtiği bir aydınlanma ve eğitim kurumu olarak işlevini sürdürür. Akçadağ Köy Enstitüsü ve İlköğretmen Okulu çıkışlı tüm dostlarımız "Akçadağ olmasaydı okuyamazdım" ifadelerini kullanırlar.1970 sonrası dönemlerde etnik ve mezhepsel zenginlikler ayrıştırılır, sıkıntılar ve acılar. Şimdi artık Akçadağ Köy Enstitüsü yerleşkesi yıkılarak, yakılarak yok ediliyor. Bu kitap öğrenci emekleriyle üretilen bu yerleşkenin yok edilmesine yönelik bir itirazdır, kültürel miras duyarlılığıdır...
Şinasi Tamer'e, Şerif Tekben'e ve Akçadağ İmecesinde yer alan, emeğini, enerjini katan, Akçadağ aydınlığı ile yaşamları değişen, kanatlanan tüm Akçadağlılara selam olsun.